kadının kocasına bağlanması için dua
Eğer bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim, buyurmuştur. Tirmizi rivayet etmiş, hasen sahihtir, demiştir. Hadisten çıkan hükümler: Kadının kocasının haklarına riayet edip ona itaatinin vacip olması. Allah’tan başkasına secde etmek caiz değildir. Riyazu’s
Böylebir kadının, Allah yüzlerce kez, binlerce kez belasını versin! Beş vakit namazını kıldığı halde, kocasına hayatı cehennem ediyorsa, Bir kediye, bir köpeğe verilen kiymet ve degeri, kocasına vermiyorsa, Çocuklarıyla bir olmuş, kocanın her imkanını tepe tepe kullandığı halde, dua etmiyorsa, Böyle bir kadının
EvlilikteSadakat için Dua. Eğer kocanızın size bağlı kalmasını istiyor iseniz bu dua ile kısmet ise sevdiğiniz insan hep size bağlı kalacak ve sözünüzden çıkmayacaktır. İçinde su bulunan bir bardağa 100 defa “Bismillahirrahmanirrahim “okuyup bu suyu kocasına içiren kimse,onun sevgisine ve bağlılığına kavuşur.
Sevgilimin Aşk ile Bağlanması için Yapılan Etkili Hamaylı. Muhabbet ve mutluluk için kişiye özel olarak hazırlanan işlemler vardır. Evde mutluluk eksikliği, arada sürekli çıkan tartışmalar ve kavgalar gibi. Dua okunurken ibni ifadesi olan yerde erkeğin ismi ile annesinin ismi, binti ifadesi olan yerde kadının ismi ile
Birkadın salih kocasına itaat ederse cihad sevabı kazanır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Müslüman bir kadın beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar kocasına itaat edip namusunu muhafaza ederse, Cennete istediği kapıdan girer.) [İbni Hibban] (Kadının cihadı, kocası ile iyi geçinmektir.) [Taberani]
Site De Rencontre Pour Jeune Sans Inscription. Bir kızın sevgilisine, bir kadının kocasına güzellik muskası yapmak için kullanılmamış bir …. üstüne güzel görünmek isteyenin adı, is mürekkebi ya da toprak boyası kullanılarak, tüy, kanat teleği ya da başka bir nesneyle yazılır, kurumadan silinir. Bu iş yedi defa tekrarlanır. Aynanın ortasına bir damla mürekkep ya da toprak boyası damlatılır. Damlatma sırasında kızın ya da kadının adı söylenip Vech-I ahsen ya Halik Ey yaratıcı bu en güzel yüzdür denir. Boya damlası aynanın üzerinde kuruduktan sonra yetmiş halakallah’I beşer fi suretuilmelek Tanrı melek kılığında insan yaratmıştır, kırkbir kez maşallahu subhanallah söylenir, aynaya üfürülür. Ayna üç gece ay ışığına bırakılır, bu süre içinde yedi Elham, bir Duha suresi okunur. Üçüncü günün bitiminde ayna yazılır, üstüne aynanın büyüklüğünde bir muşamba yapıştırılıp büyüyü yaptıranın odasına asılır. Bu kişi her sabah kalktığında aynaya bir kez bakar. Ayna konduğu yerde asılı durduğu ve yapan aynaya baktığı sürece kocasına ya da sevgilisine güzel görünürmüş. Bir erkek istediği kız ya da kadın için aynı özel büyüyü yaptırır. Önce kızın adı yazılı bir kağıdın üzerine üç sin, yetmiş elif, üç lam Kuran’dan küçük bir sure yazılır. Kağıt ılık suyun içinde yıkanır, ezilir toz gibi suya karıştırılır. Su, mürekkebin çıkardığı boya ile morarır. Bir cuma gecesi yatsıdan önce bu su kızın kapısına serpilir, ancak suyun birazı saklanır. Birisi aracılığıyla kızın başına damlatılır. Kırk gün içinde kızda erkeğe karşı bir yönelme başlarmış. Kişiye özel olarak yapılan etkili Aşk bağlama muhabbet sevgi geri getirme kısmet evlilik ve diğer konularla ilgili sorunlarınızı 0 553 371 89 94 arayabilir ya da whatsapp’tan yazabilirsiniz.
İslam dininde her ferdin kendine,ailesine ve çevresine karşı sorumlulukları ve vazifeleri müslüman bu vazifeleri yerine getirmekle dini kadınada eşine karşı baz sorumluluklar yüklemiştir ki buda eşinin cinsel isteklerine karşılık vererek onu haramdan koruması ve ve dolayısıyla kendisininde haramdan kadının hastalık gibi sıhhî, âdet ve lohusalık hali gibi dinî bir özrü olmaksızın, kocasının cinsel arzularına karşılık vermesi taktirde günahkar hayat, evlilik hayatının temeli ve yaşatıcı sebebi olduğu için, özellikle kadının cinsel görevini yapmaması, yapsa da sık sık engeller çıkarması açık bir zulüm; kesin bir haramı delillendiren hadisleri sunmadan önce, kadının özellikle cinsellik bakımından kocası karşısındaki durumunu açıklayan hadislere yer vermekte fayda Huseyn b. Muhsan, anlatıyor. Teyzem bana şöyle dediBir iş için Allah'ın Resûlü'ne Ey kadıncağız! Kocan var mı? buyurdu. Ben de- Evet var dedim. Daha sonra aramızda şu konuşma geçti.- Kocanla aran nasıl?- Âciz kaldığım hizmetleri dışında bütün gücümü kullanarak ona karşı vazifelerimi yerine getirmeye çalışıyorum Yâ Resûlallah!