inne fi halkıs semavati vel ard

164. İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari vel fülkilletı tecrı fil . bahri bima yenfeun nase ve ma enzelellahü mines semai mim main fe ahya bihil. erda ba'de mevtiha ve besse fıha min külli dabbetiv ve tasrıfir riyahı . ves sehabil müsahhari beynes semai vel erdı le ayatil li kavmiy ya'kılun 164. İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari vel fülkilletı tecrı fil bahri bima yenfeun nase ve ma enzelellahü mines semai mim main fe ahya bihil erda ba’de mevtiha ve besse fıha min külli dabbetiv ve tasrıfir riyahı ves sehabil müsahhari beynes semai vel erdı le ayatil li kavmiy ya’kılun. 165. إِنَّفِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لآيَاتٍ لِّأُوْلِي الألْبَابِ ﴿١٩٠﴾. 3/ÂLİ İMRÂN-190: İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâb (ulîl 164.İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri vel fulkilletî tecrî fîl bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ enzelallâhu mines semâi min mâin fe ahyâ bihil arda ba’de mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbe(dâbbetin), ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi vel ardı le âyâtin li kavmin ya 189.Ve lillâhi mulkus semâvâti vel ard(ardı), vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun). 190.İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl Site De Rencontre Pour Jeune Sans Inscription. Bayraktar Bayraklı Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an MealiŞüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yararlı şeyler taşıyarak denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökten yağmur indirip onunla arzı ölmüşken diriltmesinde, oradaki hayvanları üretip yaymasında, gök ile yer arasında Allah'ın emrine boyun eğmiş rüzgarları ve bulutları şu yandan bu yana yöneltmesinde, aklını kullanan bir topluluk için nice deliller Okuyan Kur’an Meal-TefsirŞüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılmasında,* gecenin ve gündüzün değişmesinde birbiri peşine gelişinde,* insanlara yarar sağlayan şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten indirip de kendisi sebebiyle ölümünden sonra toprağı canlandırdığı ve orada yeryüzünde her çeşit canlıyı yaydığı suda, rüzgârları ve gökle yer arasında emre hazır bulutları yönlendirmesinde akıl eden bir toplum için dersler vardır.*Edip Yüksel Mesaj Kuran ÇevirisiGöklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün birbiriyle yer değiştirmesinde, insanların yararı için okyanusta akıp giden gemilerde, ALLAH'ın gökten su indirip ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde ve orada yaydığı her çeşit canlıda, rüzgarları ve gök ile yer arasında hazır bekleyen bulutları evirip çevirmesinde aklını kullanan bir toplum için elbette dersler/kanıtlar ayaat vardır.*Göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbirlerini ardı sıra takip etmesinde; insanların yararlanmaları için denizde yüzen gemilerde, Allah'ın gökten indirip, onunla ölü toprağa hayat vererek, orada her türlü canlının yaşamasını sağladığı suda, rüzgarın yönlendirilmesinde, emre hazır bulutların yer ile gök arasında hareket ettirilmesinde aklını kullanan bir halk için birçok kanıt Vakfı Süleymaniye Vakfı MealiGöklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyleri denizde taşıyıp götüren gemilerde, Allah'ın gökten indirdiği suda, o su ile ölü toprağı diriltmesinde, kıpırdayan her canlıyı yeryüzüne yaymasında, rüzgarların farklı yönlere esmesinde, gök ile yer arasında görevli bulutlarda, aklını kullanan bir topluluk için göstergeler Rıza Safa Kur'an-ı Kerim GerçekAslında, göklerin ve yeryüzünün yaratılışında, gece ve gündüzün birbirini izlemesinde, insanların yararı için denizlerde akıp giden gemilerde, Allah'ın, gökten su indirerek, yeryüzünü, ölümünden sonra onunla canlandırmasında ve her türlü yaratığı orada üretip yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde ve gök ile yeryüzü arasında buyruğa boyun eğdirilmiş bulutlarda da aklını kullanan bir toplum için kesinlikle kanıtlar İslamoğlu Hayat Kitabı Kur’anŞüphe yok ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbirini takip edişinde, insanlara yararlı yüklerle yüklenip denize açılan gemilerde, Allah'ın gökten indirerek kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra tekrar dirilttiği ve her tür canlının çoğalmasını sağladığı yağmurlarda, rüzgarları dağıtmasında, gökle yer arasında kendileri için belirlenen istikamette hareket eden bulutlarda, düşünen bir toplum için mesajlar Nuri Öztürk Kur'an-ı Kerim MealiŞu bir gerçek ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanların yararı için denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten suyu indirip onunla, ölümünden sonra toprağı dirilterek üzerine tüm canlılardan yaymasında, rüzgarların bir düzen içinde yönden yöne çevrilmesinde, gök ve yer arasında bir hizmete memur edilen bulutlarda, aklını işleten bir topluluk için sayısız izler-işaretler-ibretler Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe AnlamıŞüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler sadeleştirilmiş Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akan gemide, Allah'ın yukarıdan bir su indirip onunla toprağı ölmüşken diriltmesinde, üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gökle yer arasında boyun eğmiş bulutta akıllı olan bir topluluk için elbette Allah'ın birliğine deliller Esed Kur'an MesajıKuşkusuz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbirini takip edişinde; insanlara faydalı yüklerle denizlerde seyreden gemilerde; Allah'ın gökten indirerek onunla ölü toprağa can verdiği ve her çeşit canlının çoğalmasını sağladığı yağmurlarda; rüzgarların yönünün değişmesinde ve gökle yer arasında kendileri için tayin edilmiş belirli güzergahlarda akan bulutlarda bütün bunlarda düşünüp, akıllarını kullananlar için mesajlar İşleri Kur'an-ı Kerim Türkçe MealiŞüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller Hamdi Yazır Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiŞüphesiz Göklerin ve Yerin yaradılışında, gece ile gündüzün biribiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akan gemide, Allahın yukarıdan bir su indirib de onunla Arzı ölmüşken diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanatı yaymasında, rüzgarları, değiştirmesinde, Gök ile Yer arasında müsahhar bulutta, şüphesiz hep bunlar da akıllı olan bir ümmet için elbet Allahın birliğine ayetler varSüleyman Ateş Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiŞüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün değişmesinde, insanların faydasına olan şeyleri denizde taşıyıp giden gemilerde, Allah'ın gökten su indirip onunla ölmüş olan yeri dirilterek üzerine her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için Allah'ın varlığına ve birliğine deliller göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Tanrı'nın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde akleden bir kavim için gerçekten ayetler Basri Çantay Kur'an-ı Hakim ve Meal-i KerimŞübhesiz göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeyleri denizde akıt ıb taşıy an o gemilerde, Allahın yukarıdan indirib onunla yer yüzünü, ölümünden sonra, diriltdiği suda, deprenen her hayvanı orada üretib yaymasında, gökle yer arasında Hakkın emrine boyun eğmiş olan rüzgarları ve bulutları evirib çevirmesinde aklı ile düşünen bir kavm için nice ayetler Allahın varlığına, birliğine ve kemal-i kudretine delalet eden bir çok alametler ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün değişmesinde, insanlara yararlı şeylerle denizde akan gemilerde, Allah'ın gökten indirip, yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her türlü canlıyı orada yaymasında, rüzgarların değiştirilmesinde, gökle yer arasında emre hazır bekleyen bulutta elbette akleden bir kavim için ayetler Piriş Kur'an-ı Kerim Türkçe AnlamıGöklerin ve yerin yaratılmasında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlar için faydalı olan şeylerde, denizde yüzen gemilerde, Allah'ın gökten indirip de kendisiyle ölümünden sonra yeryüzüne hayat verdiği ve her türlü canlıyı orada yaydığı suda, rüzgarı dilediği yöne sevk edişinde ve gökyüzü ile yeryüzü arasında emre tabi olan bulutlarda, aklını kullanan bir topluluk için ayetler Yıldırım Kuran-ı Kerim ve MealiGöklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün sürelerinin değişmesinde, insanlara fayda sağlamak üzere denizlerde gemilerin süzülüşünde, Allah'ın gökten indirip kendisiyle ölmüş yeri canlandırdığı yağmurda, ve yeryüzünde hayat verip yaydığı canlılarda, rüzgarların yönlerini değiştirip durmasında, gökle yer arasında emre hazır bulutların duruşunda, elbette aklını çalıştıran kimseler için Allah'ın varlığına ve birliğine nice deliller Hulusi Türkçe Kur'an ÇözümüŞüphesiz ki semalar ve arzın gökler ve yeryüzünün - şuur boyutlarının ve bedenin yaratılışının; gece ile gündüzün alemlerin gerçekte yokluğu realitesinin ardından yeniden alem suretlerini seyir haline geçiş birbiri ardınca gelişinin; insanların yararı için denizde akıp giden gemide ilahi ilim denizinde yüzen bireysel şuurda; Allah'ın semadan su inzal edip onunla ölümden sonra arzı diriltmesinde bilinç katlarından ilim inzal ederek hakikatine şuuru olmayan bedende "diri" olanın açığa çıkarılmasında ve onda hareket eden tüm canlıları yaymasında tüm organlarındaki havl ve kuvvetin Allah'la meydana gelmesinde; rüzgarları yönlendirmesinde Esma kuvvelerinin bilinçte fark edilmesinde; sema ile arz arasında emre amade bulutların varlığında beden boyutunda açığa çıkabilecek kuvvelerin şuurda varlığının oluşumunda, aklı olan topluluk için elbette işaretler Yüksel Eski Baskı Mesaj Kuran ÇevirisiGöklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün birbiriyle yer değiştirmesinde, insanların yararı için okyanusta akıp giden gemilerde, ALLAH'ın gökten su indirip ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde ve orada yaydığı her çeşit canlıda, rüzgarları ve gök ile yer arasında hazır bekleyen bulutları evirip çevirmesinde aklını kullanan bir toplum için elbette ayetler dersler ve kanıtlar Aktaş Eski Baskı Kerim Kur'anGöklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbirlerini ardı sıra takip etmesinde; insanların yararlanmaları için denizde yüzen gemilerde, Allah'ın gökten indirip, onunla ölü toprağa hayat vererek, orada her türlü canlının yaşamasını sağladığı suda, rüzgarın yönlendirilmesinde, emre hazır bulutların yer ile gök arasında hareket ettirilmesinde aklını kullanan bir toplum için birçok kanıt Khalifa The Final TestamentIn the creation of the heavens and the earth, the alternation of night and day, the ships that roam the ocean for the benefit of the people, the water that GOD sends down from the sky to revive dead land and to spread in it all kinds of creatures, the manipulation of the winds, and the clouds that are placed between the sky and the earth, there are sufficient proofs for people who Monotheist Group The Quran A Monotheist TranslationSurely, in the creation of the heavens and the earth, and the differences between the night and the day, and the ships that sail in the sea for the benefit of the people, and what God has sent down of water from the sky so He brings the earth back to life after it had died, and He sent forth from it every creature, and the dispatching of the winds and the clouds that have been designated between the earth and the sky are signs for a people who Quran A Reformist TranslationSurely, in the creation of heavens and earth, the succession of night and day, and the ships that sail in the sea for the benefit of people, and what God has sent down of water from the sky therewith He brings the earth back to life after it had died, and He sends forth from it every creature, and the movement of the winds and the clouds that have been designated between the earth and the sky are signs for a people that reason. ❬ Önceki Sonraki ❭ Your browser doesn’t support HTML5 audio إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri vel fulkilletî tecrî fîl bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ enzelallâhu mines semâi min mâin fe ahyâ bihil arda ba’de mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbedâbbetin, ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi vel ardı le âyâtin li kavmin ya’kılûnya’kılûne. Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır. Türkçesi Kökü Arapçası şüphesiz إِنَّ فِي yaratılışında خ ل ق خَلْقِ göklerin س م و السَّمَاوَاتِ ve yerin ا ر ض وَالْأَرْضِ ve değişmesinde خ ل ف وَاخْتِلَافِ gece ل ي ل اللَّيْلِ ve gündüzün ن ه ر وَالنَّهَارِ ve gemilerde ف ل ك وَالْفُلْكِ الَّتِي taşıyıp giden ج ر ي تَجْرِي فِي denizde ب ح ر الْبَحْرِ şeyleri بِمَا faydasına olan ن ف ع يَنْفَعُ insanların ن و س النَّاسَ وَمَا indirip ن ز ل أَنْزَلَ Allah’ın اللَّهُ -ten مِنَ gök- س م و السَّمَاءِ مِنْ su م و ه مَاءٍ dirilterek ح ي ي فَأَحْيَا onunla بِهِ yeri ا ر ض الْأَرْضَ sonra ب ع د بَعْدَ öldükten م و ت مَوْتِهَا yaymasında ب ث ث وَبَثَّ orada فِيهَا -ten مِنْ her çeşit- ك ل ل كُلِّ canlıyı د ب ب دَابَّةٍ ve evirip çevirmesinde ص ر ف وَتَصْرِيفِ rüzgarları ر و ح الرِّيَاحِ ve bulutları س ح ب وَالسَّحَابِ emre hazır bekleyen س خ ر الْمُسَخَّرِ arasında ب ي ن بَيْنَ yer س م و السَّمَاءِ ve gök ا ر ض وَالْأَرْضِ elbette deliller vardır ا ي ي لَايَاتٍ bir topluluk için ق و م لِقَوْمٍ düşünen ع ق ل يَعْقِلُونَ Diyanet İşleri Başkanlığı Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır. Diyanet Vakfı Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah´ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için Allah´ın varlığını ve birliğini isbatlayan birçok deliller vardır. Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akan gemide, Allah´ın yukarıdan bir su indirip onunla toprağı ölmüşken diriltmesinde, üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gökle yer arasında boyun eğmiş bulutta akıllı olan bir topluluk için elbette Allah´ın birliğine deliller vardır. Elmalılı Hamdi Yazır Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allah´ın yukarıdan bir su indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta şüphesiz akıllı olan bir topluluk için elbette Allah´ın birliğine deliller vardır. Ali Fikri Yavuz Muhakkak, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün arka arkaya gelişinde, insanlara yarar şeyleri denizde götürüp giden gemide; yeryüzü kuruduktan sonra, Allah gökten yağmur indirerek arzı diriltmesinde, o arzda her türlü hayvanatı yaymasında, rüzgârları her taraftan estirmesinde, yer ile gök arasında Allah’ın emrine tâbi bulutta, akıl ve düşünce sahibi olan bir millet için Allah’ın birliğine, kudret ve yüceliğine delâlet eden bir çok alâmetler vardır. Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Şüphesiz Göklerin ve Yerin yaradılışında, gece ile gündüzün biribiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akan gemide, Allahın yukarıdan bir su indirib de onunla Arzı ölmüşken diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanatı yaymasında, rüzgârları, değiştirmesinde, Gök ile Yer arasında müsahhar bulutta, şüphesiz hep bunlar da akıllı olan bir ümmet için elbet Allahın birliğine âyetler var Fizilal-il Kuran Hiç şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbirini kovalamasında, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen vapurlarda, Allah´ın gökten su indirip onun aracılığı ile ölü yeri dirilterek üzerine her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde, düşünen bir topluluk için birçok ayetler, deliller vardır. Hasan Basri Çantay Şübhesiz göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeyleri denizde akıt ıb taşıy an o gemilerde, Allahın yukarıdan indirib onunla yer yüzünü, ölümünden sonra, diriltdiği suda, deprenen her hayvanı orada üretib yaymasında, gökle yer arasında Hakkın emrine boyun eğmiş olan rüzgârları ve bulutları evirib çevirmesinde aklı ile düşünen bir kavm için nice âyetler Allahın varlığına, birliğine ve kemâl-i kudretine delâlet eden bir çok alâmetler vardır. İbni Kesir Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün değişmesinde, insanlara yararlı şeylerle denizde akan gemilerde, Allah´ın gökten indirip, yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her türlü canlıyı orada yaymasında, rüzgarların değiştirilmesinde, gökle yer arasında emre hazır bekleyen bulutta elbette akleden bir kavim için ayetler vardır. Ömer Nasuhi Bilmen Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün ihtilâfında, nâsa faydalı olan şeyler ile denizde akıp giden gemilerde ve Allah´ın semadan indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra ihya eylediği suda ve yeryüzünde her nevi hayat sahibi mahlûkat yaymasında, rüzgârların değiştirilmesinde ve gök ile yer arasında musahhar olan bulutta teakkul eden bir kavm için elbette nice âyetler vardır. Tefhim-ul Kuran Gerçek şu ki, göklerin ve yerin yaratılmasında gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeylerle denizde yüzen gemilerde, Allah´ın yağdırdığı ve kendisiyle ölümünden sonra yeryüzünü dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip yaymasında, rüzgârları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten âyetler vardır. Bakara Suresi Türkçe okunuşu Bismillahirrahmanirrahim 1. Elif, lâm, kitâbu lâ reybe fîhfîhi, huden lil muttekînmuttekîne. yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûnyunfikûne. yu’minûne bi mâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablikkablike ve bil âhireti hum yûkınûnyûkınûne. alâ huden min rabbihim ve ulâike humul muflihûnmuflihûne. keferû sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûnyu’minûne. alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâvetun, ve lehum azâbun azîmazîmun. minen nâsi men yekûlu âmennâ billâhi ve bil yevmil âhıri ve mâ hum bi mu’minînmu’minîne. vellezîne âmenû, ve mâ yahdeûne illâ enfusehum ve mâ yeş’urûnyeş’urûne. kulûbihim maradun, fe zâdehumullâhu maradâmaradan ve lehum azâbun elîmun bi mâ kânû yekzibûnyekzibûne. izâ kîle lehum lâ tufsidû fîl ardı, kâlû innemâ nahnu muslihûnmuslihûne. lâ innehum humul mufsidûne ve lâkin lâ yeş’urûnyeş’urûne. izâ kîle lehum âminû kemâ âmenen nâsu kâlû e nu’minu kemâ âmenes sufehâu, e lâ innehum humus sufehâu ve lâkin lâ ya’lemûnya’lemûne. izâ lekûllezîne âmenû kâlû âmennâ, ve izâ halev ilâ şeyâtînihim, kâlû innâ meakum, innemâ nahnu mustehziûnmustehziûne. yestehziu bihim ve yemudduhum fî tugyânihim ya’mehûnya’mehûne. dalâlete bil hudâ, fe mâ rabihat ticâretuhum ve mâ kânû muhtedînmuhtedîne. ke meselillezistevkade nârânâren, fe lemmâ edâet mâ havlehu zeheballâhu bi nûrihim ve terekehum fî zulumâtin lâ yubsirûnyubsirûne. bukmun umyun fe hum lâ yerciûnyerciûne. ke sayyibin mines semâi fîhi zulumâtun ve ra’dun ve berkberkun, yec’alûne esâbiahum fî âzânihim mines savâiki hazaral mevtmevti, vallâhu muhîtun bil kâfirînkâfirîne. berku yahtafu ebsârehum kullemâ edâe lehum meşev fîhi, ve izâ azleme aleyhim kâmû ve lev şâellâhu le zehebe bi sem’ihim ve ebsârihim innallâhe alâ kulli şey’in kadîrkadîrun. eyyuhen nâsu’budû rabbekumullezî halakakum vellezîne min kablikum leallekum tettekûntettekûne. ceale lekumul arda firâşen ves semâe binââbinâen, ve enzele mines semâi mâen fe ahrece bihî mines semarâti rızkan lekum, fe lâ tec’alû lillâhi endâden ve entum ta’lemûntâ’lemune. in kuntum fî reybin mimmâ nezzelnâ alâ abdinâ fe’tû bi sûretin min mislihî, ved’û şuhedâekum min dûnillâhi in kuntum sâdıkînsâdıkîne. in lem tef’alû ve len tef’alû fettekûn nârelletî vakûduhân nâsu vel hicâratu, uiddet lil kâfirînkâfirîne. beşşirillezîne âmenû ve amilûs sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhârenhâru, kullemâ ruzikû minhâ min semeretin rızkan kâlû hâzellezî ruzıknâ min kablkablu ve utû bihî muteşâbihâmuteşâbihan, ve lehum fîhâ ezvâcun mutahharatun ve hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. lâ yestahyî en yadribe meselen mâ beûdaten fe mâ fevkahâ fe emmellezîne âmenû fe ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim, ve emmellezîne keferû fe yekûlûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâmeselen, yudıllu bihî kesîran ve yehdî bihî kesîrâkesîran ve mâ yudıllu bihî illel fâsıkînfâsıkîne. yenkudûne ahdallâhi min ba’di mîsâkıhmîsâkıhî, ve yaktaûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yufsidûne fîl ardardı ulâike humul hâsirûnhâsirûne. tekfurûne billâhi ve kuntum emvâten fe ahyâkum, summe yumîtukum summe yuhyîkum summe ileyhi turceûnturceûne. halaka lekum mâ fîl ardı cemîan summestevâ iles semâi fe sevvâhunne seb’a semâvâtsemâvâtin, ve huve bi kulli şey’in alîmalîmun. iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeten, kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâe, ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lekleke, kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûntâ’lemûne. alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikînsadikîne. subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîmhakîmu. yâ âdemu enbi’hum bi esmâihim, fe lemmâ enbeehum bi esmâihim, kâle e lem ekul lekum innî a’lemu gaybes semâvâti vel ardı ve a’lemu mâ tubdûne ve mâ kuntum tektumûntektumûne. iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîsiblîse, ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirînkâfirîne. kulnâ yâ âdemuskun ente ve zevcukel cennete ve kulâ minhâ ragaden haysu şi’tumâ ve lâ takrabâ hâzihiş şecerete fe tekûnâ minez zâlimînzâlimîne. ezellehumâş şeytânu anhâ fe ahrecehumâ mimmâ kânâ fîhfîhi, ve kulnâhbitû ba’dukum li ba’din aduvvaduvvun, ve lekum fîl ardı mustekarrun ve metâun ilâ hînhînin. telekkâ âdemu min rabbihî kelimâtin fe tâbe aleyhaleyhi, innehu huvet tevvâbur rahîmrahîmu. minhâ cemîacemîan, fe immâ ye’tiyennekum minnî hudenfe men tebia hudâye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne. keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nârnârı, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve evfû bi ahdî ûfi bi ahdikum ve iyyâye ferhebûnferhebûne. âminû bi mâ enzeltu musaddikan li mâ meakum ve lâ tekûnû evvele kâfirin bihbîhî, ve lâ teşterû bi âyâtî semenen kalîlen ve iyyâye lâ telbisûl hakka bil bâtılı ve tektumûl hakka ve entum ta’lemûnta’lemûne. ekîmûs salâte ve âtûz zekâte verkeû mear râkiînrâkiîne. te’murûnen nâse bil birri ve tensevne enfusekum ve entum tetlûnel kitâbkitâbe e fe lâ ta’kılûnta’kılûne. bis sabri ves salâtsalâti, ve innehâ le kebîratun illâ alâl hâşiînhâşiîne. yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûnrâciûne. benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve ennî faddaltukum alel âlemînâlemîne. yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ şefâatun ve lâ yu’hazu minhâ adlun ve lâ hum yunsarûnyunsarûne. iz necceynâkum min âli fir’avne yesûmûnekum sûel azâbi yuzebbihûne ebnâekum ve yestahyûne nisâekum ve fî zâlikum belâun min rabbikum azîmazîmun. iz faraknâ bikumul bahre fe enceynâkum ve agraknâ âle fir’avne ve entum tenzurûntenzurûne. iz vâadnâ mûsâ erbaîne leyleten summettehaztumul icle min ba’dihî ve entum zâlimûnzâlimûne. afevnâ ankum min ba’di zâlike leallekum teşkurûnteşkurûne. iz âteynâ mûsâl kitâbe vel furkâne leallekum tehtedûntehtedûne. iz kâle mûsâ li kavmihî yâ kavmi innekum zalemtum enfusekum bittihâzikumul icle fe tûbû ilâ bâriikum faktulû enfusekum zâlikum hayrun lekum inde bâriikum fe tâbe aleykum innehu huvet tevvâbur rahîmrahîmu. iz kultum yâ mûsâ len nu’mine leke hattâ nerallâhe cehreten fe ehazetkumus sâikatu ve entum tenzurûntenzurûne. beasnâkum min ba’di mevtikum leallekum teşkurûnteşkurûne. zallelnâ aleykumul gamâme ve enzelnâ aleykumul menne ves selvâ kulû min tayyibâti mâ razaknâkum ve mâ zalemûnâ ve lâkin kânû enfusehum yazlimûnyazlimûne. iz kulnâdhulû hâzihil karyete fe kulû minhâ haysu şi’tum ragaden vedhulûl bâbe succeden ve kûlû hıttatun nagfir lekum hatâyâkum ve senezîdul muhsinînmuhsinîne. beddelellezîne zalemû kavlen gayrellezî kîle lehum fe enzelnâ alellezîne zalemû riczen mines semâi bimâ kânû yefsukûnyefsukûne. izisteskâ mûsâ li kavmihî fe kulnâdrib bi asâkel hacerhacere fenfeceret minhusnetâ aşrete aynâaynen, kad alime kullu unâsin meşrebehum kulû veşrebû min rızkıllâhi ve lâ ta’sev fîl ardı mufsidînmufsidîne. iz kultum yâ mûsâ len nasbira alâ taâmin vâhidin fed’u lenâ rabbeke yuhric lenâ mimmâ tunbitulardu min baklihâ ve kıssâiha ve fûmihâ ve adesihâ ve basalihâ, kâle e testebdilûnellezî huve ednâ billezî huve hayrhayrun, ihbitû mısran fe inne lekum mâ seeltum ve duribet aleyhimuz zilletu vel meskenetu ve bâu bi gadabin minallâhminallâhi, zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnen nebiyyîne bi gayril hakhakkı, zâlike bi mâ asav ve kânû ya’tedûnya’tedûne. âmenû vellezîne hâdû ven nasârâ ves sâbiîne men âmene billâhi vel yevmil âhiri ve amile sâlihan fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne. iz ehaznâ mîsâkakum ve refa’nâ fevkakumut tûrtûra huzû mâ ateynâkum bi kuvvetin vezkurû mâ fîhi leallekum tettekûntettekûne. tevelleytum min ba’di zâlikzâlike, fe lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu le kuntum minel hâsirînhâsirîne. lekad alimtumullezîne’tedev minkum fîs sebti fe kulnâ lehum kûnû kıradeten hâsiînhasiîne. cealnâhâ nekâlen li mâ beyne yedeyhâ ve mâ halfehâ ve mev’ızaten lil muttakînmuttakîne. iz kâle mûsâ li kavmihî innallâhe ye’murukum en tezbehû bakarahbakaraten, kâlû e tettehızunâ huzuvâhuzuven, kâle eûzu billâhi en ekûne minel câhilîncâhilîne. lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiyhiye, kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun lâ fâridun ve lâ bikrbikrun, avânun beyne zâlikzalike fef’alû mâ tu’merûntu’merune. lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ levnuhâ, kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun safrâu, fâkiun levnuhâ tesurrun nâzırînnâzirîne. lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiye, innel bakara teşâbehe aleynâ, ve innâ in şâallâhu le muhtedûnmuhtedûne. innehu yekûlu innehâ bakaratun lâ zelûlun tusîrul arda ve lâ teskıl harsharse, musellemetun lâ şiyete fîhâ kâlûl’âne ci’te bil hakkhakkı, fe zebehûhâ ve mâ kâdû yef’alûnyef’alûne. iz kateltum nefsen feddâre’tum fîhâ vallâhu muhricun mâ kuntum tektumûntektumûne. kulnâdribûhu bi ba’dıhâ kezâlike yuhyîllâhul mevtâ ve yurîkum âyâtihî leallekum ta’kılûnta’kılûne. kaset kulûbukum min ba’di zâlike fe hiye kel hıcâreti ev eşeddu kasvehkasveten, ve inne minel hıcâreti lemâ yetefecceru minhul enhârenhâru, ve inne minhâ lemâ yeşşakkaku fe yahrucu minhul mâu, ve inne minhâ lemâyehbitu min haşyetillâhhaşyetillâhi, ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûnta’melûne. fe tatmeûne en yu’minû lekum ve kad kâne ferîkun minhum yesmeûne kelâmallâhi summe yuharrifûnehu min ba’di mâ akalûhu ve hum ya’lemûnya’lemûne. izâ lekûllezîne âmenû kâlû âmennâ, ve izâ halâ ba’duhum ilâ ba’din kâlû e tuhaddisûnehum bi mâ fetehallâhu aleykum li yuhâccûkum bihî inde rabbikum e fe lâ ta’kılûnta’kılûne. ve lâ ya’lemûne ennallâhe ya’lemu mâ yusirrûne ve mâ yu’linûnyu’linûne. minhum ummiyyûne lâ ya’lemûnel kitâbe illâ emâniyye ve in hum illâ yezunnûnyezunnûne. veylun lillezîne yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe yekûlûne hâzâ min indillâhi li yeşterû bihî semenen kalîlâkalîlen, fe veylun lehum mimmâ ketebet eydîhim ve veylun lehum mimmâ yeksibûnyeksibûne. kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma’dûdehma’dûdete, kul ettehaztum indallâhi ahden fe len yuhlifallâhu ahdehuahdehû em tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta’lemûnta’lemûne. men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nârnâri, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. âmenû ve amilûs sâlihâti ulâike ashâbul cennehcenneti, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. iz ehaznâ mîsâka benî isrâîle lâ ta’budûne illâllâhe ve bil vâlideyni ihsânen ve zil kurbâvel yetâmâ vel mesâkîni ve kûlû lin nâsi husnen ve ekîmûs salâte ve âtûz zekâtzekâte, summe tevelleytum illâ kalîlen minkum ve entum mu’ridûnmu’ridûne. iz ehaznâ mîsâkakum lâ tesfikûne dimâekum ve lâ tuhricûne enfusekum min diyârikum summe ekrartum ve entum teşhedûnteşhedûne. entum hâulâi taktulûne enfusekum ve tuhricûne ferîkan minkummin diyârihim, tezâharûne aleyhim bil ismi vel udvânudvâni, ve in ye’tûkum usârâ tufâdûhum ve huve muharremun aleykum ihrâcuhum e fe tu’minûne bi ba’dil kitâbive tekfurûne bi ba’dba’dın, fe mâ cezâu men yef’alu zâlike minkum illâ hızyun fîl hayâtid dunyâ, ve yevmel kıyâmeti yureddûne ilâ eşeddil azâbazâbi, ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûnta’melûne. hayâted dunyâ bil âhirati, fe lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunsarûnyunsarûne. lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil kuduskudusi, e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûntaktulûne. kâlû kulûbunâ gulfgulfun, bel leanehumullâhu bi kufrihim fe kalîlen mâ yu’minunyu’minûne. lemmâ câehum kitâbun min indillâhi musaddikun limâ meahum, ve kânû min kablu yesteftihûne alellezîne keferû, fe lemmâ câehum mâ arafû keferû bihî, fe la’netullâhi alel kâfirînkâfirîne. bihî enfusehum en yekfurû bi mâ enzelallâhu bagyen en yunezzilallâhu min fadlihî alâ men yeşâu min ibâdihibâdihî, fe bâû bi gadabin alâ gadabgadabin, ve lil kâfirîne azâbun muhînmuhînun. izâ kîle lehum âminû bi mâ enzelallâhu kâlû nu’minu bi mâ unzile aleynâ ve yekfurûne bi mâ verâehu ve huvel hakku musaddikan limâ meahum kul fe lime taktulûne enbiyâallâhi min kablu in kuntum mu’minînmu’minîne. lekad câekum mûsâ bil beyyinâti summettehaztumul icle min ba’dihî ve entum zâlimûnzâlimûne. iz ehaznâ mîsâkakum ve refa’nâ fevkakumut tûrtûra, huzû mâ âteynâkum bi kuvvetin vesmeû kâlû semi’nâ ve aseynâ ve uşribû fî kulûbihimul icle bi kufrihim kul bi’se mâ ye’murukum bihî îmânukum in kuntum mu’minînmu’minîne. in kânet lekumud dârul âhiretu indallâhi hâlisaten min dûnin nâsi fe temennevûl mevte in kuntum sâdikînsâdikîne. len yetemennevhu ebeden bimâ kaddemet eydîhim vallâhu alîmun biz zâlimînzâlimîne. le tecidennehum ahrasan nâsi alâ hayâtin, ve minellezîne eşrakû yeveddu ehaduhum lev yuammeru elfe senehsenetin, ve mâ huve bi muzahzihıhî minel azâbi en yuammeryuammere, vallâhu basîrun bimâ ya’melûnya’melûne. men kâne aduvven li cibrîle fe innehu nezzelehu alâ kalbike bi iznillâhi musaddikan limâ beyne yedeyhi ve huden ve buşrâ lil mu’minînmu’minîne. kâne aduvven lillâhi ve melâiketihî ve rusulihî ve cibrîle ve mîkâle fe innallâhe aduvvun lil kâfirînkâfirîne. lekad enzelnâ ileyke âyâtin beyyinâtbeyyinâtin, ve mâ yekfuru bihâ illel fâsikûnfâsikûne. ve kullemâ âhedû ahden nebezehu ferîkun minhum bel ekseruhum lâ yu’minûnyu’minûne. lemmâ câehum resûlun min indillâhi musaddikun limâ meahum nebeze ferîkun minellezîne ûtûl kitâbkitâbe, kitâballâhi verâe zuhûrihim ke ennehum lâ ya’lemûnya’lemûne. mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymânsuleymâne ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihra, ve mâ unzile alâl melekeyni bi bâbile hârûte ve mârûtmârûte, ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcihî, ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâhiznillâhi, ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu fîl âhirati min halâkın, ve le bi’se mâ şerav bihî enfusehum lev kânû ya’lemûnya’lemûne. lev ennehum âmenû vettekav le mesûbetun min indillâhi hayrhayrun, lev kânû ya’lemûnya’lemûne. eyyuhâllezîne âmenû lâ tekûlû râinâ ve kûlûnzurnâ vesmeû ve lil kâfirîne azâbun elîmelîmun. yeveddullezîne keferû min ehlil kitâbi ve lel muşrikîne en yunezzele aleykum min hayrin min rabbikum vallâhu yahtassu bi rahmetihî men yeşâu, vallâhu zul fadlil azîmazîmi. nensah min âyetin ev nunsihâ ne’ti bi hayrin minhâ ev mislihâ e lem ta’lem ennallâhe alâ kulli şey’in kadîrkadîrun. lem ta’lem ennellâhe lehu mulkus semâvâti vel ardardı, ve mâ lekum min dûnillâhi min veliyyin ve lâ nasîrnasîrin. turîdûne en tes’elû resûlekum kemâ suile mûsâ min kablkablu, ve men yetebeddelil kufra bil îmâni fe kad dalle sevâes sebîlsebîli. kesîrun min ehlil kitâbi lev yeruddûnekum min ba’di îmânikum kuffârâkuffâran, haseden min indi enfusihim min ba’di mâ tebeyyene lehumul hakkhakku, fa’fû vasfehû hattâ ye’tiyallâhu bi emrihemrihî, innallâhe alâ kulli şey’in kadîrkadîrun. ekîmus salâte ve âtûz zekâtzekâte, ve mâ tukaddimû li enfusikum min hayrin tecidûhu