-Kocanla ilişkilerini iyice bir gözden geçir bakalım. Zira o senin Cennet'in ve Cehennem' hadisden açıkça anlaşılmaktadır ki koca, mü'min kadının Cennet'e veya Cehennem'e girmesinin ana kocasını Cennet'e girmeye aracı kılabilmesi için yapması gereken görevlerinden biri ve başlıcası, onun cinsel arzularına saygı gerçeği Allah'ın Resûlü şöyle açıklıyorSize Cennet'lik kadınlarınızı tanıtayım mı?Onlar, kocalarına zulmettikleri veya kocaları tarafından bir haksızlığa uğratıldıkları zaman bile kadınlık bilinciyle kocalarına karşı-Seni hoşnut etmedikçe uyumayacağım diyebilen, kocalarına düşkün, doğurgan hoşnut etmeden uyumamayı Allah'ın Resûlü bir diğer hadislerinde "nefsi kocaya sunmadan uyumamak" olarak Resûlü'nün bir hadislerine göre zikreden dil ve şükreden kalbin yanısıra sâhip olunabilecek üç büyük nimetten biri olan Müslüman kadının, cinsel bakımdan koca karşısındaki durumu özenle seçip, özellikle sunduğumuz bu hadislerle Cennet'lik kadın olabilmek için kocanın cinsel arzularını önemsemenin yeter olduğunu ifade etmek istemiyoruz. Yalnızca cinsel bakımdan kocaya önem vermenin gerekliliğini açıklamaya kulluğun gereği olarak ahlâkî değerleri ve kadınsı özellikleriyle kocasını mutlu etmeye çalışması gereken kadının, sebebsiz olarak kocasına kaşı cinsel direnişe geçmesi, onun arzularını basite alıp çiğnemeye kalkışması, onaylamadığı ilişkiyi tecavüz olarak nitelemesi, elbetteki büyük bir suç, azîm bir bu suçluluğu-günahlılığı belgeleyen hadisleri sunalım. • Kadının cinsel görevden kaçınmasını yasaklayan hadisler"Kişi cinsel ilişkide bulunmak için karısını davet ettiği zaman, karısı ocak başında yemek pişirir olsa da kocasına icâbet etsin."5"...Canımın kudreti altında bulunduğu Allah'a yemin ederim ki kocasının kocalık hakkını ödemedikçe kadın Rabbinin hakkını ödemiş olamaz..."6Cinsel ilişkide bulunmak için Kişi karısını yatağına çağırdığı zaman, tıbbî veya dinî bir mazereti olmaksızın kadın gelmekten kaçınır, kocası da bu sebeble ona kırgın ve kızgın olarak gecelerse, melekler sabaha kadar o kadının Allah'ın öfkesine uğramasını kadar sahibinden kaçan esirin kölenin,kendisini istemeyenlere imamlık yapan kişinin ve bir de kendisine kırgınlığı ve kızgınlığı devam edip dururken kocasının cinsel arzularına karşı direten kadının...Bu üç zümrenin namazı kulaklarını aşmaz; Allah katına yükselip kabul olunmaz."8Yukarıda sunduğumuz hadislerden açıkça anlaşılacağı üzere karısının cinselliğinden yararlanmak, kocanın en tabîi hakkıdır. Bu hakkını kullanmasına yardımcı olmak da kadının en tabîî görevidir. Dinî ve tıbbî bir mazereti olmaksızın nedensiz olarak bu görevini yerine getirmeyen kadın; hem suçlu, hem de görevinden kaçınan kadın suçludur!Suçludur. Çünkü aile hayatının temeli ve nafaka almasının sebebi olan cinsel görevlerini yerine getirmeyerek, kocasının hakkına tecavüz tecâvüz bir suçtur. Suç olduğu içindir ki ceza gerekir. Aile mahremiyetini korumak için tazîr şeklindeki bu tür cezayı vermek ve uygulamak hakkı kocaya verildiğinden, koca flört ve zina yapan, kadınlık görevini yapmayan, üstelik saldırganlaşan karısını boşayabilir, terbiye etmek amacıyla yaralamayacak şekilde fiziksel etkiye maruz bırakabilir. Hiç şüphesiz bu bir görev olmayıp, yalnızca kullanılabilir bir izindir. Ayrıca kadına uyarı niteliğinde önce öğüt verilmesi, sonuç alınamaması halinde ise bir süre ev içinde cinsel yönden yalnızlığa itilmesi gerekir. İslâm hukukçularının büyük çoğunluğuna göre öğüt veremeyen ve arzularını dizginleyerek, yalnızlığa itemeyen kocanın dövmek hakkı yoktur. 10 Öğüt dinlemeyen ve ilgisizlikten etkilenmeyen görevini yapmaz kadın; yüzü, karnı ve üreme organına vurulmaksızın ve morartılmaksızın fiziksel etkiye uğratılmasından ötürü kocası aleyhine dava da açamaz. Çünkü koca yetkisini karısını dövmesinden ötürü soruşturmaya marûz bırakılamaz"12 anlamındaki hadis bu tür dövülmeyi içine almaktadır."Allah'ın kadın kullarını dövmeyiniz" şeklindeki öğüt ve emir vermiş bulunmasına ve hayata boyunca hiçbir sebeble, hiçbir eşini dövmemiş olmasına rağmen Allah'ın Resûlü, cinsel nitelikli haklı gerekçelerle eşlerini döven sahâbileri onaylamamakla birlikte, sunacağımız hadis bu husûsa açıklık getirici Saîd yanında bulunuyorken Allah'ın Resûlü'ne bir kadın geldi ve şöylece şikâyette bulundu- Yâ Resûlallah! Kocam Safvan b. Muattel namaz kıldığım zaman beni dövüyor. Oruç tuttuğum zaman orucumu bozduruyor. Sabah namazını da güneş doğduktan sonra Resûlü huzûrunda bulunan Safvan'a karısının şikâyetlerine ne diyeceğini sordu. Sorunca da Safvan şöylece konuştu- Karımın "namaz kıldığım zaman beni dövüyor" demesi doğrudur. Ancak bir namazda iki uzun sûre okuyor, ben de onun böyle iki uzun sûre okumasını men ettim. Ama söz geçiremedim.Allah'ın Resûlü, Safvan'ın bu açıklaması üzerine şöyle buyurdu-Evet okunan bir kısa sûre de olsa namaz kılan her bir kişi için kâfi cevablandırmaya devam ederek şöyle dedi- "Oruç tuttuğum zaman orucumu bozduruyor" şeklindeki şikâyeti de gerçektir.Yâ Resûlallah! Karım Nâfile oruçlara devam edip gidiyor. Ben ise genç bir adamım, üstelik gece çalışıyorum bu sözleri üzerine Allah'ın Resûlü şöyle buyurdu- Kadın ancak kocası ile anlaşarak nafile oruç Ya Resûlallah! Karımın "Sabah namazını güneş doğduktan sonra kılıyor" şeklindeki şikâyetine gelince...Ben sanâatkârım. Yaptığımız iş de geceleri yapılageliyor. Geç yattığımız için de neredeyse hemen hemen güneş doğmadan uyanamıyorum...Safvan'ın bu beyanı üzerine ise Allah'ın Resûlü şöyle buyurdu-Ya Safvan! Uyandığın zaman sabah namazını hemen Bu hadis, eşinin arzulu bekleşiyini bildiği halde namazını uzatıp duran ve kocası gece çalıştığı için gündüz arzulanacağı bilincinde olduğu halde oruca kalkan kadının mazur görülemeyeceğini göstermektedir. Ayrıca bu hadis, namaz ve oruç gibi ibâdetlerin, eşe ve işverene karşı görevlerin yapılmasına mani olmaması gereğine de işaret görevinden kaçınan kadın günahkârdırKocası arzuladığı zaman kadınlık görevlerini yerine getirmeyen kadın suçlu olduğu gibi, günahkârdır da. Çünkü o, kocaya meşru arzularında itâati emreden Allah'a ve O'nun Resûlü'ne karşı gelmekte, böylece haram içindir ki meleklerin bedduâsına uğramakta ve Allah'ın öfkesine marûz yeri gelmişken ifade edelim. Kadının kocasının arzularına değil karşı çıkması, -geldim, geliyorum, geleceğim- diyerek ertelemesi bile haramdır. Bu gibi davranışlar da kadını ilâhî la'net gölgesi altına sokar. Aşağıda sunacağımız hadis, bu gerçeği Resûlü-Allah erteleyen kadına la'net etsin, buyurdu ve erteleyen kadını, -geldim, geleceğim- diyerek kocasını oyalayan kadın olarak tarif etti. "Erteleyen kadınlar kimlerdir Ey Allah'ın Peygamberi?" şeklinde bir soru üzerine Allah'ın Resûlü sav erteleyen kadınları şöylece de tarif buyurdu"Erteleyen kadınlar, kocaları tarafından arzulanıp istenen, fakat kocaları uyuyuncaya kadar onları bekletip oyalayanlardır."14 Kadınlık görevlerini yapamayan kadın mazûr olabilir mi?Kocasına karşı kadınlık görevlerini yapmak istemeyen kadının hem suçlu hem de günahkâr olacağına dâir yukarıda yaptığımız açıklamalar, bizi bir gerçeğin açıklamasına daha olarak her kadının üstesinden gelebileceği kadınlık görevlerini îmanlı bir gönülle ve içtenlikle yapmak istemesine rağmen, ardı arkası kesilmeyen koca arzularına güç yetiremeyen kadın da suçlu ve günahkâr olur mu? Hiç şüphesiz hayır. Böyle bir kadının Allah katnda mazur olacağı muhakkakdır. Çünkü Allah, güç yetirilemeyenleri teklif etmez. Teklif etmeyecekleri için de sorumlu durumda kadını bunaltma gereği tek iş, sabırdır veya toplum şartlarının gerektirdiği ölçüler içinde ve İslâma göre de meşrû olacak şekilde gerekeni yapmaktır."Kadının Cinsel Görevinden Kaçınması" şeklindeki cinsel haram üzerindeki incelememizi bitirirken, feministler yanısıra her düşünürün ilgi duyacağı bir husûsu sualleştirip cevaplandırarak kocasının arzularına anında icâbet etmek mecburiyeti, bir mağdûriyet olarak değerlendirilemez mi?Ailenin huzûru ve toplum ahlâkının korunması için kadına yüklenen bu görevin, onun mağdûriyeti anlamına gelemeyeceği açıktır. Eğer bu durum bir mağduriyet olarak değerlendirilirse, arzuları karşılanmadığı için tedirgin edilen, moral gücü zaafa uğratılan ve zinaya itilen erkeğin mağdûriyetini de kabul etmek ortada üzerinde durulacak bir mağdûriyet de yoktur. Çünkü insan her an cinsel ilişkide bulunabilen bir varlıktır. Bu sebeple tatlı sözlerle iltifat gören, gereğince ve arzuyla sevilen kadının, kocasının arzularına karşılık verirken mağdûr olacağı ileri ilişkiye başlama zamanının onayı alınmaksızın iradesi dışında belirlenmesinin bazı kadınlarda iç burukluğuna sebeb olacağı düşünülebilir. Ancak unutmamak lâzımdır ki ısrarla arzulanma ve sevilmenin onuru, bu burukluğu giderecek güçtedir. Kaldı ki ilişki için eşinin arzulu zamanlarını gözetmesi, Müslüman erkeğin dindarlık Bakara Sırasıyla bkz. C. Sağir 2/94, 2/ Nûr Müsned 4/ Et-Metâlibül-Âliyetü Hn. Hn. 1558. Bu ve benzeri hadîslerin asıl amacı, kocanın cinsel arzularını karşılamanın önemini Et-Tac 2/ İ. Mâce K. Nikâh b. 4 Hn. 1853.Bu ve benzeri hadislerin amacı kocanın cinsel arzularını karşılamanın önemini Müslim Hn. 830, C. Sağîr 1/ Tirmizî K. Salât, B. Nisa Sûresi'nin 34. âyeti yanısıra bak. Et-Teşrîûl-Cinai'l-İslâmî 1/ Kadınlık görevini yapmadığı için, açıklanan şartlar içinde karısını dövebilecek koca, bu hakkını ilişkiye zorlamak için kullanmamalı, terbiye etmek amacını gütmelidir. Zira dövülerek ilişkiye zorlanacak kadının tatmine erdirici bir eş olmayacağı içindir ki Allah'ın Resûlü bizleri şöylece uyarmıştır"Hiçbiriniz günün sonunda ilişkiye gireceği karısını câriyesini döver gibi dövmeye kalkmasın."Hadis için bak. Buhâri 6/ S. Ebû Davûd K. Nikâh B. 43 Hn. 2147. Hadis senedi yönüyle eleştirenlere göre dövme soruşturmaya uğratabilir..13 M. Mesâbih Hn. M. Zevâid 4/296, El-Metâlibül âliyetü 2/ İslâm bilginleri şu görüş çerçevesinde birleşmektedirler Karısının ilişkiye arzulu zamanlarını gözeterek onu diğer bir erkeğe eğilimden korumak kocanın Kurtubî Bakara 228 3/124, Feyzûl-Kadîr 1/ İ. Arabî Ahkâmül-Kur'ân 1/178, Kurtubî 3/106, Revâiül-Beyan 1/ Seyyid Sabık Fikhüs-Sünneti Cüz 7 sh. M. Zevâid 4/3019 Mâide 8, Nisâ Buharî 6/ Bak. R. Sâlihin B. Tevbeti Hn. 9.