indallâhindallâhi innallâhe bi mâ ta’melûne basîrbasîrun. kâlû len yedhulel cennete illâ men kâne hûden ev nasârnasârâ, tilke emâniyyuhum kul hâtû burhânekum in kuntum sâdikînsâdikîne. men esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun fe lehû ecruhu inde rabbihî, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne. kâletil yahûdu leysetin nasârâ alâ şey’şey’in ve kâletin nasârâ leysetil yahûdu alâ şey’in ve hum yetlûnel kitâbkitâbe, kezâlike kâlellezine lâ ya’lemûne misle kavlihim, fallâhu yahkumu beynehum yevmel kıyâmeti fîmâ kânû fîhi yahtelifûnyahtelifûne. men azlemu mimmen menea mesâcidallâhi en yuzkere fîhesmuhu ve seâ fî harâbihâ ulâike mâ kâne lehum en yedhulûhâ illâ hâifînhâifîne lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum fîl âhireti azâbun azîmazîmun. lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâhvechullâhi innallâhe vâsiun alîmalîmun. kâlûttehazellâhu veleden, subhânehsubhânehu, bel lehu mâ fîs semâvâti vel ardardı, kullun lehu kânitûnkânitûne. semâvâti vel ardardı, ve izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûnyekûnu. kâlellezîne lâ ya’lemûne lev lâ yukellimunâllâhu ev te’tînâ âyehâyetun, kezâlike kâlellezîne min kablihim misle kavlihim, teşâbehet kulûbuhum, kad beyyennal âyâti li kavmin yûkınûnyûkınûne. erselnâke bil hakkı beşîren ve nezîren, ve lâ tus’elu an ashâbil cahîmcahîmi. len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve le initteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîrnasîrin. âteynâhumul kitâbe yetlûnehu hakka tilâvetihtilâvetihî ulâike yu’minûne bihbihî, ve men yekfur bihî fe ulâike humul hâsirûnhâsirûne. benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve ennî faddaltukum alel âlemînâlemîne. yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ adlun ve lâ tenfeuhâ şefâatun ve lâ hum yunsarûnyunsarûne. izibtelâ ibrâhîme rabbuhu bi kelimâtin fe etemmehunetemmehunne, kâle innî câiluke lin nâsi imâmâimâmen, kâle ve min zurriyyetî kâle lâ yenâlu ahdiz zâlimînzâlimîne. iz cealnâl beyte mesâbeten lin nâsi ve emnâemnen, vettehizû min makâmı ibrâhîme musallâmusallen ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûdsucûdi. iz kâle ibrâhîmu rabbic’al hâzâ beleden âminen verzuk ehlehu mines semerâti men âmene minhum billâhi vel yevmil âhirâhiri, kâle ve men kefere fe umettiuhu kalîlen summe adtarruhu ilâ azâbin nârnâri, ve bi’sel masîrmasîru. iz yerfeu ibrâhîmul kavâide minel beyti veismâîlismâîlu rabbenâ tekabbel minnâ inneke entes semîul alîmalîmu. vec’alnâ muslimeyni leke ve min zurriyyetinâ ummeten muslimeten leke ve erinâ menâsikenâ ve tub aleynâ, inneke entet tevvâbur rahîmrahîmu. veb’as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete ve yuzekkîhim inneke entel azîzul hakîmhakîmu. men yergabu an milleti ibrâhîme illâ men sefihe nefsehnefsehu, ve lekadistafeynâhufîd dunyâ, ve innehu fîlâhireti le mines sâlihînsâlihîne. kâle lehû rabbuhû eslim kâle eslemtu li rabbil âlemînâlemîne. vassâ bihâ ibrâhîmu benîhi ve ya’kûbya’kûbu, yâ beniyye innallâhestafâ lekumud dîne fe lâ temûtunne illâ ve entum muslimûnmuslimûne. kuntum şuhedâe iz hadara ya’kûbel mevtu, iz kâle li benîhi mâ ta’budûne min ba’dî kâlû na’budu ilâheke ve ilâhe âbâike ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ilâhen vâhidâvâhiden ve nahnu lehu muslimûnmuslimûne. ummetun kad halet, lehâ mâ kesebet ve lekum mâ kesebtum, ve lâ tus’elûne ammâ kânû ya’melûnya’melûne. kâlû kûnû hûden ev nasârâ tehtedû kul bel millete ibrâhîme hanîfâhanîfen, ve mâ kâne minel muşrikînmuşrikîne. âmennâ billâhi ve mâ unzile ileynâ ve mâ unzile ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâtı ve mâ ûtiye mûsâ ve îsâ ve mâ ûtiyen nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin minhum ve nahnu lehu muslimûnmuslimûne. in âmenû bi misli mâ âmentum bihî fe kadihtedev ve in tevellev fe innemâ hum fî şikâkşikâkın fe se yekfîke humullâhhumullâhu, ve huves semîul alîmalîmu. ve men ahsenu minallâhi sıbgaten, ve nahnu lehu âbidûnâbidûne. e tuhâccûnenâ fîllâhi ve huve rabbunâ ve rabbukum, ve lenâ â’mâlunâ ve lekum a’mâlukum ve nahnu lehu muhlisûnmuhlisûne. tekûlûne inne ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâta kânû hûden ev nasârâ kul e entum a’lemu emillâhemillâhu, ve men azlemu mimmen keteme şehâdeten indehu minallâhminallâhi, ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûnta’melûne. ummetun kad halet lehâ mâ kesebet ve lekum mâ kesebtum ve lâ tus’elûne ammâ kânû ya’melûnya’melûne. yekûlus sufehâu minen nâsi mâ vellâhum an kıbletihimulletî kânû aleyhâ kul lillâhil meşrıku vel magrıbmagrıbu, yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîmmustakîmin. kezâlike cealnâkum ummeten vasatan li tekûnû şuhedâe alen nâsi ve yekûner resûlu aleykum şehîdâşehîden, ve mâ cealnâl kıbletelletî kunte aleyhâ illâ li na’leme men yettebiur resûle mimmen yenkalibu alâ akibeyhakibeyhi, ve in kânet le kebîreten illâ alellezîne hedallâhhedallâhu ve mâ kânallâhu li yudîa îmânekum innallâhe bin nâsi le raûfun rahîmrahîmun. nerâ tekallube vechike fîs semâi, fe le nuvelliyenneke kıbleten terdâhâ, fe velli vecheke şatral mescidil harâmharâmi, ve haysu mâ kuntum fe vellû vucûhekum şatrahşatrahu, ve innellezîne ûtûl kitâbe le ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ya’melûnya’melûne. le in eteytellezîne ûtûl kitâbe bi kulli âyetin mâ tebiû kıbletekkıbleteke ve mâ ente bi tâbîın kıbletehum, ve mâ ba’duhum bi tâbîın kıblete ba’dba’dın, ve le initteba’te ehvâehum min ba’di mâ câeke minel ilmi inneke izen le minez zâlimînzâlimîne. âteynâhumul kitâbe ya’rifûnehu kemâ ya’rifûne ebnâehum ve inne ferîkan minhum le yektumûnel hakka ve hum ya’lemûnya’lemûne. hakku min rabbike fe lâ tekûnenne minel mumterînmumterîne. li kullin vichetun huve muvellîhâ festebikûl hayrâthayrâti, eyne mâ tekûnû ye’ti bikumullâhu cemîâcemîan, innallâhe alâ kulli şey’in kadîrkadîrun. min haysu harecte fe velli vecheke şatral mescidil harâmharâmi, ve innehu lel hakku min rabbikrabbike, ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûnta’melûne. min haysu haracte fe velli vecheke şatral mescidil harâmharâmi, ve haysu mâ kuntum fe vellû vucûhekum şatrahu li ellâ yekûne lin nâsi aleykum huccetun, illâllezîne zalemû minhum fe lâ tahşevhum vahşevnî ve li utimme ni’metî aleykum ve leallekum tehtedûntehtedûne. erselnâ fîkum resûlen minkum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yuallimukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûnta’lemûne. ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurûntekfurûni. eyyuhâllezîne âmenustainû bis sabri ves salâtsalâti, innallâhe meas sâbirînsâbirîne. lâ tekûlû li men yuktelu fî sebîlillâhi emvâtemvâtun, bel ahyâun ve lâkin lâ teş’urûnteş’urûne. le nebluvennekum bi şey’in minel havfi vel cûi ve naksın minel emvâli vel enfusi ves semerâtsemerâti, ve beşşiris sâbirînsâbirîne. izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûnrâciûne. aleyhim salâvâtun min rabbihim ve rahmetun ve ulâike humul muhtedûnmuhtedûne. safâ vel mervete min şeâirillâhşeâirillâhi, fe men haccel beyte evı’temera fe lâ cunâha aleyhi en yettavvefe bi himâ ve men tetavvaa hayran, fe innallâhe şâkirun alîmalîmun. yektumûne mâ enzelnâ minel beyyinâti vel hudâ min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl kitâbi, ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâinûnlâinûne. tâbû ve aslahû ve beyyenû fe ulâike etûbu aleyhim, ve enet tevvâbur rahîmrahîmu. keferû ve mâtû ve hum kuffârun ulâike aleyhim la’netullâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaînecmaîne. fîhâ, lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunzarûnyunzarûne. ilâhukum ilâhun vâhidvâhidun, lâ ilâhe illâ huver rahmânur rahîmrahîmu. fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri vel fulkilletî tecrî fîl bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ enzelallâhu mines semâi min mâin fe ahyâ bihil arda ba’de mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbedâbbetin, ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi vel ardı le âyâtin li kavmin ya’kılûnya’kılûne. minen nâsi men yettehızu min dûnillâhi endâden yuhıbbûnehum ke hubbillâhhubbillâhi, vellezîne âmenû eşeddu hubben lillâhlillâhi, ve lev yerâllezîne zalemû iz yeravnel azâbe, ennel kuvvete lillâhi cemîan, ve ennellâhe şedîdul azâbazâbi. teberreellezînettubiû minellezînettebeû ve reavûl azâbe ve takattaat bihimul esbâbesbâbu. kâlellezînettebeû lev enne lenâ kerraten fe neteberrae minhum kemâ teberraû minnâ kezâlike yurîhimullâhu a’mâlehum haserâtin aleyhim ve mâ hum bi hâricîne minen nârnâri. eyyuhen nâsu kulû mimmâ fîl ardı halâlen tayyiben, ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytânşeytâni, innehu lekum aduvvun mubînmubînun. ye’murukum bis sûi vel fahşâi ve en tekûlû alâllâhi mâ lâ ta’lemûnta’lemûne. izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’kılûne şey’en ve lâ yehtedûnyehtedûne. meselullezîne keferû ke meselillezî yen’ıku bi mâ lâ yesmeû illâ duâen ve nidâânidâen, summun bukmun umyun fe hum lâ ya’kılûnya’kılûne. eyyuhâllezîne âmenû kulû min tayyibâti mâ razaknâkum veşkurû lillâhi in kuntum iyyâhu ta’budûnta’budûne. harrame aleykumul meytete ved deme ve lahmel hınzîri ve mâ uhille bihî li gayrillâhgayrillâhi, fe menidturra gayra bâgin ve lâ âdin fe lâ isme aleyhaleyhi, innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. yektumûne mâ enzelallâhu minel kitâbî ve yeşterûne bihî semenen kalîlen, ulâike mâ ye’kulûne fî butûnihim illen nâre ve lâ yukellimuhumullâhu yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim, ve lehum azâbun elîmelîmun. dalâlete bil hudâ vel azâbe bil magfirehmagfireti, fe mâ asberehum alen nârnâri. bi ennellâhe nezzelel kitâbe bil hakkhakkı, ve innellezînahtelefû fîl kitâbi le fî şikâkin baîdbaîdin. birre en tuvellû vucûhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi ve lâkinnel birre men âmene billâhi vel yevmil âhırı vel melâiketi vel kitâbi ven nebiyyînnebiyyîne, ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâbrıkâbi, ve ekâmes salâte ve âtez zekâtzekâte, vel mûfûne bi ahdihim izâ âhedâhedû, ves sâbirîne fîl be’sâi ved darrâi ve hînel be’si ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul muttekûnmuttekûne. eyyuhâllezîne âmenû kutibe aleykumul kısâsu fîl katlâ el hurru bil hurri vel abdu bil abdi vel unsâ bil unsâ fe men ufiye lehu min ahîhi şey’un fettibâun bil ma’rûfi ve edâun ileyhi bi ihsânihsânin, zâlike tahfîfun min rabbikum ve rahmetun, fe meni’tedâ ba’de zâlike fe lehu azâbun elîmelîmun. lekum fîl kısâsı hayâtun yâ ulîl elbâbi leallekum tettekûntettekûne. aleykum izâ hadara ehadekumul mevtu in tereke hayrâhayran, el vasiyyetu lil vâlideyni vel akrabîne bil ma’rûfma’rûfi, hakkan alel muttekînmuttekîne. men beddelehu ba’de mâ semiahu fe innemâ ismuhu alellezîne yubeddilûnehyubeddilûnehu, innallâhe semîun alîmalîmun. men hâfe min mûsın cenefen ev ismen fe aslaha beynehum fe lâ isme aleyhaleyhi, innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. eyyuhâllezîne âmenû kutibe aleykumus sıyâmu kemâ kutibe alellezîne min kablikum leallekum tettekûntettekûne. ma’dûdâtma’dûdâtin, fe men kâne minkum marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uharuhara ve alellezîne yutîkûnehu fidyetun taâmu miskînmiskînin, fe men tatavvaa hayran fe huve hayrun lehlehu, ve en tesûmû hayrun lekum in kuntum ta’lemûnta’lemûne. ramadânellezî unzile fîhil kur’ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin minel hudâ vel furkânfurkâni, fe men şehide minkumuş şehra fel yesumhyesumhu, ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uharuhara yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usra, ve li tukmilûl iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teşkurûnteşkurûne. izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîbkarîbun ucîbu da’veted dâi izâ deâni, felyestecîbû lî velyu’minû bî leallehum yerşudûnyerşudûne. lekum leyletes sıyâmir refesu ilâ nisâikum hunne libâsun lekum ve entum libâsun lehunlehunne alîmallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum fe tâbe aleykum ve afâ ankum, fel âne bâşirûhunne vebtegû mâ keteballâhu lekum, ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe etimmus sıyâme ilel leyli, ve lâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl mesâcidmesâcidi, tilke hudûdullâhi fe lâ takrabûhâ kezâlike yubeyyinullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum yettekûnyettekûne. lâ te’kulû emvâlekum beynekum bil bâtılı ve tudlû bihâ ilel hukkâmi li te’kulû ferîkan min emvâlin nâsi bil ismi ve entum ta’lemûnta’lemûne. anil ehillehehilleti, kul hiye mevâkîtu lin nâsi vel hacchaccı, ve leysel birru bi en te’tûl buyûte min zuhûrihâ ve lâkinnel birre menittekâ, ve’tûl buyûte min ebvâbihâ, vettekûllâhe leallekum tuflihûntuflihûne. kâtilû fî sebîlillâhillezîne yukâtilûnekum ve lâ ta’tedû innallâhe lâ yuhıbbul mu’tedînmu’tedîne. haysu sekıftumûhum ve ahricûhum min haysu ahracûkum vel fitnetu eşeddu minel katli, ve lâ tukâtilûhum indel mescidil harâmi hattâ yukâtilûkum fîhfîhî, fe in kâtelûkum faktulûhum kezâlike cezâul kâfirînkâfirîne. inintehev fe innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. kâtilûhum hattâ lâ tekûne fitnetun ve yekûned dînu lillâhlillâhi, fe inintehev fe lâ udvâne illâ alez zâlimînzâlimîne. şehrul harâmu biş şehril harâmi vel hurumâtu kısâskısâsun, fe meni’tedâ aleykum fa’tedû aleyhi bi misli ma’tedâ aleykum, vettekûllâhe va’lemû ennellâhe meal muttekînmuttekîne. enfikû fî sebîlillâhi ve lâ tulkû bi eydîkum ilet tehluketi, ve ahsinû, innallâhe yuhıbbul muhsinînmuhsinîne. etimmûl hacce vel umrete lillâhlillâhi, fe in uhsirtum fe mesteysera minel hedyi ve lâ tahlikû ruûsekum hattâ yeblugal hedyu mahillehmahillehu, fe men kâne minkum marîdan ev bihî ezen min ra’sihî fe fidyetun min sıyâmin ev sadakatin ev nusuknusukin fe izâ emintum, fe men temettea bil umreti ilel haccı fe mesteysera minel hedyi, fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâmin fîl haccı ve seb’atin izâ reca’tum tilke aşaratun kâmilehkâmiletun, zâlike li men lem yekun ehluhu hâdırıl mescidil harâmharâmi, vettekûllâhe va’lemû ennellâhe şedîdul ikâbikâbi. haccu eşhurun ma’lûmâtma’lûmâtun, fe men farada fîhinnel hacca fe lâ refese ve lâ fusûka ve lâ cidâle fîl hacchaccı, ve mâ tef’alû min hayrın ya’lemhullâhya’lemhullâhu, ve tezevvedû fe inne hayraz zâdit takvâ, vettekûni yâ ulîl elbâbelbâbi. aleykum cunâhun en tebtegû fadlan min rabbikum fe izâ efadtum min arafâtin fezkurûllâhe indel meş’aril harâmharâmi, vezkurûhu kemâ hedâkum, ve in kuntum min kablihî le mined dâllîndâllîne. efîdû min haysu efâdan nâsu vestagfirûllâhvestagfirûllâhe, innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. izâ kadaytum menâsikekum fezkurûllâhe ke zikrikum âbâekum ev eşedde zikrâzikren, fe minen nâsi men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ ve mâ lehu fîl ahirati min halâkhalâkın. minhum men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ haseneten ve fîl âhirati haseneten ve kınâ azâben nârnâri. lehum nasîbun mimmâ kesebû vallâhu serîul hısâbhısâbi. fî eyyâmin ma’dûdâtma’dûdâtin, fe men teaccele fî yevmeyni fe lâ isme aleyhaleyhi, ve men teahhara fe lâ isme aleyhi, li menittekâ vettekûllâhe va’lemû ennekum ileyhi tuhşerûntuhşerûne. minen nâsi men yu’cibuke kavluhu fîl hayâtid dunyâ ve yuşhidullâhe alâ mâ fî kalbihî, ve huve eleddul hısâmhısâmi. izâ tevellâ seâ fîl ardı li yufside fîhâ ve yuhlikel harse ven neslnesle, vallâhu lâ yuhıbbul fesâdfesâda. izâ kîle lehuttekıllâhe ehazethul izzetu bil ismi fe hasbuhu cehennemcehennemu, ve le bi’sel mihâdmihâdu. minen nâsi men yeşrî nefsehubtigâe mardâtillâhmardâtillâhi, vallâhu raûfun bil ıbâdıbâdi. eyyuhâllezîne âmenûdhulû fîs silmi kâffehkâffeten, ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytânşeytâni, innehu lekum aduvvun mubînmubînun. in zeleltum min ba’di mâ câetkumul beyyinâtu fa’lemû ennallâhe azîzun hakîmhakîmun. yenzurûne illâ en ye’tiyehumullâhu fî zulelin minel gamâmi vel melâiketu ve kudiyel emremru, ve ilâllâhi turceul umûrumûru. benî isrâîle kem âteynâhum min âyetin beyyinehbeyyinetin, ve men yubeddil ni’metallâhi min ba’di mâ câethu