Resûlullah, kadının kocasından başkası için süslenmesini nehyetti.[249] Hakim et-Tirmizî ye göre kocadan başkası için süslenme; açılıp saçılmak, kırıtarak ve salınarak yürümek gibidir. Allah şöyle buyurur “Evlerinizde oturun, eski câhiliye adetlerinde olduğu gibi açılıp saçılmayın 250 “Gizlemekte oldukları zînetleri anlaşılsın diye ayaklarını yerlere vurmasınlar?251 Bu ses, halhal sesidir. Kadın böyle yaparsa ve kocasından başkası için süslenirse, kalbinde büyük bir fesad ve kocasına karşı bir hıyânet var demektir. Bilgi Kadın, kocasından başkası için süslenmemelidir. Bu haramdır. Süslenmek başka, güzel giyinmek başkadır. Güzel giyinmek, çirkin giyinmenin zıddıdır. Müslüman kadın elbette dışarıya çirkin giyinerek çıkmaz. Güzel giyinir. Burada güzel giyinmek, süslü giyinmek değildir. Örfe uygun, doğal, sade ve temiz giyinmektir. Tabii bir de giyimde niyet meselesi vardır. Kadının niyeti, ayrıca kocasından başkası için süslenmek ise bunun haram olacağı ki, kadın süslü giyindikten sonra zaten niyeti başkasına süslü görünmektir! Evet, böyle söylenebilir, ancak bazen kişinin niyeti böyle değildir, ancak yine de süslü giyinerek evden çıkar. Bu giyiniş tarzının süslü olduğunun, başkalarının dikkatini çekeceğinin farkında değildir. Elbette burada bir cahillik söz konusudur. Kadın, yaptığı işin ne anlama geldiğini bilmiyordur. Gerçekten böyle ise bilerek bu işi yapanlara göre vebali daha azdır. Böyle olmasında toplumda artık insanların böyle giyinip evden çıkmasının yaygınlaşması söz konusudur. Ayrıca kadının kendine özgüven sağlaması ve öylece kendini mutlu hissetmesi de sebepler arasında sayılabilir. Ne olursa olsun müslüman kadının -niyeti öyle olmasa bile- başkasının dikkatini çekecek tarzda giyinmesi hoş değildir. Hangi giyim tarzı tesettüre uygun ve iffeti muhafaza etmeye yardımcı hangisi değil biraz da kendisi karar verecek. Ancak buna kararını verirken “kendimi böyle mutlu hissediyorum” psikolojisiyle değil “acaba nasıl giyinirsem Allah ve Resulü bundan hoşnut olur” kalbi hassasiyetiyle meseleye yaklaşması gerekir. Ahlak Karı-koca arasıdaki sevgi bambaşkadır. Bu sevgiyi sekteye uğratacak davranışlardan uzak durmak gerekir. Müslüman kadın veya erkek sevgisini eşine hasredecektir. Niyet olarak eşinden başkaları devreye girerse bu, eşler arasındaki sevgiyi zamanla azaltacak, akabinde birbirlerinden soğumaya başlayan müslüman kadın veya erkekliği ve muhabbetle birbirine bağlanmalıdır. Onun için giyim tarzıyla da olsa başkalarını araya sokmak hiç hoş olmayan bir durumdur. HikmetHadiste karının kocası dışında başkası için süslenmesi geçiyorsa da bunu onunla sınırlamak olmayan kızların yabancı erkeklere süslü görünmesi niyetiyle giyinme tarzlarını ayarlamaları da aynı şekilde Batının özgürlük ve bireysellik ideolojileri müslüman ferdi de etkilemektedir. Modern anlayış, bireyin bedenine sahip çıkmasını istemektedir. Yani bedenine kendinden başka Tanrı da dahil hiç kimse müdahale edemez. Oysa müslüman Yüce Yaratıcı ya iman etmekle O’nun kendi hayatına karışmasını kabul emiştir. Bu durum, hakikati keşfetmektir. Çünkü ulvî gayeler bedenimize karışımazsa muhakkak süfli gaye ve düşünceler karışacaktır. Tabiat boşluk etmez. O zaman müslüman baştan tercihini yapmış, Mutlak Hakikat’in kendi üzerindeki hakimiyetini kabul etmiştir. Dolayısıyla Allah ve Resulu bizden ne talep ediyorsa ona hareket etmek durumundayız. Bu sadece Allah ve Resulunun hoşnutluğunun kazanılmasına sebep olmayacaktır, ayrıca müslüman ferdin kendine saygısı artacak, iffetini kırmızı çizgisi ilan edecek ve aile hayatı selamete kavuşacaktır. Son olarak şunu ifade etmemiz gerekir Müslüman fert; birey olma, çalışma, özgürlük ve mutlu olma kıskacındadır. Bu dört kavramı yanyana koyduğunuzda bugün yükselen trend olmaları sebebiyle ne var bunda denilebilir. Oysa bu, bakışaçısı Batılı zihnin bakışaçısıdır. Peki bu, nasıl olmaktadır? Şöyle Birey bu hayatta ne olmak ister? Mutlu olmak ister. Mutlu olmak için ne yapmak gerekir? Birey olmak gerekir. Birey değilsen, kendi ayakların üzerinde durmayıp birilerine bağlı isen mutlu olman mümkün değildir. Birine bağımlılıktan kurtulmak için ne yapmak gerekir? Çalışmak gerekir. Çalışan kadın kendi ayakları üzerinde durmasını bilir. Çalışıp kendi ayakları üzerinde duran kadın özgürlüğe kavuşur. Yani özgürlüğün tadını çıkarır. Özgür olan kadın ise mutlu olur. Neticede dikkat edilirse mutluluk maddeye, paraya bağlanmıştır. Mesela, Tanrı, din, anne, baba, aile, koca, çocuk vs. özgürlüğü engelleyen bağlardır. Bu bağlardan kurtulmak gerekir. Peki ne için kurtulmak gerekir? Daha iyi bir hayat için. Daha iyi bir hayat ne ile kazanılır? Para ile. Evet, bu döngü böyle sürüp gider. Öyle ki, insanlar kendi akıllarınca bazı bağlardan kurtulduklarını sanıyorlar, ama asıl bağa,yani maddeye esir olduklarını bir türlü anlayamıyorlar. O halde birey, özgürlük, mutluluk gibi yaldızlı sözcüklerin hepsi araçtır. Amaç para kazanmaktır. Ne kadar paran varsa o kadar özgür, o kadar mutlu olabilirsin. İşte mantık budur. Bu mantığı bir müslümanın kabul etmesi düşünülemez. Bu mantığa göre müslümanın hayatım düzenlemesi kabul edilemez. Evet, para kazanıldığında özgür ve mutlu olunmamaktadır. Para, kazanıldığında tüketim tuzağına düşülmektedir. Özellikle kadının kozmetik ürünler vesilesiyle tüketime yatkınlığı istismar edilmektedir. Kadının tüketim çılgınlığı çalışıp kazandığının yarısından fazlasını tüketmektedir. Bu durumda para özgürlük değil, tüketim getirmektedir. Yavuz Koktaş – Bilgi,Ahlak ve Hikmet Acısından Sünnet, [249] Ebû Dâvûd, Hatem, 3; Nesaî, Zînet, 17; tbn Hanbel, 1,380,397. [250] Ahzâb, 33. [251] Nur, 31.
Huzur dolu bir âile ortamı için sâliha bir hanımın kocasıyla münâsebetlerinde gözeteceği incelikler...Beyini hiçbir zaman ihmal etmemeli, âile fertleri arasındaki sıralamada onu ikinci sıraya düşürmemelidir. Bu hâl, yaratılışa ters düşeceği için normal bir erkek, kadının böyle bir davranışını kabullenemez. Bir insanı memnun etmek için onu iyice tanımak gerekir. Bu yüzden hanım; kocasını anlamaya, onun ideallerini, alâkalarını, hislerini, zevklerini paylaşmaya ve ondan kopmamaya çalışmalıdır. Buna mukâbil erkek de hanımına karşı aynı şekilde hareket etmelidir. Eğer bunu önemsemezlerse, hayat arkadaşlığının tabiî îcâbı olan “beraberlikler, ortak noktalar ve paylaşmalar” gittikçe azalır ve eşler birbirinden zamanla uzaklaşır. Vakitlice tedbir alınmazsa bu bir müddet sonra öyle bir hâl alır ki; eşler arasındaki muhabbet ve birliktelik, yerini ayrılık ve nefrete bırakabilir. Bunun en kötü mevsimi ihtiyarlıktır. Birlikte geçirdikleri yıllar boyunca birbirini tanıyıp anlamaya çalışmamış kimselerin ihtiyarlık demlerindeki ayrılığı ise, hazîn bir yalnızlık, geri dönülmez bir hasret ve nedâmettir. HANIM NASIL BAŞ TACI OLUR? Hanım, beyine hayırlı ve meşrû her işinde yardımcı ve destek olmalıdır. Onun akrabalarına da hürmette kusur etmemelidir. Tercih ve fedâkârlık durumunda kalırsa, onun âilesine daha fazla yakınlık göstermelidir. Hayat sürprizlerle doludur. Felâket ve buhran zamanları olabilir. Böyle zamanlarda beyinin yanında bulunması ve onun yükünü hafifletmeye çalışması gerekir. Büyüklerimiz ne güzel demişler “Halı ol, üzerinde kırk tane ayak dolaşsın ki, baş tâcı olasın.” Buna emsâl nice atasözleri ve vecîzeler söylenmiştir. Bu sözlerden ilhamla ifade edecek olursak, sıkıntı anlarında “ağzından kan damlasa, kızılcık şurubu içtim” denilmeli, kol kırılıp yen içinde kalmalıdır. “Yuvasına gelinlikle girmeli, yuvayı saâdetle doldurmalı ve bu kapıdan ak, lekesiz bir kefenle ebedî yolculuğa çıkmalıdır.” Nitekim Sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, ilk hanımı olan Hazret-i Hatice’nin sabır, anlayış, teslimiyet ve fedâkârlıklarını, bir ömür boyu unutamamış ve her zaman hayırla yâd etmiştir. HANGİ KADIN CENNET’E GİDER? Kısacası insanlar sevmelidir ki, sevilsin; saymalıdır ki, sayılsın. Fedâkâr olunmalıdır ki, karşılığında güzellik ve ikrâmlar bulsun. Lâkin âile içinde bunlar öncelikle hanımdan gelmelidir. Tabiî akıllı kadın, kocasına kendisini sevdirir ve saâdet yolunun mimarı olur. Hadîs-i şerifte “Kocası kendisinden râzı olarak vefat eden kadın, Cennet’e gider.” Tirmizî, Radâ, 10; Ayrıca bkz. İbn-i Mâce, Nikâh, 4 buyurulmaktadır. Bu hadîs-i şerîf, hem sâliha bir hanımın beyini memnun etmesi hâlinde nâil olacağı mükâfâtı bildirmekte ve hem de âilede erkeğin mevkiine ve kadının ahlâkına temas etmektedir. Erkek de hâriçte çalışıp uğraşırken kazancının helâl olmasına dikkat etmeli, yapılan harcamaların kaynağından habersiz olan hanımına ve yavrularına bilhassa şüpheli şeyler yedirmemeye dikkat etmelidir. Diğer bir hadîs-i şerîfte. “Kişinin güzelliği dîninde, mürüvvet ve şerefi aklında, soy-sop güzelliği de ahlâkında gizlidir.” buyurularak eş tercihlerinde dikkat edilmesi gereken ölçülere işaret edilmiştir. KADININ EDEBİ Sâliha kadın, yalnız beyini sevip saymakla kalmayıp, onun akrabalarına ve dostlarına da meşrû ölçüler içinde yakınlık göstermelidir. Zira kadının bu davranışı kocasını memnun eder. Fakat bunda hassas olunması gereken bir husus vardır, o da İslâm’ın belirlediği mahremiyet sınırlarına uyulmasıdır. Kadın, evde yalnızken, kendisine nikâh düşen akrabayı içeriye almamalıdır. Bu hassas bir konudur. Kimse temiz ve güzel niyet gözlüğünü takıp da mahremiyet duvarlarını yıkmamalı ve bilhassa kadın, kendini lekelenmekten uzak tutmalıdır. Çünkü kadın bembeyaz elbise gibidir, onda en küçük bir leke bile göze batar. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şüphe getirecek durumlardan uzak bulunmayı arzu ederdi; Töhmet olan yerlerde bulunmayınız!» buyururdu. Yine bir gece vakti, Allah Rasûlü, hanımlarından biriyle sokakta yürürken karşılarına çıkan ensardan iki şahsa yanındaki kimseyi tanıtır mâhiyette “–Bu, anneniz Safiye binti Huyey’dir.” buyurmuştur. Ashâbın “–Rasûlü’nün uygunsuz bir davranışta bulunmasından Allah’ı tenzih ederiz, yâ Rasûlâllah!” demeleri üzerine de “–Şeytan insanın vücudunda kan gibi dolaşır. Onun sizin kalbinize bir kötülük -veya bir şüphe- atmasından korkarım.” Buhârî, İ’tikâf 11; Müslim, Selâm 23-25. Ayrıca bkz. Ebû Dâvûd, Savm 79, Edeb 81; İbn-i Mâce, Sıyâm 65 buyurmuştur. Böylece insanlarda şüphe ve töhmete sebebiyet vermemeyi tembih etmiştir. HAYIR VE GÜZELLİKLER PAYLAŞILDIKÇA ARTAR Hanımlar, kocalarının meşrû işlerinde dâima yanında olmalıdır ki, bu sayede eşleri, onlarla tesellî bulsun, şevki artsın. Mâlum olduğu üzere hayır ve güzellikler paylaşıldıkça artar; felâket ve üzüntüler paylaşıldığında azalır. Eşler, hem dünya, hem âhiret yolculuğunda birbirinin hayat arkadaşı olduklarını hiçbir zaman unutmamalıdırlar. Önceden her birinin müstakil bir hayatı varken, evlenmekle ortak bir hayata, ortak bir kadere dâhil olurlar. Öyleyse ortak hayatın