fe innallâhe şedîdul ikâbikâbi. lillezîne keferûl hayâtud dunyâ ve yesharûne minellezîne âmenû, vellezînettekav fevkahum yevmel kıyâmehkıyâmeti, vallâhu yerzuku men yeşâu bi gayrihisâbhisâbin. nâsu ummeten vâhıdeten fe beasallâhun nebiyyîne mubeşşirîne ve munzirîne, ve enzele meahumul kitâbe bil hakkı li yahkume beynen nâsi fî mâhtelefû fîhi, ve mâhtelefe fîhi illâllezîne ûtûhu min ba’di mâ câethumul beyyinâtu bagyen beynehum, fe hedâllâhullezîne âmenû li mâhtelefû fîhi minel hakkı bi iznihî, vallâhu yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîmmustakîmin. hasibtum en tedhulûl cennete ve lemmâ ye’tikum meselullezîne halev min kablikum messethumul be’sâu ved darrâu ve zulzilû hattâ yekûler resûlu vellezîne âmenû meahu metâ nasrullâhnasrullâhi, e lâ inne nasrallâhi karîbkarîbun. mâzâ yunfikûnyunfikûne, kul mâ enfaktum min hayrin fe lil vâlideyni vel akrabîne vel yetâmâ vel mesâkîni vebnis sebîlsebîli, ve mâ tef’alû min hayrin fe innallâhe bihî alîmalîmun. aleykumul kitâlu ve huve kurhun lekum, ve asâ en tekrahû şey’en ve huve hayrun lekum, ve asâ en tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûnta’lemûne. aniş şehril harâmi kıtâlin fîhi, kul kıtâlun fîhi kebîrkebîrun, ve saddun an sebîlillâhi ve kufrun bihî vel mescidil harâmi ve ihrâcu ehlihî minhu ekberu indallâhindallâhi, vel fitnetu ekberu minel katlkatli, ve lâ yezâlûne yukâtilûnekum hattâ yeruddûkum an dînikum inistetâû ve men yertedid minkum an dînihî fe yemut ve huve kâfirun fe ulâike habitat a’mâluhum fîd dunyâ vel âhirati, ve ulâike ashâbun nârnâri, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. âmenû vellezîne hâcerû ve câhedû fî sebîlillâhi, ulâike yercûne rahmetallâhrahmetallâhi, vallâhu gafûrun rahîmrahîmun. anil hamri vel meysirmeysiri, kul fîhimâ ismun kebîrun ve menâfiu lin nâsi, ve ismuhumâ ekberu min nef’ihimâ ve yes’elûneke mâzâ yunfikûnyunfikûne kulil afve, kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûntetefekkerûne. dunyâ vel âhirahâhirati ve yes’elûneke anil yetâmâ kul ıslâhun lehum hayrhayrun ve in tuhâlitûhum fe ıhvânukum vallâhu ya’lemul mufside minel muslihmuslihi ve lev şâallâhu le a’netekum innallâhe azîzun hakîmhakîmun. lâ tenkihûl muşrikâti hattâ yu’minnyu’minne, ve le emetun mu’minetun hayrun min muşriketin ve lev a’cebetkum, ve lâ tunkihûl muşrikîne hattâ yu’minû ve le abdun mu’minun hayrun min muşrikin ve lev a’cebekum, ulâike yed’ûne ilen nârnâri, vallâhu yed’û ilel cenneti vel magfireti bi iznihiznihi, ve yubeyyinu âyâtihî lin nâsi leallehum yetezekkerûnyetezekkerûne. yes’elûneke anil mahîdmahîdi, kul huve ezen, fa’tezilûn nisâe fîl mahîdi, ve lâ takrabûhunne hattâ yathurnyathurne fe izâ tetahherne fe’tûhunne min haysu emerekumullâhemerekumullâhu innallâhe yuhıbbut tevvâbîne ve yuhibbul mutetahhirînmutetahhirîne. harsun lekum, fe’tû harsekum ennâ şi’tum ve kaddimû li enfusikum vettekûllâhe va’lemû ennekum mulâkûhmulâkûhu, ve beşşiril mu’minînmu’minîne. lâ tec’alûllâhe urdaten li eymânikum en teberrû ve tettekû ve tuslihû beynen nâsnâsi, vallâhu semîun alîmalîmun. yuâhızukumullâhu bil lagvi fî eymânikum ve lâkin yuâhızukum bi mâ kesebet kulûbukum vallâhu gafûrun halîmhalîmun. yu’lûne min nisâihim terabbusu erbaati eşhureşhurin, fe in fâû fe innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. in azemût talâka fe innallâhe semîun alîmalîmun. mutallakâtu yeterabbasne bi enfusihinne selâsete kurûin, ve lâ yahıllu lehunne en yektumne mâ halakallâhu fî erhâmihinne in kunne yu’minne billâhi vel yevmil âhırâhıri, ve buûletuhunne ehakku bi reddihinne fî zâlike in erâdû ıslâhâıslâhan, ve lehunne mislullezî aleyhinne bil ma’rûfma’rûfi, ve lir ricâli aleyhinne derecehderecetun, vallâhu azîzun hakîmhakîmun. talâku merratânmerratâni, fe imsâkun bi ma’rûfin ev tesrîhun bi ihsânihsânin, ve lâ yahıllu lekum en te’huzû mimmâ âteytumûhunne şey’en illâ en yehâfâ ellâ yukîmâ hudûdallâhhudûdallâhi, fe in hıftum ellâ yukîmâ hudûdallâhi, fe lâ cunâha aleyhimâ fî meftedet bihbihî, tilke hudûdullâhi fe lâ ta’tedûhâ, ve men yeteadde hudûdallâhi fe ulâike humuz zâlimûnzâlimûne. in tallakahâ fe lâ tahıllu lehu min ba’du hattâ tenkiha zevcen gayrahgayrahu, fe in tallakahâ fe lâ cunâha aleyhimâ en yeterâceâ in zannâ en yukîmâ hudûdallâhhudûdallâhi, ve tilke hudûdullâhi yubeyyinuhâ li kavmin ya’lemûnya’lemûne. izâ tallaktumun nisâe fe belagne ecelehunne fe emsikûhunne bi ma’rûfin ev serrihûhunne bi ma’rûfma’rûfin, ve lâ tumsikûhunne dırâran li ta’tedû, ve men yef’al zâlike fe kad zaleme nefsehnefsehu, ve lâ tettehızû âyâtillâhi huzuvâhuzuven, vezkurû ni’metallâhi aleykum ve mâ enzele aleykum minel kitâbi vel hikmeti yeızukum bihbihî, vettekûllâhe va’lemû ennallâhe bi kulli şey’in alîmalîmun. izâ tallaktumun nisâe fe belagne ecelehunne fe lâ ta’dulûhunne en yenkıhne ezvâcehunne izâ terâdav beynehum bil ma’rûfma’rûfi, zâlike yûazu bihî men kâne minkum yu’minu billâhi vel yevmil âhırâhıri, zâlikum ezkâ lekum ve atheratheru, vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûnta’lemûne. vâlidâtu yurdı’ne evlâdehunne havleyni kâmileyni li men erâde en yutimmer radâahradâate, ve alel mevlûdi lehu rızkuhunne ve kisvetuhunne bil ma’rûfma’rûfi, lâ tukellefu nefsun illâ vus’ahâ, lâ tudârra vâlidetun bi veledihâ ve lâ mevlûdun lehu bi veledihî ve alel vârisi mislu zâlikzâlike, fe in erâdâ fısâlen an terâdın min humâ ve teşâvurin fe lâ cunâha aleyhimâ ve in eradtum en testerdıû evlâdekum fe lâ cunâha aleykum izâ sellemtum mâ âteytum bil ma’rûfma’rûfi, vettekullâhe va’lemû ennellâhe bi mâ ta’melûne basîrbasîrun. yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcen yeterabbasne bi enfusihinne erbeate eşhurin ve aşrâaşran, fe izâ belagne ecelehunne fe lâ cunâhe aleykum fî mâ fealne fî enfusihinne bil ma’rûfma’rûfi, vallâhu bi mâ ta’melûne habîrhabîrun. lâ cunâhe aleykum fîmâ arradtum bihî min hitbetin nisâi ev eknentum fî enfusikum, alimallâhu ennekum se tezkurûnehunne ve lâkin lâ tuvâıdûhunne sirran illâ en tekûlû kavlen ma’rûfâma’rûfen, ve lâ ta’zimû ukdeten nikâhı hattâ yeblugal kitâbu ecelehecelehu, va’lemû ennallâhe ya’lemu mâ fî enfusikum fahzerûhfahzerûhu, va’lemû ennallâhe gafûrun halîmhalîmun. cunâha aleykum in tallaktumun nisâe mâ lem temessûhunne ev tefridû lehunne farîdâhfarîdâten ve mettiûhunne alel mûsiı kaderuhu ve alel muktiri kaderuhkaderuhu metâan bil ma’rûfma’rûfi, hakkan alel muhsinînmuhsinîne. in tallaktumûhunne min kabli en temessûhunne ve kadfaradtum lehunne farîdaten fe nısfu mâ faradtum illâen ya’fûne ev ya’fuvellezî bi yedihî ukdetun nikâhnikâhı, ve en ta’fû akrabu lit takvâ ve lâ tensevul fadla beynekum innallâhe bi mâ ta’melûne basîrbasîrun. alâs salavâti ves salâtil vustâ ve kûmû lillâhi kânitînkânitîne. in hıftum fe ricâlen ev rukbânârukbânen, fe izâ emintum, fezkurûllâhe kemâ allemekum mâ lem tekûnû ta’lemûnta’lemûne. yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcâezvâcen, vasıyyeten li ezvâcihim metâan ilel havli gayre ıhrâcıhrâcın, fe in harecne fe lâ cunâha aleykum fî mâ fealne fî enfusihinne min ma’rûfma’rûfin, vallâhu azîzun hakîmhakîmun. lil mutallakâti metâun bil ma’rûfma’rûfi hakkan alel muttekînmuttekîne. yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum ta’kılûnta’kılûne. lem tera ilellezîne haracû min diyârihim ve hum ulûfun hazaral mevti, fe kâle lehumullâhu mûtû summe ahyâhum innallâhe le zû fadlin alen nâsi ve lâkinne ekseren nâsi lâ yeşkurûnyeşkurûne. kâtilû fî sebîlillâhi va’lemû ennallâhe semîun alîmalîmun. yukridullâhe kardan hasenen fe yudâifehu lehû ed’âfen kesîrahkesîraten, vallâhu yakbidu ve yebsutyebsutu ve ileyhi turceûnturceûne. lem tera ilel melei min benî isrâîle min ba’di mûsâ, iz kâlû li nebiyyin lehumub’as lenâ meliken nukâtil fî sebîlillâhsebîlillâhi, kâle hel aseytum in kutibe aleykumul kıtâlu ellâ tukâtiltukâtilû, kâlû ve mâ lenâ ellâ nukâtile fî sebîlillâhi ve kad uhricnâ min diyârinâ ve ebnâinâ fe lemmâ kutibe aleyhimul kıtâlu tevellev illâ kalîlen minhum vallâhu alîmun biz zâlimînzâlimîne. kâle lehum nebiyyuhum innallâhe kad bease lekum tâlûtemelikâmeliken, kâlû ennâ yekûnu lehul mulku aleynâ ve nahnu ehakku bil mulki minhu ve lem yu’te seaten minel mâlmâli, kâle innallâhestafâhu aleykum ve zâdehu bestaten fîl ilmi vel cismcismi, vallâhu yu’tî mulkehu men yeşâu, vallâhu vâsiun alîmalîmun. kâle lehum nebiyyuhum inne âyete mulkihî en ye’tiyekumut tâbûtu fîhi sekînetun min rabbikum ve bakiyyetun mimmâ terake âlu mûsâ ve âlu hârûne tahmiluhul melâikehmelâiketu, inne fî zâlike le âyeten lekum in kuntum mu’minînmu’minîne. lemmâ fesale tâlûtu bil cunûdi, kâle innallâhe mubtelîkum bi neherneherin, fe men şeribe minhu fe leyse minnî, ve men lem yat’amhu fe innehu minnî illâ menigterafe gurfeten bi yedihyedihî, fe şeribû minhu illâ kalîlen minhum fe lemmâ câvezehu huve vellezîne âmenû meahu, kâlû lâ tâkate lenâl yevme bi câlûte ve cunûdihcunûdihî, kâlellezîne yezunnûne ennehum mulâkûllâhi, kem min fietin kalîletin galebet fieten kesîraten bi iznillâhiznillâhi, vallâhu meas sâbirînsâbirîne. lemmâ berazû li câlûte ve cunûdihî kâlû rabbenâ efrig aleynâ sabren ve sebbit ekdâmenâ vensurnâ alel kavmil kâfirînkâfirîne. hezemûhum bi iznillâhi, ve katele dâvudu câlûte ve âtâhullâhul mulke vel hikmete ve allemehu mimmâ yeşâu, ve lev lâ def’ullâhin nâse, bâ’dahum bi ba’din le fesedetil ardu ve lâkinnallâhe zû fadlin alel âlemînâlemîne. âyâtullâhi netlûhâ aleyke bil hakkhakkı, ve inneke le minel murselînmurselîne. rusulu faddalnâ ba’dahum alâ ba’dba’din, minhum men kellemallâhu ve rafea ba’dahum derecâtderecâtin, ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhıl kudusrûhıl kudusi, ve lev şâallâhu maktetelellezîne min ba’dihim min ba’di mâ câethumul beyyinâtu ve lâkinihtelefû fe minhum men âmene ve minhum men keferkefere, ve lev şâallâhu maktetelû ve lâkinnallâhe yef’alu mâ yurîdyurîdu. eyyûhellezîne âmenû enfikû mimmâ razaknâkum min kabli en ye’tiye yevmun lâ bey’un fîhi ve lâ hulletun ve lâ şefâahşefâatun, vel kâfirûne humuz zâlimûnzâlimûne. lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûmkayyûmu, lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevmnevmun, lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ardardı, menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznihiznihî ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ardarda, ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîmazîmu. ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayygayyi, fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lânfisâme lehâ, vallâhu semîun alîmalîmun. velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilân nûrnûri, vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumâtzulumâti, ulâike ashâbun nârnâri, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. lem tera ilellezî hâcce ibrâhîme fî rabbihî en âtâhullâhul mulkmulke, iz kâle ibrâhîmu rabbiyellezî yuhyî ve yumîtu, kâle ene uhyî ve umîtumîtu, kâle ibrâhîmu fe innallâhe ye’tî biş şemsi minel maşrıkı fe’ti bihâ minel magribi fe buhitellezî keferkefere, vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimînzâlimîne. kellezî merra alâ karyetin ve hiye hâviyetun alâ urûşihâ, kâle ennâ yuhyî hâzihillâhu ba’de mevtihâ, fe emâtehullâhu miete âmin summe beasehbeasehu, kâle kem lebistlebiste, kâle lebistu yevme ev ba’da yevmyevmin, kâle bel lebiste miete âmin fenzur ilâ taâmike ve şerâbike lem yetesenneh, venzur ilâ hımârike ve li nec’aleke âyeten lin nâsi venzur ilâl izâmi keyfe nunşizuhâ summe neksûhâ lahmâlahmen, fe lemmâ tebeyyene lehu, kâle a’lemu ennallâhe alâ kulli şey’in kadîrkadîrun. iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke sa’yâsa’yen, va’lem ennallâhe azîzun hakîmhakîmun. yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi ke meseli habbetin enbetet seb’a senâbile fî kulli sunbuletin mietu habbetin, vallâhu yudâifu li men yeşâu, vallâhu vâsiun alîmalîmun. yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi summe lâ yutbiûne mâ enfekû mennen ve lâ ezen lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne. ma’rûfun ve magfiretun, hayrun min sadakatin yetbeuhâ ezâezen, vallâhu ganiyyun halîmhalîmun. eyyuhâllezîne âmenû lâ tubtılû sadakâtikum bil menni vel ezâ, kellezî yunfiku mâlehu riâen nâsi ve lâ yu’minu billâhi vel yevmil âhırâhıri, fe meseluhu ke meseli safvânin aleyhi turâbun fe esâbehu vâbilun fe terakehu saldâsalden, lâ yakdirûne alâ şey’in mimmâ kesebû vallâhu lâ yehdîl kavmel kâfirînkâfirîne. meselullezîne yunfikûne emvâlehumubtigâe mardâtillâhi ve tesbîten min enfusihim ke meseli cennetin bi rabvetin esâbehâ vâbilun fe âtet ukulehâ dı’feyndı’feyni, fe in lem yusıbhâ vâbilun fe talltallun, vallâhu bimâ ta’melûne basîrbasîrun. yeveddu ehadukum en tekûne lehu cennetun min nahîlin ve a’nâbin tecrî min tahtihel enhâru, lehû fîhâ min kullis semarâti ve esâbehul kiberu ve lehu zurriyyetun duafâu fe esâbehâ ı’sârun fîhi nârun fahterakat kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûntetefekkerûne. eyyuhâllezîne âmenû enfikû min tayyibâti mâ kesebtum ve mimmâ ahracnâ lekum minel ardardı, ve lâ teyemmemûl habîse minhu tunfikûne ve lestum bi âhızîhı illâ en tugmidû fîhfîhî, va’lemû ennallâhe ganiyyun hamîdhamîdun. şeytânu yeidukumul fakra ve ye’murukumbil fahşâi vallâhu yeidukum magfireten minhuve fadlâfadlan, vallâhu vâsiun alîmalîmun. hikmete men yeşâu, ve men yu’tel hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâkesîren, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâbelbâbi. mâ enfaktum min nafakatin ev nezertum min nezrin fe innallâhe ya’lemuhya’lemuhu, ve mâ liz zâlimîne min ensârensârın. tubdûs sadakâti fe niimmâ hiyhiye, ve in tuhfûhâ ve tu’tûhâl fukarâe fe huve hayrun lekum ve yukeffiru ankum min seyyiâtikum vallâhu bi mâ ta’melûne habîrhabîrun. aleyke hudâhum ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâu, ve mâ tunfikû min hayrin fe li enfusikum, ve mâ tunfikûne illebtigâe vechillâhvechillâhi, ve mâ tunfikû min hayrin yuveffe ileykum ve entum lâ tuzlemûntuzlemûne. fukarâillezîne uhsirû fî sebîlillâhi lâ yestatîûne darben fîl ardı, yahsebuhumul câhilu agniyâe minet teaffufteaffufi, ta’rifuhum bi sîmâhum, lâ yes’elûnen nâse ilhâfâilhâfen, ve mâ tunfikû min hayrin fe innallâhe bihî alîmalîmun. yunfikûne emvâlehum bil leyli ven nehâri sirran ve alâniyeten fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne. ye’kulûner ribâ lâ yekûmûne illâ kemâ yekûmullezî yetehabbetuhuş şeytânu minel messmessi, zâlike bi ennehum kâlû innemâl bey’u mislur ribâ, ve ehallallâhul bey’a ve harramer ribâ fe men câehu mev’izatun min rabbihî fentehâ fe lehu mâ selefselefe, ve emruhû ilâllâhilâllâhi, ve men âde fe ulâike ashâbun nârnâri, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. ribâ ve yurbîs sadakâtsadakâti, vallâhu lâ yuhıbbu kulle keffârin esîmesîmin. âmenû ve amilûs sâlihâti ve ekâmûs salâte ve âtevûz zekâte lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne. eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe ve zerû mâ bakiye miner ribâ in kuntum mu’minînmu’minîne. in lem tef’alû fe’zenû bi harbin minallâhi ve resûlihresûlihî, ve in tubtum fe lekum ruûsu emvâlikum, lâ tazlimûne ve lâ tuzlemûntuzlemûne. in kâne zû usratin fe naziratun ilâ meyserehmeyseretin ve en tesaddekû hayrun lekum in kuntum ta’lemûnta’lemûne. yevmen turceûne fîhî ilâllâhi summe tuveffâ kullu nefsin mâ kesebet ve hum lâ yuzlemûnyuzlemûne. eyyuhâllezîne âmenû izâ tedâyentum bi deynin ilâ ecelin musemmen fektubûhfektubûhu, velyektub beynekum kâtibun bil adladli, ve lâ ye’be kâtibun en yektube kemâ allemehullâhu felyektub, velyumlilillezî aleyhil hakku velyettekıllâhe rabbehû ve lâ yebhas minhu şey’âşey’en, fe in kânellezî aleyhil hakku sefîhan ev daîfen ev lâ yestatîu en yumille huve felyumlil veliyyuhu bil adladli, vesteşhidû şehîdeyni min ricâlikum, fe in lem yekûnâ raculeyni fe raculun vemraetâni mimmen terdavne mineş şuhedâi en tedılle ıhdâhumâ fe tuzekkire ıhdâhumâl uhrâ ve lâ ye’beş şuhedâu izâ mâ duû, ve lâ tes’emû en tektubûhu sagîran ev kebîran ilâ ecelihecelihî, zâlikum aksatu indallâhi ve akvemu liş şehâdeti ve ednâ ellâ tertâbû illâ en tekûne ticâreten hâdıraten tudîrûnehâ beynekum fe leyse aleykum cunâhun ellâ tektubûhâ ve eşhidû izâ tebâya’tum, ve lâ yudârra kâtibun ve lâ şehîdşehîdun, ve in tef’alû fe innehu fusûkun bikum, vettekûllâhvettekûllâhe, ve yuallimukumullâhyuallimukumullâhu, vallâhu bi kulli şey’in alîmalîmun. in kuntum alâ seferin ve lem tecidû kâtiben fe rihânun makbûdahmakbûdatun, fe in emine ba’dukum ba’dan felyueddillezî’tumine emânetehu velyettekıllâhe rabbehrabbehu, ve lâ tektumûş şehâdehşehâdete, ve men yektumhâ fe innehû âsimun kalbuhkalbuhu, vallâhu bi mâ ta’melûne alîmalîmun. mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardardı, ve in tubdû mâ fî enfusikum ev tuhfûhu yuhâsibkum bihillâhbihillâhu, fe yagfiru limen yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, vallâhu alâ kulli şey’in kadîrkadîrun. resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûnmu’minûne, kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulihrusulihî, lâ nuferriku beyne ehadin min rusulihrusulihî, ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîrmasîru. yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bihbihî, va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirînkâfirîne. Bakara Suresi Türkçe anlamı Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla... 1. ayet Elif, Lam, Mim, 2. ayet Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap'tır. 3. ayet Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. 