îcaplarına riâyet etmeli ve birbirini hayatın iniş ve yokuşlarında hep gözetmelidir. Eğer birinin ayağı sürçerse, diğeri ona baston olmalı ve gönlünden tutup kaldırmalıdır. Kadın, eşinin davranışlarına dikkat etmeli ve bir konuda asabîleştiğini farkettiğinde meseleyi büyütüp işi münâkaşa boyutuna vardırmamalıdır. Zira ciddî ve uzun süreli münâkaşalar, aradaki muhabbet ve saygıyı zedeler, âile yuvasını tehlikeye sokar. Bu gibi durumlarda hanımların, kocalarına karşı davranışlarında sakin ve terbiyeli olmaya devam etmesi uygundur. Sonunda koca da hatâsını anlayacak ve hanımına karşı mahcûbiyet içinde hürmetkâr olacaktır. Aksi hâlde hatâlı olmasına rağmen, bu haksızlığını göremeyecek ve aralarına girmiş olan şeytan, iki kalbe de kin ve düşmanlık tohumları ekecektir. AŞIRI GÜVENSİZLİK VE KISKANÇLIK BÜYÜK PROBLEM OLABİLİYOR Eşlerin dikkat edeceği bir husus da aşırı güvensizlik ve kıskançlıktır. İnsanları en çok rahatsız eden şeylerden birisi de kendilerine karşı duyulan itimatsızlıktır. Eğer bu konuda çok ciddî sebepler ortaya çıkarsa birbirlerini suçlamadan önce, oturup konuşmayı denemelidirler. Yoksa ufak-tefek meseleleri büyütüp içinden çıkılmaz büyük problemler hâline getirmemelidirler. İnsanların bazı hâdiseler karşısında, basîret dediğimiz iç seziş ve görüşü bağlanabilir. Unutkanlık veya hatâları olabilir. Bir hanım, kocasının istişâre etmek ihtiyacı içinde olduğunu görürse, bütün samîmiyet ve iyi niyetiyle ona yanında olduğunu hissettirmelidir. Böyle bir konuda bildiğinin en doğrusunu söylemeye çalışmalıdır. En yakın sırdaşı olmalıdır. Unutmamalıdır ki, erkek ve kadın, birbirini tamamlayan unsurlardır ve mü’minlerin anneleri olan Peygamber Efendimizin hanımları da zaman zaman fikirleriyle Efendimize destek olmuşlardır. Meselâ Hudeybiye Anlaşması esnâsında ashâb-ı kiram, yapılan anlaşma maddeleri karşısında memnuniyetsizlikleri dolayısıyla Peygamber emrini yerine getirmede çekingen durmuşlardı. Efendimiz -sallâllâhü aleyhi ve sellem- de buna son derece üzülmüştü. Orada bulunan Ümmü Seleme -radıyallâhu anhâ- vâlidemiz, Efendimizi tesellîde bulundu ve emrettiği şeyi kimseyi beklemeden uygulamasını tavsiye etti. Çünkü görüyordu ki, Hazret-i Peygamber tıraş olup ihramdan çıkma emrini kendisi uygulamadıkça Hudeybiye kararlarından dönme ihtimali vardır ve bu sebeple de ashâb-ı kiram bekleme içerisindedir. Çünkü onlar dış yapısı itibarıyla o an için Hudeybiye kararlarının hikmetini anlayamamışlardı ve bundan vazgeçilmesini bekliyorlardı. Nihayet Ümmü Seleme annemizin son derece yerinde tavsiyesi üzerine Peygamber Efendimiz tıraş olup ihramdan çıktı ve bunu gören ashâb-ı kiram da boyun büküp ihramdan çıktılar ve bu mesele, acı neticelere yol açmadan çözüldü. Yine Hazret-i Hatice vâlidemiz, Peygamber Efendimiz ilk vahyi aldığında onu tesellî etmiş, üzüntü ve endişelerini paylaşmış ve Varaka bin Nevfel’le görüşmesine yardımcı olarak -sallâllâhü aleyhi ve sellem- Efendimizin takdirini almıştır. SALİHA KADININ EŞİNE HÜRMETİ İslâm tarihinde Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- hakkında da benzer bir misâl zikredilmektedir. Hazret-i Ömer, mescitte kadınların çok fazla mehir istediklerini ve bunun evlenmeyi zorlaştırdığını söyleyerek, mehir miktarını sınırlamak istemişti. O sırada mescitte Hazret-i Ömer’i dinlemekte olan arka taraflardan bir kadın, ayağa kalkmış, kadınların istedikleri kadar mehir talep edebileceklerini işâret eden âyet-i kerîmeyi Nisâ, 20 okuyarak Hazret-i Ömer’e itiraz etmiştir. Bunun üzerine Hazret-i Ömer hatâsını anlamış ve “–Kadın isabet etti, Ömer yanıldı.” buyurarak görüşünü değiştirmiştir. Ali el-Müttakî, XVI, 536-537/45796 Lâkin burada üzerinde durulacak önemli bir konu daha vardır. Kadın, herhangi bir mevzûda istişâre ederken, görüşü doğru bile olsa kibirlenmekten uzak durmalıdır. Beyine herhangi bir mevzûda fikir ve tavsiyede bulunurken ona hürmetin dışına çıkmamalı, ona itimatsızlık göstermemeli veya ona nasihat vermek tavrına girmemelidir. Zira erkekler, hanımlarından nasihat almaktan fazla hoşlanmazlar. Velhâsıl sâliha kadın, Allah’ın kendisine verdiği akıl nîmetini, eşine karşı çok hassas bir şekilde kullanmayı bilir. BİR KADIN KOCASININ RUHUNA GİREBİLECEK SANATA SAHİP OLMALI Bir kadın, kocasının ruhuna girebilecek bir mahâret ve sanata sahip olmalıdır. Tarihimizde bunun pek çok örneği vardır. Birçok padişah hanımı, kocalarının gönüllerini kazanarak, onların hükümranlıklarına âdeta ortak olmuşlardır. Ve bu sayede arkalarında kendilerine sadaka-i câriye olan nice cami ve hayır müesseseleri bırakmışlardır. Hâlen devam eden bu hizmetleri sebebiyle hayır ve rahmetle yâd edilmektedirler. Yine bir hanımın kocasını, bir başkasının yanında tenkit etmesi ve başkalarının yanında nasihat vermeye çalışması da edep kâidelerine aykırıdır. Ne kadar hatâlı da olsa, onu mahcup edip eksiğini teşhir etmemelidir!.. Aynı şekilde kocanın da böyle bir davranışı yanlış olur. Zira âyet-i kerîmede “Kadınlar sizin için, siz de onlar için bir elbise gibisiniz.” Bakara Sûresi, 187 buyurulmaktadır. Bir hanımın, kocasının eksik ve kusurlarına mukâbil, başka bir erkeği kocasının yanında methetmesi de yanlıştır. Kocasını, hiç kimseye, hattâ annesine ve babasına bile şikâyet etmemeli, onu hiç kimsenin yanında zor durumda bırakmamaya dikkat etmelidir. Aradaki ihtilafları başkasına aksettirmek yerine, kendi aralarında çözmeye çalışmalıdırlar. Çevremizde görürüz, bazı evliliklerde tarafların mutluluğu elde edememesinin temelinde hanımların kocalarına veya kocaların hanımlarına değer vermemesi vardır. Hâlbuki karı-koca, birbirinin hem cenneti, hem de cehennemi olabilir. Hem Allah’a kulluğuna îtinâ gösteriyor, hem de eşinin meşrû isteklerine cevap vererek rızâsını alıyorsa bu sâliha kadın, cennet yolundadır. Kaynak Osman Nuri Topbaş, Huzurlu Aile Yuvası, Erkam Yayınları İslam ve İhsan
Kadinlarin kocalari üzerinde bir cok haklari vardir. Baslicalari, erkeklerin kadinlara karsi iyi huylu olmaiari ve akilca noksan olmalarini hesaba katarak onlara merhamet olsun diye eziyetleri katlanmaktir. Allah Teâlâ buyuruyor ki "Ey müminler! Kadinlara zorla mirasçi olmaniz ve kendilerine vermis oldugunuz mehrîn bir kismini elde etmek için onlara baski yapmaniz helâl degildir. Meger ki, arayi açacak bir fuhus irtikâp etmis olsunlar. Onlar ile iyi geçininiz. Eger hosunuza gitmemislerse, olabiiir ki, hosunuza gitmeyen bir seyde Allâh bir cok hayir takdir etmis olur." Nisa Sûre-i Celilesi 19 Ulu Allah buyuruyor ki *. "Bir kadindan bosanip baska bir kadin ile evlenirken ilk esinize verdiginizi nasil alirsiniz ki, birbirinize kaynastiniz. Üstelik kadinlar sizden agir söz aldilar." Nisa Sûre-i Celilesi 21 Yine Ulu Allah buyuruyor ki — Allah'a hiç bir seyi ortak kosmaksizin O'na kulluk ediniz. Ana-babaya, yakinlara, yetimlere, yoksullara, yakin komsuya, uzak komsuya, esinize, yolda kaimslara ve eliniz altindakilere karsi iyi davranin. Hiç süphesiz Allah Teâlâ, kendini begenmis ve böbürlenen kimseleri sevmez» Nisa - 36 Peygamber'imiz ölürken son olarak üc seyi vasiyyet etti. Konusurken peltelesen dili sonunda sustu, söyle buyuruyordu — Namaza, namaza. Elinizin altindakilere.. Onlara güçlerinin üzerinde yük yüklemeyin. Kadinlar hakkinda Allâh'dan korkun, Allâh'dan korkun.. Onlar sizin elinize düsen birer esirdir.. Onlari Allah'in emâneti olarak aldiniz.. Avret yerleri Allah'in buyrugu uyarinca size helâl oldu...» Peygamber'imiz buyuruyor ki "Kadinin huysuzluklarina sabirla katlanan erkeklere Ulu Allah, karsilastigi belâlara katlanan Eyyûb verdigi mükâfati verir. Kocasinin huysuzluklarina katlanan kadinlara da Firavun'un karisi Âsiye'ye verdigi sevabi verir.» Bilesin ki, kadina iyi huylu olmak sadece ona karsi fena davranmamak degil, ondan karsilastigi sikintilara katlanmak hattâ Peygamber'imizi nümûne alarak taskin ve sinirli anlarinda yaptigi gibi; onlara karsi yumusak davranmaktir. Peygamberimizin esleri, bozan O'nun sözlerine karsilik verirlerdi. Hattâ zaman zaman içlerinden bazilari. O'nunla aksama kadar bir gün küs kalirlardi. Bir gün Hz. Ömer'in esi kendisine sözle karsilik verince Hz. Ömer esine Bana karsi mi koyuyorsun» dedi. Esi de Peygamberimiz senden daha üstün oldugu halde ona bile esleri karsilik veriyor» dedi. Hz. Ömer Eger Hafsa Peygamber'imize karsi koyuyorsa aldandi ve yandi» dedi. Arkasindan kizi Hafsa'ya Peygamber'imize sözle karsilik vermemeyi telkin ederek Sen Ebû Bekir' in kizma bakip, Peygamber'e sözle karsilik verme. O, peygamber'imizin sevgilisidir» dedi. Anlatildigina göre, baska bir sefer de Peygamber'imizin eslerinden birisi O'nun gögsüne vurdu, bunun üzerine kadinin annesi onu davranisindan vazgeçirmeye çalismis, fakat Peygamber'imiz Birak onu, onlar daha ilerisine gidiyorlar» buyurmus. Diger bir seferinde Peygamber'imiz Hz. Ayse ile tartismisti, oraya Hz. Ebû Bekr'i hakem koymuslar. Hz. Ebû Bekr Peygamber'imiz Hz. Ayse'ye Sen mi konusacaksin, yoksa ben mi konusayim» diye sorunca Hz. Ayse O'na Sen konus, fakat sadece dogruyu söyle» diye cevap verdi. Bu söze sinirlenen Hz. Ebû Bekr kizina sert bir tokat atarak agzini kanatti ve ona Ey nefsinin dostu! O dogrudan baska bir söz söyler mi ki» dedi. Hz. Ayse de Peygamber'imize siginarak. O'nun arkasina geçti Peygamber'imiz de Ebû Bekr'e Seni bunun için çagirmamistik ve böyle yapmani istememistik» dedi. Bir defasinda da öfke içinde Peygamber'imize Sen kendinin peygamber oldugunu da söylüyorsun daha! dedi. Peygamber'imiz bu söze gülümsedi ve yumusak huyluluk ile gönül genisligi ile katlandi. Peygamber'imiz Hz. Ayse'ye Ben senin öfkeli ve hosnut anlarini ayird edebiliyorum» dedi. Hz. Ayse Nasil anliyorsun» diye sordu. Peygamber'imiz Hosnutken Muhammedin Rabb'i hakki için hayir» dersin. Buna karsilik öfkeli iken Ibrahimin Rabb'i hakki için hayir» dersin, buyurdu. Hz. Ayse de Peygamber'imize iyi bildin, kizinca adini anmiyorum.» dedi. Söylendigine göre. Islâm'da ilk sevgi Peygamber'imiz ile Hz. Ayse arasindaki sevgidir. Peygamber'imiz O'na Ebû Zer Ümmü Zerr'e karsi ne ise. Ben senin için oyum. Su farkla ki, ben seni bosamam» buyurdu. Peygamber'imiz diger eslerine de söyle buyururdu. Beni Hz. Ayse R. Anha konusunda üzmeyin, çünki Allah'in adina yemin ederek söylüyorum ki, onunkinin disinda, hiç bir esimin yataginda iken bana