4. ayet Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar. 5. ayet İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır. 6. ayet Şüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez; inanmazlar. 7. ayet Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır. 8. ayet İnsanlardan öyleleri vardır ki "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir. 9. ayet Sözde Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. 10. ayet Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır. 11. ayet Kendilerine "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde "Biz sadece ıslah edicileriz" derler. 12. ayet Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler. 13. ayet Ve yine kendilerine "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler. 14. ayet İman edenlerle karşılaştıkları zaman "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki "Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz onlarla yalnızca alay ediyoruz." 15. ayet Asıl Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına belli bir süre tanır. 16. ayet İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alış-verişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır. 17. ayet Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; ki onun ateşi çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir. 18. ayet Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler. 19. ayet Ya da bunlar karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşeklerle yüklü, 'gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle'; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır. 20. ayet Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında biraz yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi, işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. 21. ayet Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız. 22. ayet O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için çeşitli ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse bütün bunları bile bile Allah'a eşler koşmayın. 23. ayet Eğer kulumuza indirdiğimiz Kur'an'dan şüphedeyseniz, bu durumda, siz de bunun benzeri bir sûre getirin. Ve eğer doğru sözlüyseniz, Allah'tan başka şahitlerinizi kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı çağırın. 24. ayet Ama yapamazsanız -ki kesin olarak yapamayacaksınız -bu durumda kafirler için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının. 25. ayet Ey Muhammed iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, dünyadakine benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır. 26. ayet Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, herhangi bir şeyi örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkar edenler ise, "Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. Oysa Allah, Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz. 27. ayet Ki bunlar Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır. 28. ayet Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz. 29. ayet Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra göğe yönelip istiva edip de onları yedi gök olarak düzenleyen O'dur. Ve O, herşeyi bilendir. 30. ayet Hani Rabbin meleklere "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da "Biz Seni şükrünle yüceltir ve sürekli takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. Allah "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi. 31. ayet Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi. 32. ayet Dediler ki "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın." 33. ayet Allah "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten Ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim." 34. ayet Ve meleklere "Adem'e secde edin" dedik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, böylece kafirlerden oldu. 35. ayet Ve dedik ki "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." 36. ayet Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları durumdan çıkardı. Biz de "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik. 37. ayet Derken Adem, Rabbinden birtakım kelimeler aldı. Bunun üzerine Allah da tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. 38. ayet Dedik ki "Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde, kim Benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır." 39. ayet "İnkar edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır." 40. ayet Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve ahdime bağlı kalın, ki Ben de ahdinize bağlı kalayım. Ve yalnızca Benden korkun. 41. ayet Yanınızda olan Tevratı, doğrulayıcı olarak indirdiğime Kur'an'a iman edin; onu inkar edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimizi az bir değer karşılığında değişmeyin. Ve yalnızca Benden korkun. 42. ayet Hakkı batıl ile örtmeyin ve hakkı gizlemeyin. Kaldı ki siz gerçeği biliyorsunuz. 43. ayet Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin. 44. ayet Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız? 45. ayet Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşû duyanların dışındakiler için ağır bir yükdır. 46. ayet Onlar, mü'minler ise, şüphesiz, Rableriyle karşılaşacaklarını ve yine şüphesiz, O'na döneceklerini bilirler. 47. ayet Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi bir dönem alemlere üstün kıldığımı hatırlayın. 48. ayet Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının. 49. ayet Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı. 50. ayet Ve sizin için denizi ikiye yarıp sizi kurtardığımızı ve Firavun'un adamlarını -gözlerinizin önünde -boğduğumuzu hatırlayın. 51. ayet Hani Musa ile kırk gece için sözleşmiştik. Ama sonra siz, onun arkasından buzağıyı tanrı edinmiş ve böylece zalimler olmuştunuz. 52. ayet Bundan sonra, artık şükredesiniz diye sizi bağışladık. 53. ayet Ve hidayete eresiniz diye Musa'ya kitabı ve Furkan'ı verdik. 54. ayet Hani Musa, kavmine "Ey kavmim, gerçekten siz, buzağıyı tanrı edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen, kusursuzca Yaratangerçek İlahınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün bu, Yaratıcınız Katında sizin için daha hayırlıdır" demişti. Bunun üzerine Allah tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. 55. ayet Ve demiştiniz ki "Ey Musa, biz Allah'ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız." Bunun üzerine yıldırım sizi kendinizden almıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz. 56. ayet Sonra şükredesiniz diye, sizi ölümünüzden sonra dirilttik. 57. ayet Bulutları üzerinize gölge kıldık ve size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden yiyin dedik. Onlar Bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmettiler. 58. ayet Ve hatırlayın, demiştik ki "Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnızca secde ederek kapısından girerken 'dileğimiz bağışlanmadır' deyin; Biz de hatalarınızı bağışlayalım; iyilik yapanların ecirlerini arttıracağız." 59. ayet Ama zulmedenler, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerlerine gökten iğrenç bir azap indirdik. 60. ayet Yine Hatırlayın; Musa kavmi için su aramıştı, o zaman Biz ona "Asanı taşa vur" demiştik de ondan on iki pınar fışkırmıştı, böylece herkes içeceği yeri bilmişti. Allah'ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk fesad yaparak karışıklık çıkarmayın. 61. ayet Siz ise şöyle demiştiniz "Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın." O zaman Musa "Hayırlı olanı, şu değersiz şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Öyleyse Mısır'a inin, çünkü orada kendiniz için istediğiniz vardır" demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk damgası vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız yere öldürmelerindendi. Yine bu, isyan etmelerinden ve sınırı çiğnemelerindendi. 62. ayet Şüphesiz, iman edenlerle Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiilerden kim Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. 63. ayet Sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik ve demiştik ki "Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı hükümleri sürekli hatırlayın, ki sakınasınız." 64. ayet Siz ise, bundan sonra da yüz çevirdiniz. Eğer Allah'ın üzerinizdeki fazlı lütuf ve ihsanı ve rahmeti olmasaydı, siz gerçekten hüsrana uğrayanlardan olurdunuz. 65. ayet Andolsun, sizden cumartesi günü yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. İşte Biz, onlara "Aşağılık maymunlar olun" dedik. 66. ayet Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza', takva sahipleri için de bir öğüt kıldık. 67. ayet Hani Musa kavmine "Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. Musa "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" dedi. 68. ayet "Rabbine adımıza yalvar da, bize niteliklerini açıklasın" dediler. Musa, Rabbine yalvardıktan sonra "Şüphesiz Allah diyor ki O ne pek geçkin, ne de pek genç, ikisi arası dinçlikte bir sığır olmalıdır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin" dedi. 69. ayet Bu sefer dediler ki "Rabbine adımıza yalvar da, bize rengini bildirsin." O "Rabbim diyor ki O, bakanların içini ferahlatan sarı bir inektir" dedi. 70. ayet Onlar yine "Rabbine adımıza yalvar da, bize onun niteliklerini açıklasın. Çünkü bize göre sığırlar birbirine benzer. İnşaAllah Allah dilerse biz doğruyu buluruz" dediler. 71. ayet Bunun üzerine Musa, "Rabbim diyor ki O, yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan, salma ve alacası olmayan bir inektir" dedi. O zaman "Şimdi gerçeği getirdin" dediler. Böylece ineği kestiler; ama neredeyse bunu yapmayacaklardı. 72. ayet Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz ve bu konuda birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allah, gizlediklerinizi açığa çıkaracaktı. 73. ayet Bunun için de "Ona cesede, kestiğiniz ineğin bir parçasıyla vurun" demiştik. Böylece, Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir; ki akıllanasınız. 74. ayet Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil habersiz değildir. 75. ayet Siz Müslümanlar, onların size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir bölümü, Allah'ın sözünü işitiyor, iyice algılayıp akıl erdirdikten sonra, bile bile değiştiriyorlardı. 76. ayet İman edenlerle karşılaştıklarında "İman ettik" derler; kendi başlarına kaldıkları zaman ise, derler ki "Allah'ın size açtık açıkladıklarını, Rabbiniz Katında size karşı bir belge olsun diye mi onlarla konuşuyorsunuz? Hala akıllanmayacak mısınız?" 77. ayet Peki Onlar, Allah'ın gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bildiğini bilmiyorlar mı? 78. ayet Onlardan bir kısmı ümmidir. Kitabı bilmezler; bildikleri bir sürü asılsız şeylerden başkası değildir ve yalnızca zannederler. 79. ayet Artık vay hallerine; Kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için "Bu Allah Katındandır" diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına. 80. ayet Dediler ki "Sayılı günlerin dışında, ateş asla bize değmeyecektir." De ki "Allah Katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?" 81. ayet Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, artık onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır. 82. ayet İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır. 83. ayet Hani İsrailoğulları'ndan, "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin" diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve hala yüz çeviriyorsunuz. 84. ayet Hani sizden "Birbirinizin kanını dökmeyin, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayın" diye misak almıştık. Sonra sizler bunu onaylamıştınız, hala buna şahitlik ediyorsunuz. 85. ayet Sonra yine siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyordunuz. Oysa onları çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir. 86. ayet İşte bunlar, ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez. 87. ayet Andolsun, Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz? 88. ayet Dediler ki "Bizim kalplerimiz örtülüdür." Hayır; Allah, inkarlarından dolayı onları lanetlemiştir. Bundan dolayı pek azı iman eder. 89. ayet Allah Katından yanlarında olan Tevratı doğrulayan bir kitap geldiği zaman, -ki bundan önce inkar edenlere karşı fetih istiyorlardı- işte bilip-tanıdıkları gelince, onu inkar ettiler. Artık Allah'ın laneti kafirlerin üzerinedir. 90. ayet Allah'ın kullarından, dilediğine Kendi fazlından peygamberliği indirmesini 'kıskanarak ve hakka baş kaldırarak' Allah'ın indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar. Böylelikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kafirler için alçaltıcı bir azap vardır. 91. ayet Onlara "Allah'ın indirdiklerine iman edin" denildiğinde "Biz, bize indirilene iman ederiz" derler ve ondan sonra olan Kur'anı inkar ederler. Oysa o Kur'an, yanlarındakini kitabı doğrulayan bir gerçektir. Onlara De ki "Eğer inanıyor idiyseniz, daha önce ne diye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?" 92. ayet Andolsun, Musa size apaçık belgelerle geldi. Sonra siz onun arkasından buzağıyı tanrı edindiniz. İşte siz böyle zalimlersiniz. 93. ayet Hani sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik ve "Size verdiğimize kitaba sımsıkı sarılın ve dinleyin" demiştik. Demişlerdi ki "Dinledik ve baş kaldırdık." İnkarları yüzünden buzağı tutkusu kalplerine sindirilmişti. De ki "İnanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey emrediyor?" 94. ayet De ki "Eğer Allah Katında ahiret yurdu, başka insanların değil de, yalnızca sizin ise, ve doğru sözlüyseniz, öyleyse hemen ölümü dileyin." 95. ayet Oysa onlar, önceden ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onu ölümü hiçbir zaman kesin olarak dilemeyeceklerdir. Allah, zalimleri bilendir. 96. ayet Andolsun, onları hayata karşı diğer insanlardan ve şirk koşanlardan bile daha ihtiraslı bulursun. Onlardan Her biri, bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah, onların yapmakta olduklarını görendir. 97. ayet De ki "Cibril'e kim düşman ise, bilsin ki gerçekten onu Kitabı, Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O'dur. 98. ayet Her kim Allah'a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikail'e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır." 99. ayet Andolsun Biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları fasıklardan başkası inkar etmez. 100. ayet Ne zaman bir ahidde bulundularsa, içlerinden bir bölümü onu bozmadı mı? Hayır, onların çoğu iman etmezler. 101. ayet Ne zaman onlara Allah Katından yanlarındakini doğrulayan bir elçi gelse, kitap verilenlerden birtakımı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitabı'nı arkalarına attılar. 