vahiy inmis degildir.» Enes Ibni Mâlik buyurur ki; Peygamber'imiz kadinlara ve çocuklara karsi insanlarin en sefkatlisi idi. Erkegin karisina karsi görevlerinden biri de nese, saka ve oynasma ile kadinin karsilastigi sikintilari gidermektir. Çünki böyle davranmak onlarin gönlünü hos edecek en geçerli yoldur. Peygamber'imiz esleri ile sakalasir, davranis ve tutumlarinda onlarin anlayis seviyesine inerdi. Hatta bildirildigine göre Hz. Ayse R. Anha ile arasinda kosular düzenler, bazan biri, bozan da öbürü kazanirdi. Peygamber'imiz kazaninca Bu, senin kazandigin filân kosunun karsiligidir» diye buyururdu. Bildirildigine göre. Peygamber'imiz insanlar arasinda kadinlara karsi en müsfik olani idi. Hz. Ayse der ki! Bir Asure Günü gülen, oynasan, zenci ve zenci olmayanlardan biraraya gelmis bir oyuncu gurubun gürültülerini duydum. Peygamber'imiz bana Onlarin oyunlarini görmek ister misin» dedi. Evet» dedim. Bunun üzerine Peygamberimizin çagrisiyla evin önüne geldiler. Peygcmber'imiz kapiya geldi, ovucunu kapiya dayadi, elini uzatti, ben de çenemi O'nun koluna daayadim ve disardan oynayanlari seyretmeye koyuldum. Peygamber'imizin bir kaç defa Artik yeter mi?» demesine ragmen ben de iki üç kere O'na Sus, konusma dedim. Nihayet yine Artik yeter mi demesi üzerine Evet» dedim de oyunculara gitmelerini söyledi, onlar da çekip gitti.» Peygamber'imiz buyuruyor ki — Imani en olgun mü'minler, huyu en güzel olan ile esine karsi en tatli davrananlardir.» Peygamber'imiz buyuruyor ki — En iyiniz eslerine karsi en iyi davrananinizdir. Ben, içinizde eslerine karsi en iyi davrananinizim» Hz. Ömer bütün sertligine ragmen buyurur ki; Erkegin ailesi içinde çocuk gibi olmasi ve gerektigi zaman erkekligini ortaya koymasi gerekir.» Ulu Allah burnu havada ve huysuz kimselerden nefret eder» mânâsina gelen hadisi izah ederken, burada esine karsi sert devranan kendini begenmislerin ikaz edildigi ileri sürülmüstür. Ayrica Kaba, hirçin ve sonra da alçak kimselere uyma» mealindeki âyette gecen kaba» deyiminden Esine karsi kati kalbi olanin kaba sözlerinin kasdedildigi ileri sürülmüstür. Kalem - 13. Peygamber'imiz dul bir kadin ile evlenen Cabir'e Bir kiz ile evlenseydin der, onunla o da seninle oynasirdi» buyurdu. Bedevi bir kadin, kocasinin ölümü dolayisiyle söyle der; Allah adina yemin ederim ki, o evde güleryüzlü, disarda az konusan, buldugunu yiyen ve kaybolanin hesabini sormayan bir adamdi.» Kedinin kocasi üzerindeki diger bir hakki da sakalasmada, iyi huyluluk ve uyarililikla kadinin huyunu bozacak, onun gözündeki itibârini büsbütün kaybedecek bir asiriliga düsmeden ölçüyü muhafaza etmeyi bilmesi, kötü bir davranis karsisinda itidal ve vakarini elden birakmamasi, kesinlikle kötülüge kapi açilmasini kolaylastirmamasi, Islâm ile ve insanlikla uyusmayan hareketler karsisinda kükremeyi ve onlara karsi koymayi bilmesidir. Hasan-ül Basrî buyurur ki; Allâh adina yemin ederek söylüyorum, karisinin her arzusuna uyan erkegi Allâh, Cehennem'e atar» Hz. Ömer buyurur ki; "Kadinlarin arzularina karsi durunuz, çünki onlarin arzularina karsi durmada bereket vardir." Bir halk sözü Kadinlara danisin, fakat dediklerini yapmayin» der. Peygamber'imiz Karisina köle olan mahvolur» buyuruyor. Peygamber'imizin böyle buyurmasinin hikmeti sudur Erkek karisinin arzularina uyunca, onun kölesi olur ve mahvolur. Cunki, Ulu Allah erkegi kadina hâkim kilmisken, böyle bir koca kendini karisinin boyunduruguna teslim etmis oluyor, böylece de isi tersine çevirmis. ilâhi hükmü ters yüz etmis ve seytena itâat etmis olur. Nitekim Ulu Allah, seytanin yoldan çikarici azmini naklederek buyuruyor ki — Allah CC. onu seytani rahmetinden kovunca Seytân dedi ki, Mutlaka kullarin üzerinde belirli bir pay edinecegim. Onlari saptiracak, bos kuruntularin tutkusuna yakalatacak, üzerlerinde nüfuz kuracagim da davarlarin kulaklarini yaracaklardir. Yine onlar üzerinde nüfuz kuracagim da Allah'in yaratilis hikmetini degistireceklerdir» Kim Allah'i birakarak seytani efendi edinirse, hiç süphesiz, apacik sekilde hüsrana ugramistir» Nisa - 118-119 Erkegin, sözüne uyulan taraf olmasi gerekir. Karsi tarafa uyan kimse olmak, onun yaratilis hikmetine ters düser. Çünki Ulu Allâh; Erkekler, kadinlar üzerine hâkimdirler.» Nisa - 34 buyurarak erkegin hâkimiyetini belirtirken; "Kapinin yaninda kadinin efendisi iîe karsilastilar." tecündeki âyette erkegin kadirim efendisi oldugunu bildiriyor Yusuf - 25 Buna göre efendi, köle haline gelince Allah'in nimetine karsi nankörlük edilmis demektir. Kadinin nefsi de, senin nefsin gibidir. Onun dizginini biraz gevsetirsen. Seni uzaklara surükleyip götürür. Eger yularini bir parça gevsetirsen, seni bir arsin öteye çeker. Buna karsilik eger onun dizginine hakim olur, sikilacak yerde avucunda simsiki tutarsan ona hakim olursun. Imam-i Safiî buyurur ki; üç kimseye sen iyi davrandikça sana ihanet ederler. Sen onlara ihanet edersen, onlar sana karsi iyi davranir Kadin, hizmetçi ve sefil insân» Imâm-i Safii , bu sözü ile sertligi yumusaklikla ve aciligi tatlilikla atbasi yürütmeyen katiksiz bir iyiligi kasdetmektedir.
kadının kocasına bağlanması için dua