102. ayet Ve onlar, Süleyman'ın mülkü nübüvveti hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkar etmedi; ancak şeytanlar inkar etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkar etme" demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi. 103. ayet Eğer gerçekten iman edip sakınsalardı, Allah Katındaki sevabları gerçekten daha hayırlı olurdu; bir bilselerdi. 104. ayet Ey iman edenler, "Raina-Bizi güt, bize bak" demeyin. "Unzurna-Bizi gözet" deyin ve dinleyin. Kafirler için acı bir azap vardır. 105. ayet Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir. 106. ayet Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye kadar hiçbir ayeti neshetmez hükmünü yürürlükten kaldırmaz veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten herşeye güç yetirendir. 107. ayet Yine Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur. 108. ayet Yoksa daha önce Musa'nın sorguya çekildiği gibi, siz de Resulünüzü sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim imanı inkar ile değişirse, artık o, dümdüz yoldan sapmış olur. 109. ayet Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek hak apaçık belli olduktan sonra, nefislerini kuşatan kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi inkara döndürmek arzusunu duydular. Fakat, Allah'ın emri gelinceye kadar onları bırakın ve onlara ne sözle, ne de eylemle ilişmeyin. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. 110. ayet Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah Katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görendir. 111. ayet Dediler ki "Yahudi veya Hıristiyan olmayan hiç kimse kesin olarak cennete giremez." Bu, onların kendi kuruntularıdır. De ki "Eğer doğru sözlüyseniz, kesin-kanıtınızı burhan getirin." 112. ayet Hayır, kim güzel davranış ve iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. 113. ayet Yahudiler dediler ki "Hıristiyanlar bir şey herhangi bir temel üzere değillerdir"; Hıristiyanlar da "Yahudiler bir şey üzere değillerdir" dediler. Oysa onlar, Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler bilgisizler de, onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Allah, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir. 114. ayet Allah'ın mescidlerinde O'nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılmasına çaba harcayandan daha zalim kim olabilir? Onların durumu içlerine korkarak girmekten başkası değildir. Onlar için dünyada bir aşağılanma, ahirette büyük bir azap vardır. 115. ayet Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü kıblesi orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir. 116. ayet Dediler ki "Allah oğul edindi." O, bu yakıştırmadan Yücedir. Hayır, göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur, tümü O'na gönülden boyun eğmişlerdir. 117. ayet Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. 118. ayet Bilgisizler, dediler ki "Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Biz, kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik. 119. ayet Şüphesiz Biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak, hak Kur'an ile gönderdik. Sen cehennemin halkından sorumlu tutulmayacaksın. 120. ayet Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olacak değillerdir. De ki "Şüphesiz doğru yol, Allah'ın gösterdiği yoludur." Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva arzu ve tutkularına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı. 121. ayet Kendilerine verdiğimiz Kitabı gereği gibi okuyanlar, işte ona iman edenler bunlardır. Kim de onu inkar ederse, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir. 122. ayet Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi bir dönem alemlere muhakkak üstün kıldığımı hatırlayın. 123. ayet Ve hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının. 124. ayet Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti. O da istenenleri tam olarak yerine getirmişti. O zaman Allah İbrahim'e "Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım" dedi. İbrahim "Ya soyumdan olanlar?" deyince Allah "Zalimler Benim ahdime erişemez" dedi. 125. ayet Hani Evi Ka'be'yi insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. "İbrahim'in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve İsmail'e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik. 126. ayet Hani İbrahim "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de Allah "Sadece inananları değil inkar edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti. 127. ayet İbrahim, İsmail'le birlikte Evin Ka'be'nin sütunlarını yükselttiğinde ikisi şöyle dua etmişti "Rabbimiz bizden bunu kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin"; 128. ayet "Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş Müslümanlar kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş Müslüman bir ümmet ver. Bize ibadet yöntemlerini yer veya ilkelerini göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin." 129. ayet "Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, Kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin." 130. ayet Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de o salihlerdendir. 131. ayet Rabbi ona "Teslim ol" dediğinde O "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. 132. ayet Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakup da "Oğullarım, şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti, siz de ancak Müslüman olarak can verin" diye benzer bir vasiyette bulundu. 133. ayet Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar "Senin İlahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın İlahı olan tek bir İlaha ibadet edeceğiz; bizler O'na teslim olduk" demişlerdi. 134. ayet Onlar bir ümmetti; gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz. 135. ayet Dediler ki "Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayete eresiniz." De ki "Hayır, doğru yol Hanif muvahhid olan İbrahim'in dinidir; O müşriklerden değildi." 136. ayet Deyin ki "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız." 137. ayet Şayet onlar da, sizin inandığınız gibi inanırlarsa, kuşkusuz doğru yolu bulmuş olurlar; yok eğer yüz çevirirlerse, onlar elbette bir çelişki ve aykırılık içindedirler. Sana onlara karşı Allah yeter. O, işitendir, bilendir. 138. ayet Allah'ın boyası... Allahın boyasından daha güzel boyası olan kimdir? Biz yalnızca O'na kulluk edenleriz. 139. ayet De ki "O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz iken, bizimle Allah hakkında sözde kanıtlarla tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin de amelleriniz sizindir. Biz, O'na gönülden bağlanmış muhlis olanlarız." 140. ayet Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir." 141. ayet Onlar, bir ümmetti, gelip geçti; onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz. 142. ayet Birtakım beyinsiz insanlar "Onları daha önceki kıblelerinden çeviren nedir?" diyecekler. De ki "Doğu da Allah'ındır, batı da. O dilediğini doğru yola yöneltir." 143. ayet Böylece Biz sizi, insanlara şahid ve örnek olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun yönü, Ka'be'yi kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırt etmek içindir. Doğrusu bu, Allah'ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük bir yüktür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir. 144. ayet Biz, senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip-durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek hak olduğunu elbette bilirler. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir. 145. ayet Andolsun, kendilerine kitap verilenlere her ayeti delili getirsen, yine onlar senin kıblene uymaz; sen de onların kıblelerine uyacak değilsin. Onlardan bir kısmı, bir kısmının kıblesine bile uymaz. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva istek ve tutkularına uyacak olursan, o zaman gerçekten zalimlerden olursun. 146. ayet Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu peygamberi, çocuklarını tanır gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü, bildikleri halde gerçeği gizlerler. 147. ayet Gerçek hak Rabbinden gelendir. Şu halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma. 148. ayet Herkesin her toplumun yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri biraraya getirecektir. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. 149. ayet Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Şüphesiz bu, Rabbinden olan bir haktır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir. 150. ayet Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Siz de Her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin. Öyle ki, onlardan zulmedenlerin dışında insanların, size karşı bir delilleri olmasın. Onlardan korkmayın, Benden korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hidayete erersiniz. 151. ayet Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik. 152. ayet Öyleyse yalnızca Beni anın, Ben de sizi anayım; ve yalnızca Bana şükredin ve sakın nankörlük etmeyin. 153. ayet Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir. 154. ayet Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz. 155. ayet Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. 156. ayet Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki "Biz Allah'a ait kullarız ve şüphesiz O'na dönücüleriz." 157. ayet Rablerinden bağışlanma salat ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır. 158. ayet Şüphesiz, 'Safa' ile 'Merve' Allah'ın işaretlerindendir. Böylece kim Evi Ka'be'yi hacceder veya umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim de gönülden bir hayır yaparsa karşılığını alır. Şüphesiz Allah, şükrün karşılığını verendir, bilendir. 159. ayet Gerçekten, apaçık belgelerden indirdiklerimizi ve insanlar için kitapta açıkladığımız hidayeti gizlemekte olanlar; işte onlara, hem Allah lanet eder, hem de bütün lanet ediciler. 160. ayet Ancak tevbe edenler, kendilerini ve başkalarını düzeltenler ve indirileni açıklayanlara gelince; artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim. 161. ayet Şüphesiz, inkar edip kafir olarak ölenler, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti bunların üzerinedir. 162. ayet Onda lanette süresiz kalacaklardır, onlardan azap hafifletilmez ve onlar gözetilmezler. 163. ayet Sizin İlahınız tek bir İlah'tır; O'ndan başka İlah yoktur; O, Rahman'dır, Rahim'dir bağışlayan ve esirgeyendir. 164. ayet Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. 165. ayet İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar bunları, Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi. 166. ayet Öyle ki o gün kendilerine tabi olunanlar, kendilerine tabi olanlardan uzaklaşıp-kaçmışlardır. Artık Onlar azabı görmüşlerdir ve aralarındaki bütün bağlar ve ilişkiler de parçalanıp-kopmuştur. 167. ayet O zaman, yönetilip Uyanlar derler ki "Eğer bize bir kere daha dünyaya dönme fırsatı verilseydi muhakkak şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşır onları yüzüstü bırakırdık." Böylece Allah, onlara bütün yaptıklarını onulmaz hasretlerle gösterecektir. Ve onlar ateşten çıkacak değildirler. 168. ayet Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır. 169. ayet O, size yalnızca, kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. 170. ayet Ne zaman onlara "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye geleneğe uyarız" derler. Peki Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? 171. ayet İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli haykıran bir hayvanın örneği gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler. 172. ayet Ey iman edenler size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin ve yalnızca O'na kulluk ediyorsanız, yine yalnızca Allah'a şükredin. 173. ayet O, size ölüyü leşi-kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan hayvanı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla ölmeyecek oranda yiyebilir, ona bir günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. 174. ayet Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az bir şeyi satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır. 175. ayet Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar! 176. ayet Bu, Allah'ın Kitabı şüphesiz hak olarak indirmesindendir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise uzak bir ayrılık içindedirler. 177. ayet Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere özgürlükleri için veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. 178. ayet Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı farz kılındı. Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin hangi katilin lehine, onun maktulün kardeşi varisi veya velisi tarafından bağışlanırsa, artık yapılması gereken örfe uymak ve ona maktulün varis veya velisine güzellikle diyet ödemektir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azap vardır. 179. ayet Ey temiz akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki sakınırsınız. 180. ayet Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya bilinen uygun, meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir hak olarak- size yazıldı farz kılındı. 181. ayet Bundan böyle kim onu vasiyeti işittikten sonra değiştirirse, günahı elbette onu değiştirenlerin üzerinedir. Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir. 182. ayet Bunun yanında, kim, vasiyet edenin haksızlığa eğilim göstereceğinden ya da günaha gireceğinden korkup da ikisinin tarafların arasını bulup-düzeltirse, artık ona günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. 183. ayet Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız. 184. ayet Oruç Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye vardır. Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz-sizin için daha hayırlıdır. 185. ayet Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve hak ile batılı birbirinden ayıran apaçık belgeleri kapsayan Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu kolaylık sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola hidayete ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz. 186. ayet Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben onlara pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad doğru yolu bulmuş olurlar. 187. ayet Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara kadınlarınıza yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, sakın onlara yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar. 188. ayet Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin ve bile bile günahla insanların mallarından bir bölümünü yemeniz için onları hakimlere aktarmayın. 189. ayet Sana, hilalleri doğuş halindeki ayları sorarlar. De ki "O, insanlar ve hacc için belirlenmiş vakitlerdir. İyilik birr, evlere arkalarından gelmeniz değildir, ama iyilik sakınanın tutumudur. Evlere kapılarından girin. Allah'tan sakının, umulur ki kurtuluşa erersiniz. 190. ayet Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, ancak aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez. 191. ayet Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir. 192. ayet Onlar, savaşa son verirlerse siz de son verin; şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir. 193. ayet Yeryüzünde Fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur. 194. ayet Haram ay, haram aya karşılıktır; hürmetler de karşılıklıdır. Öyleyse kim size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki Allah, muhakkak ki korkup-sakınanlarla beraberdir. 195. ayet Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever. 196. ayet Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye vermesi gerekir. Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurbanı kesmek gerekir. Bulamayana da, haccda üç gün, döndüğünüzde yedi gün olmak üzere, bunlar, tamı tamına on gün oruç vardır. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da olmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır. 197. ayet Hacc, bilinen aylardır. Böylelikle kim onlarda haccı farz eder yerine getirirse, bilsin ki haccda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur. Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri, Benden korkup-sakının. 198. ayet Rabbinizden bir fazl istemenizde sizce sakınca yoktur. Arafat'tan hep birlikte indiğinizde Allah'ı Meş'ar-ı Haram'da anın. O, sizi nasıl doğru yola yöneltip-ilettiyse, siz de O'nu anın. Gerçek şu ki, siz bundan evvel sapmışlardandınız. 199. ayet Sonra insanların topluca akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah'tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir. 200. ayet Hacc ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık cahiliye döneminde atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah'ı anın. İnsanlardan öylesi vardır ki "Rabbimiz, bize dünyada ver" der; onun ahirette nasibi yoktur. 201. ayet Onlardan öylesi de vardır ki "Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru" der. 202. ayet İşte bunların kazandıklarına karşılık nasibleri vardır. Allah, hesabı pek seri görendir. 203. ayet Sayılı günlerde Allah'ı anın. İki günde Mina'dan dönmek için elini çabuk tutana günah yoktur, geri kalana da günah yoktur. Bu sakınan içindir. Allah'tan korkup-sakının ve gerçekten bilin ki, siz O'na döndürülüp-toplanacaksınız. 204. ayet İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır. 205. ayet O, iş başına geçti mi ya da sırtını çevirip gitti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez. 206. ayet Ona "Allah'tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o. 207. ayet İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını arayıp kazanmak amacıyla nefsini satın alır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır. 208. ayet Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe Silm'e, İslam'a girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. 209. ayet Size, apaçık belgeler ayetler geldikten sonra yine ayağınız kayarsa, bilin ki Allah, gerçekten üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. 210. ayet Onlar, bulut gölgeleri içinde Allah'ın azabının meleklerle onlara gelmesini ve azap emrinin gerçekleşmesini mi gözlüyorlar? Oysa bütün işler Allah'a döner. 211. ayet İsrailoğulları'na sor, onlara nice açık ayetler verdik. Kendisine geldikten sonra kim Allah'ın nimetini değiştirirse, bilsin ki şüphesiz Allah, cezası pek şiddetli olandır. 212. ayet İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı süslendi. Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. 213. ayet İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan 'azgınlık ve kıskançlıkları' yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, kitap verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah, iman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe Kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltir. 214. ayet Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır. 215. ayet Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki "Hayır olarak infak edeceğiniz şey, anne-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır. Hayır olarak her ne yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir." 216. ayet Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı farz kılındı. Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz. 217. ayet Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki "Onda savaşmak büyük bir günahtır. Ancak Allah Katında, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük bir günahtır. Fitne, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri amelleri dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır. 218. ayet Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. 219. ayet Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki "Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için bazı yararlar vardır. Ama günahları yararlarından daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki "İhtiyaçtan artakalanı." Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz; 220. ayet Hem dünya konusunda, hem ahiret konusunda. Ve sana yetimleri sorarlar. De ki "Onları ıslah etmek yararlı kılmak hayırlıdır. Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozgun fesad çıkaranı ıslah ediciden bilir ayırt eder. Eğer Allah dileseydi size güçlük çıkarırdı. Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." 221. ayet Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. 222. ayet Sana 'kadınların aybaşı halini' sorarlar. De ki "O, bir rahatsızlık ezadır. Aybaşı halinde kadınlardan ayrılın ve temizlenmelerine kadar onlara cinsel anlamda yaklaşmayın. Temizlendiklerinde, Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin. Şüphesiz Allah, tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever." 223. ayet Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi varın. Kendiniz için geleceğe hazırlık olarak güzel davranışlar takdim edin. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki elbette O'na kavuşucusunuz. İman edenlere müjde ver. 224. ayet Bir de yeminlerinizi bahane ederek; iyilik yapmanız, sakınmanız ve insanların arasını düzeltmenize Allah'ı engel kılmayın. Allah işitendir, bilendir. 225. ayet Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş, amaçsız sözler'den dolayı sorumlu tutmaz; fakat kalplerinizin kazandıklarından dolayı sorumlu tutar. Allah bağışlayandır, yumuşak davranandır. 226. ayet Kadınlarından uzaklaşmaya yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır. Eğer bu süre içinde eşlerine dönerlerse, şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. 227. ayet Yok Eğer boşamada kararlı davranırsa boşanırlar. Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir. 228. ayet Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç 'ay hali ve temizlenme süresi' beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada başkalarından daha çok hak sahibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah Azizdir. Hakimdir. 229. ayet Boşanma iki defadır. Sonra Ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak gerekir. Onlara kadınlara verdiğiniz bir şeyi geri almanız size helal değildir; ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları durumu başka. Eğer ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız, bu durumda kadının fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin. Kim Allah'ın sınırlarına tecavüz ederse, onlar zalimlerin ta kendileridir. 230. ayet Yine onu kadını üçüncü defa boşarsa, kadın onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona helal olmaz. Eğer bu koca da onu boşarsa, onlar ilk koca ile karısı Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları böyle açıklar. 231. ayet Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları yanınızda tutmayın. Kim böyle yaparsa artık o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini oyun konusu edinmeyin ve Allah'ın size verdiği nimeti ve size öğüt olarak indirdiği Kitabı ve hikmeti anın. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah herşeyi bilendir. 232. ayet Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini de tamamlamışlarsa -birbirleriyle maruf bilinen meşru biçimde anlaştıkları takdirde- onlara, kendilerini kocalarına nikahlamalarına engel çıkarmayın. İşte, içinizde Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere bununla böyle öğüt verilir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah, bilir de siz bilmezsiniz. 233. ayet Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların annelerin yiyeceği, giyeceği bilinen örfe uygun olarak, çocuk kendisinin olana babaya aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında yük ve sorumluluk teklif edilmez. Anne, çocuğu, çocuk kendisinin olan baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın; mirasçı üzerindeki sorumluluk ve görev de bunun gibidir. Eğer anne ve baba aralarında rıza ile ve danışarak çocuğu iki yıl tamamlanmadan sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı bir süt anneye emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir sorumluluk yoktur. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı görendir. 234. ayet İçinizden ölenlerin geride bıraktığı eşler, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Bu bekleme süresi dolduğunda, artık onların kendi haklarında maruf meşru bir şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah, işlediklerinizden haberi olandır. 235. ayet İddeti bekleyen Kadınları nikahlamak istediğinizi onlara sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları kalbinizden geçirip anacağınızı bilir. Sakın bilinen meşru sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni bilmektedir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, kullara yumuşak davranandır. 236. ayet Kendilerine el sürmediğiniz, mehirlerini tespit etmediğiniz kadınları boşamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Onları yararlandırın, zengin olan kendi gücü, darda olan da kendi gücü oranında, maruf meşru ve örfe uygun bir şekilde yararlandırsın. Bu, iyilik edenler üzerinde bir haktır. 237. ayet Eğer onlara mehir tespit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz mehrin yarısı onlarındır. Sizin tümünü veya fazlasını bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü derece farkını unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir. 238. ayet Namazları ve orta namazını üstlerine düşerek, titizlik göstererek koruyun ve Allah'a gönülden boyun eğiciler olarak namaza durun. 239. ayet Eğer korkarsanız, yaya veya binekte iken kılın. Güvenliğe girdiğinizde ise, yine Allah'ı, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi zikredin. 240. ayet İçinizde ölüp de geride eşler bırakanlar, evlerinden çıkarılmaksızın, bir yıla kadar yararlanmaları için eşlerine vasiyet bıraksınlar. Ama onlar, kendiliklerinden çıkarlarsa, artık onların maruf meşru olarak kendileri için yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah güçlü ve üstün olandır. Hüküm ve hikmet sahibidir. 241. ayet Kocası tarafından Boşanan kadınların maruf meşru bir tarzda yararlanma ve geçim payları vardır. Bu, sakınanlar üzerinde bir hak borç tır. 242. ayet İşte Allah, size ayetlerini böyle açıklar; ki akıl erdiresiniz. 243. ayet Binlerce kişinin ölüm korkusuyla yurtlarından çıktıklarını görmedin mi? Allah onlara "Ölün" dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı fazl sahibidir. Ancak, insanların çoğunluğu şükretmez. 244. ayet Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah işitendir, bilendir. 245. ayet Allah'a karşılığını çok artırma ile kat kat artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daraltır ve genişletir ve siz O'na döndürüleceksiniz. 246. ayet Musa'dan sonra İsrailoğulları'nın önde gelenlerini görmedin mi? Hani, peygamberlerinden birine "Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi, O "Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?" demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan uzaklaştırıldık." demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı öngörüldüğü zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir. 247. ayet Onlara peygamberleri dedi ki "Allah size Talut'u melik olarak gönderdi." Onlar "Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal servet bolluğu verilmemişken, nasıl bizi yönetmek üzere hükümdarlık mülk onun olabilir?" dediler. O şöyle demişti "Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah rahmeti ve gücü geniş olandır, bilendir." 248. ayet Peygamberleri, onlara şöyle dedi "Onun hükümdarlığının belgesi, size Tabut'un gelmesi olacaktır ki onda Rabbinizden 'bir güven duygusu ve huzur' ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden arta kalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır." 249. ayet Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç-onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı hariç hepsi sudan içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle ırmağı geçince onlar geride kalanlar "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok" dediler. O zaman Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar şöyle dediler "Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir." 250. ayet Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana savaşa çıktıklarında, dediler ki "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl kaydırma ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et." 251. ayet Böylece onları, Allah'ın izniyle yenilgiye uğrattılar. Davud Calut'u öldürdü. Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını def'i engellemesi olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ancak Allah, alemlere karşı büyük fazl ve ihsan sahibidir. 252. ayet İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir; onları sana bir hak olarak okuyoruz. Sen de gönderilen elçilerdensin. 253. ayet İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O'nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik. Şayet Allah dileseydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların peşinden gelen ümmetler, birbirlerini öldürmezdi. Ancak ihtilafa düştüler; onlardan kimi inandı, kimi inkar etti. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapandır. 254. ayet Ey iman edenler, hiçbir alış-verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kafirler... Onlar zulmedenlerdir. 255. ayet Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. Onlar ise Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür. 256. ayet Dinde zorlama ve baskı yoktur. Şüphesiz, doğruluk rüşd sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. 257. ayet Allah, iman edenlerin Velisi dostu ve destekçisidir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır. 258. ayet Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. O zaman İbrahim "Şüphe yok, Allah Güneş'i doğudan getirir, hadi sen de onu batıdan getir" deyince, o inkarcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. 259. ayet Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini görmedin mi? Demişti ki "Allah, burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. Ve ona Dedi ki "Ne kadar kaldın?" O "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi. Allah ona "Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; bunu yapmamız seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir. Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" dedi. O, kendisine bunlar apaçık belli olduktan sonra dedi ki "Artık şimdi Biliyorum ki gerçekten Allah, herşeye güç yetirendir." 260. ayet Hani İbrahim "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. Allah ona "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır inandım, ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." 261. ayet Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah ihsanı bol olandır, bilendir. 262. ayet Mallarını Allah yolunda infak edenler, sonra infak ettikleri şeyin peşinden başa kakmayan ve eziyet vermeyenlerin ecirleri Rableri Katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. 263. ayet Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır. 264. ayet Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremezelde edemezler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez. 265. ayet Yalnızca Allah'ın rızasını istemek ve kendilerinde olanı kökleştirip-güçlendirmek için mallarını infak edenlerin örneği, yüksekçe bir tepede bulunan, sağnak yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren bir bahçenin örneğine benzer ki, ona sağnak yağmur isabet etmese de bir çisintisi vardır. Allah, yaptıklarınızı görendir. 266. ayet Hangi biriniz ister ki, altından ırmaklar akan hurmalardan, üzümlerden bir bahçesi olsun, içinde kendisinin olan bütün ürünler de bulunsun; fakat kendisine ihtiyarlık gelip çatsın, üstelik zayıf ve küçük çocukları olsun böyle bir durumda iken ona bahçesine ateşli bir kasırga isabet etsin de yanıversin. İşte Allah size ayetleri böyle açıklar, ki düşünesiniz. 267. ayet Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır. 268. ayet Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size Kendisi'nden bağışlama ve bol ihsan fazl vadediyor. Allah rahmetiyle geniş olandır, bilendir. 269. ayet Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez. 270. ayet Her neyi nafaka olarak infak eder ve adak olarak neyi adarsanız, muhakkak Allah onu bilir. Zulmedenlerin yardımcıları yoktur. 271. ayet Sadakaları açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. O, günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. 272. ayet Onların hidayete ermesi, senin üzerinde bir yükümlülük değildir. Ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak her ne infak ederseniz, kendiniz içindir. Zaten siz, ancak Allah'ın hoşnutluğunu istemekten başka bir amaçla infak etmezsiniz. Hayırdan her ne infak ederseniz -haksızlığa zulme uğratılmaksızın- size eksiksizce ödenecektir. 273. ayet Sadakalar Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. Ama Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir. 274. ayet Onlar ki, mallarını gece, gündüz; gizli ve açık infak ederler. Artık bunların ecirleri Rableri Katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. 275. ayet Faiz riba yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka bir tarzda kalkmazlar. Bu, onların "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alış-verişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de faize bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim faize geri dönerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır. 276. ayet Allah, faizi yok eder de, sadakaları artırır. Allah, günahkar kafirlerin hiçbirini sevmez. 277. ayet İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve zekatı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin Katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. 278. ayet Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve eğer inanmışsanız, faizden artakalanı bırakın. 279. ayet Şayet böyle yapmazsanız, Allah'a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. Böylece Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz. 280. ayet Eğer borçlu zorluk içindeyse, ona elverişli bir zamana kadar süre verin. Borcu Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz. 281. ayet Allah'a döneceğiniz günden sakının. Sonra herkese kazandığı eksiksizce ödenecek ve onlara haksızlık yapılmayacaktır. 282. ayet Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın, katip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan borçlu da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan hiçbir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan borçlu, düşük akıllı ya da za'f sahibi veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahid tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden rıza göstereceğiniz bir erkek ve biri şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın da olur. Şahidler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar. Onu borcu az olsun, çok olsun, süresiyle birlikte yazmaya üşenmeyin. Bu, Allah Katında en adil, şahitlik için en sağlam, şüphelenmemeniz için de en yakın olandır. Ancak aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alış-veriş ettiğinizde de şahid tutun. Yazana da, şahide de zarar verilmesin. Aksini Yaparsanız, o, kendiniz için fısk zulüm ve günahtır. Allah'tan sakının. Allah size öğretiyor. Allah herşeyi bilendir. 283. ayet Eğer yolculukta iseniz ve katip bulamazsanız, bu durumda alınan rehin yeter. Şu durumda eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güven duyulan, Rabbi olan Allah'tan sakınsın da emanetini ödesin. Şahidliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse, artık şüphesiz, onun kalbi günahkardır. Allah, yaptıklarınızı bilendir. 284. ayet Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır. Allah, herşeye güç yetirendir. 285. ayet Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de. Tümü, Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inandı. "O'nun elçileri arasında hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı dileriz. Varış ancak Sanadır" dediler. 286. ayet Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. Kişinin nefsinin Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et." Bakara Suresi Fazileti Bakara sûresinin değerini ve özelliklerini anlatan sahih hadisler vardır “Evlerinizi içinde Kur’an okumayarak kabirlere çevirmeyiniz. Şeytan, içinde Bakara sûresi okunan evden ürker ve uzaklaşır” Müslim, “Müsâfirîn”, 212. “Kur’an’ı okuyunuz; çünkü o, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaat edecektir. İki nur yumağını, yani Bakara ve Âl-i İmrân sûrelerini okuyunuz; çünkü onlar, kıyamet gününde iki büyük bulut veya gölgelik ya da kuş sürüsü gibi gelerek kendilerini okuyanları savunacak ve koruyacaklardır. Bakara sûresini okuyunuz; çünkü ona sahip olmak bereket, terketmek ise hasret ve pişmanlık sebebidir; ona sihirbazların güçleri yetmez” Müslim, “Müsâfirîn”, 252. “Bakara sûresinin sonundaki iki âyeti her kim gece vakti okursa bu iki âyet –o gece– ona yeter” Buhârî, “Fezâil”, 10. Sahâbeden Üseyd b. Hudayr bir gece hurma yığınının yanında Kur’an Bakara sûresi okurken atı birkaç kere ürküp heyecanlanmıştı. Üseyd atın, çocuğu Yahyâ b. Üseyd’i çiğnemesinden kaygılanarak kalktığında başının hizasında gökte, ışıklarla donatılmış bir tavan gördü. Tavan gözünün alabildiğine, semanın derinliklerine doğru uzayıp gidiyordu. Üseyd, Resûlullah’a gelerek durumu anlattı. Resûlullah ondan Bakara sûresini okumaya devam etmesini istedi. Fakat çocuğuna bir şey olmasın diye okumaya ara verdi. Sabahleyin durumu Hz. Peygamber’e söyleyince şöyle buyurdular “Onlar seni dinlemeye gelmiş meleklerdi. Eğer okumaya devam etseydin sabah olunca onları herkes görecekti, kendilerini halktan gizlemeyeceklerdi” Müslim, “Müsâfirîn”, 242. Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla... 1. Elif-lâm-mîm. 2. Bu kitap, hiç şüphe yok, sakınanlar için bir rehberdir. 3. Onlar gayba iman ederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiklerimizden hayra harcarlar; 4. Sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler ve âhirete kesin olarak inanırlar. 5. Rablerinden gelen doğru yol üzerinde olanlar ancak onlardır ve kurtuluşa erenler de yalnızca onlardır. Bakara Suresi Tefsiri Çoğu Mekke’de nâzil olan yirmi dokuz sûrenin başında ya bir âyet ya da bir âyetin başlangıcı olarak, kelime oluşturmayan bazı harfler yer almakta olup bunlara hurûf-ı mukattaa ayrı ayrı harfler denir. Bunlar Arap alfabesinin on dört harfidir ve bazı sûrelerin başında tek harf olarak, bazılarının başında ise birden fazla harfin yan yana dizilişi şeklinde yeralmışlardır. Bu harflerin Kur’ân-ı Kerîm’den bir âyet veya âyet parçası olduğunda şüphe yoktur. Mânaları ve hikmetleri üzerinde ise farklı görüşler ve yorumlar ileri sürülmüştür. Sıradan insanların bilgi vasıtalarıyla mânalarını ve kullanılış maksatlarını hikmet bilmek ve anlamak mümkün olmayan bu harflere, kezâ lügat mânalarında kullanılmamış olup ne mânaya geldikleri de açıklanmamış bulunan bazı kelimelere müteşâbihat adı verilmektedir. Selef denilen ilk devir din bilginleriyle onların yolundan giden sonraki bazı âlimler müteşâbihatı yorumlamazlar, oldukları gibi benimseyip iman ederler. “Kur’an’da bulunmasının elbette bir hikmeti vardır, Allah ve Resulü bunları açıklamadığına göre aklımıza dayanarak açıklamaya kalkışmak bizim işimiz değildir, yetki sınırımızı aşar” derler. Kelâm, felsefe ve tasavvuf ehli bazı âlimler ise tefekkür veya ilham yoluyla müteşâbihatın mânalarının anlaşılabileceğini ileri sürmüş ve her biri için çeşitli yorumlar yapmışlardır. Bakara sûresinin ilk âyetini teşkil eden “elif-lâm-mîm”in mânasıyla ilgili olarak yirmiden fazla yorum vardır. Bunlardan şu üçü nisbeten daha tutarlı görünmektedira Bunlar, mânaları olmayan alfabe harfleridir, Kur’ân-ı Kerîm’in vahiy yoluyla Allah’tan geldiğine inanmayanlara meydan okumak ve âciz olduklarını ortaya çıkartmak için bazı sûrelerin başına konmuştur ve “Bu Kur’an, şu gördüğünüz harflerden yapılan kelime ve cümlelerden oluşmaktadır. Siz harfleri de biliyorsunuz. O halde haydi yapabiliyorsanız siz de böyle kelime ve cümlelerden oluşan ve Kur’an’a benzeyen bir kitap yazın!” denilmek Başında bulundukları sûrelerin muhtevalarına dikkat çekmek için yemin olarak Başlarında bulunan sûrelerin isimleri olarak indirilmiştir İbn Aşûr, I, 216. İmâm-ı Rabbânî önce Selef âlimleri gibi düşünürken bilâhare Allah Teâlâ’nın kendine, bu harflerin mâna ve sırlarından bir kısmını açtığını; böylece “müteşâbihatın mânalarının, Allah’ın bildirmesiyle bilinebileceğini ve bunların, açık mânalı âyetlerin muhkemât özü ve amacı olduğunu” anladığını ifade etmiştir Mektûbât, I, 296. Şah Veliyyullah, “Arap dilinde tek başına veya kelimelerin başlarına gelen harflerin özellikleriyle kelimelerin mânaları arasında bir ilişkinin bulunduğu” tesbitinden yola çıkarak sûrelerin başlarında bulunan harflerin de muhtevalarına delâlet ve onların özünü ihtiva ettiğini ileri göre “elif-lâm-mîm”in mânası, “Yaratılmışların çeşitli oluşlar ve ilişkilerle belirlenmiş hayatlarının gerekli kıldığı, ihtiyaç duyduğu irşadlar gayb âleminden gelerek onların hayatlarına girmekte ve yollarına ışık tutmaktadır” demektir. Al-i İmran Suresi – 49. Sayfa – 3. Cüzün 2. Hizbi Al-i İmran Suresi – 50. Sayfa – 3. Cüzün 2. Hizbi Al-i İmran Suresi – 51. Sayfa – 3. Cüzün 3. Hizbi Al-i İmran Suresi – 52. Sayfa – 3. Cüzün 3. Hizbi Al-i İmran Suresi – 53. Sayfa – 3. Cüzün 3. Hizbi Al-i İmran Suresi – 54. Sayfa – 3. Cüzün 3. Hizbi Al-i İmran Suresi – 55. Sayfa – 3. Cüzün 3. Hizbi Al-i İmran Suresi – 56. Sayfa – 3. Cüzün 4. Hizbi Al-i İmran Suresi – 57. Sayfa – 3. Cüzün 4. Hizbi Al-i İmran Suresi – 58. Sayfa – 3. Cüzün 4. Hizbi Al-i İmran Suresi – 59. Sayfa – 3. Cüzün 4. Hizbi Al-i İmran Suresi – 60. Sayfa – 3. Cüzün 4. Hizbi Al-i İmran Suresi – 61. Sayfa – 4. Cüzün 1. Hizbi Al-i İmran Suresi – 62. Sayfa – 4. Cüzün 1. Hizbi Al-i İmran Suresi – 63. Sayfa – 4. Cüzün 1. Hizbi Al-i İmran Suresi – 64. Sayfa – 4. Cüzün 1. Hizbi Al-i İmran Suresi – 65. Sayfa – 4. Cüzün 1. Hizbi Al-i İmran Suresi – 66. Sayfa – 4. Cüzün 2. Hizbi Al-i İmran Suresi – 67. Sayfa – 4. Cüzün 2. Hizbi Al-i İmran Suresi – 68. Sayfa – 4. Cüzün 2. Hizbi Al-i İmran Suresi – 69. Sayfa – 4. Cüzün 2. Hizbi Al-i İmran Suresi – 70. Sayfa – 4. Cüzün 2. Hizbi Al-i İmran Suresi – 71. Sayfa – 4. Cüzün 3. Hizbi Al-i İmran Suresi – 72. Sayfa – 4. Cüzün 3. Hizbi Al-i İmran Suresi – 73. Sayfa – 4. Cüzün 3. Hizbi Al-i İmran Suresi – 74. Sayfa – 4. Cüzün 3. Hizbi Al-i İmran Suresi – 75. Sayfa – 4. Cüzün 3. Hizbi Al-i İmran Suresi Arapça ve Türkçe Oku lâm mîm. lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûmkayyûmu. aleykel kitâbe bil hakkı musaddikan limâ beyne yedeyhi ve enzelet tevrâte vel incîlincîle. kablu huden lin nâsi ve enzelel furkânfurkâne, innellezîne keferû bi âyâtillâhi lehum azâbun şedîdşedîdun, vallâhu azîzun zuntikâmzuntikâmin. lâ yahfâ aleyhi şey’un fîl ardı ve lâ fîs semâ’semâi. yusavvirukum fîl erhâmi keyfe yeşâ’yeşâu, lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîmhakîmu. enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihâtmuteşâbihâtun, fe emmâllezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te’vîlihi, ve mâ ya’lemu te’vîlehû illâllâhillâllâhu, ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâbelbâbi. lâ tuziğ kulûbenâ ba’de iz hedeytenâ veheb lenâ min ledunke rahmehrahmeten, inneke entel vehhâbvehhâbu. inneke câmiun nâsi li yevmin lâ raybe fîhfîhî, innallâhe lâ yuhliful mîâdmîâde. keferû len tuğniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum minallâhi şey’âşey’en, ve ûlâike hum vekûdun nârnâri. de’bi âli fir’avne, vellezîne min kablihim kezzebû bi âyâtinâ, fe ehazehumullâhu bi zunûbihim vallâhu şedîdul ıkâbıkâbi. lillezîne keferû se tuglebûne ve tuhşerûne ilâ cehennemcehenneme, ve bi’sel mihâdmihâdu. kâne lekum âyetun fî fieteynil tekatâ fietun tukâtilu fî sebîlillâhi ve uhrâ kâfiratun yeravnehum misleyhim ra’yel aynayni, vallâhu yûeyyidu bi nasrihî men yeşâ’yeşâu inne fî zâlike le ibreten li ulîl ebsârebsâri. lin nâsi hubbuş şehevâti minen nisâi vel benîne vel kanâtîril mukantarati minez zehebi vel fıddati vel haylil musevvemeti vel en’âmi vel harsharsi, zâlike metâul hayâtid dunyâ, vallâhu indehu HUSNUL MEÂBmeâbi. e unebbiukum bi hayrın min zâlikum, lillezînettekav inde rabbihim cennâtun tecrî min tahtıhel enhâru hâlidîne fîhâ ve ezvâcun mutahharatun ve rıdvânun minallâhminallâhi, vallâhu basîrun bil ıbâdıbâdi. yekûlune rabbenâ innenâ âmennâ fagfir lenâ zunûbenâ ve kınâ azâben nârnâri. sâbirîne ves sâdıkîne vel kânitîne vel munfikîne vel mustagfirîne bil eshâreshâri. ennehû lâ ilâhe illâ huve, vel melâiketu ve ulûl ilmi kâimen bil kıstkıstı, lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîmhakîmu. dîne indâllâhil islâmislâmu, ve mâhtelefellezîne ûtûl kitâbe illâ min ba’di mâ câehumul ilmu bagyen beynehum, ve men yekfur bi âyâtillâhi fe innallâhe serîul hısâbhısâbı. in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebeani, ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâgu, vallâhu basîrun bil ibâdibâdi. yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnen nebiyyîne bi gayri hakkın ve yaktulûnellezîne ye’murûne bil kıstı minen nâsi, fe beşşirhum bi azâbin elîmelîmin. habitat a’mâluhum fîd dunyâ vel âhirahâhirati, ve mâ lehum min nâsırînnâsırîne. lem tera ilellezîne ûtû nasîben minel kitâbi yud’avne ilâ kitâbillâhi li yahkume beynehum summe yetevellâ ferîkun minhum ve hum mu’ridûnmu’ridûne. bi ennehum kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma’dûdâtma’dûdâtin, ve garrahum fî dînihim mâ kânû yefterûnyefterûne. keyfe izâ cema’nâhum li yevmin lâ raybe fîhi ve vuffiyet kullu nefsin mâ kesebet ve hum lâ yuzlemûnyuzlemûne. mâlikel mulki tû’til mulke men teşâu ve tenziul mulke mimmen teşâ’teşâu, ve tuizzu men teşâu ve tuzillu men teşâ’teşâu, bi yedikel hayrhayru, inneke alâ kulli şey’in kadîrkadîrun. leyle fîn nehâri ve tûlicun nehâra fîl leylleyli, ve tuhricul hayya minel meyyiti ve tuhricul meyyite minel hayyhayyi, ve terzuku men teşâu bi gayri hısâbhısâbın. yettehizil mu’minûnel kâfirîne evliyâe min dûnil mu’minînmu’minîne, ve men yef’al zâlike fe leyse minallâhi fî şey’in illâ en tettekû minhum tukâtatukâten, ve yuhazzirukumullâhu nefsehnefsehu, ve ilallâhil masîrmasîru. in tuhfû mâ fî sudûrikum ev tubdûhu ya’lemhullâhya’lemhullâhu, ve ya’lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardardı, vallâhu alâ kulli şey’in kadîrkadîrun. tecidu kullu nefsin mâ amilet min hayrin muhdâran, ve mâ amilet min sû’sûin, teveddu lev enne beynehâ ve beynehû emeden baîdâbaîden, ve yuhazzirukumullâhu nefsehnefsehu, vallâhu raûfun bil ıbâdıbâdi. in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîmrahîmun. etîûllâhe ver resûlresûle, fe in tevellev fe innallâhe lâ yuhibbul kâfirînkâfirîne. âdeme ve nûhan ve âle ibrâhîme ve âle imrâne alel âlemînâlemîne. ba’duhâ min ba’dba’din, vallâhu semîun alîmalîmun. kâlet imraetu ımrâne rabbi innî nezertu leke mâ fî batnî muharraran fe tekabbel minnî, inneke entes semîul alîmalîmu. lemmâ vadaathâ kâlet rabbi innî vada’tuhâ unsâ vallâhu a’lemu bi mâ vadaat ve leysez zekeru kel unsâ, ve innî semmeytuhâ meryeme ve innî uîzuhâ bike ve zurriyyetehâ mineş şeytânir racîmracîmi. tekabbelehâ rabbuhâ bi kabûlin hasenin ve enbetehâ nebâten hasenen, ve keffelehâ zekeriyyâ kullemâ dehale aleyhâ zekeriyyal mihrâbe, vecede indehâ rızkârızkan, kâle yâ meryemu ennâ leki hâzâ kâlet huve min indillâhindillâhi, innallâhe yerzuku men yeşâu bi gayri hısâbhısâbın. deâ zekeriyyâ rabbehrabbehu, kâle rabbi heblî min ledunke zurriyyeten tayyibehtayyibeten, inneke semîud duâ’duâi. nâdethul melâiketu ve huve kâimun yusallî fîl mihrâbi, ennallâhe yubeşşiruke bi yahyâ musaddikan bi kelimetin minallâhi ve seyyiden ve hasûran ve nebiyyen mines sâlihînsâlihîne. rabbi ennâ yekûnu lî gulâmun ve kad beleganiyel kiberu vemraetî âkirâkirun, kâle kezâlikellâhu yef’alu mâ yeşâ’yeşâu. rabbic’al lî âyehâyeten, kâle âyetuke ellâ tukellimen nâse selâsete eyyâmin illâ remzâremzan, vezkur rabbeke kesîran ve sebbih bil aşiyyi vel ibkâribkâri. iz kâletil melâiketu yâ meryemu innallâhastafâki ve tahhareki vestafâki alâ nisâil âlemînâlemîne. meryemuknutî li rabbiki vescudî verkai mear râkiînrâkiîne. min enbâil gaybi nûhîhi ileykileyke, ve mâ kunte ledeyhim iz yulkûne eklâmehum eyyuhum yekfulu meryeme, ve mâ kunte ledeyhim iz yahtesımûnyahtesımûne. kâletil melâiketu yâ meryemu innallâhe yubeşşiruki bi kelimetin minhu, ismuhul mesîhu îsebnu meryeme vecîhan fîd dunyâ vel âhırati ve minel mukarrabînmukarrabîne. yukellimun nâse fîl mehdi ve kehlen ve mines sâlihînsâlihîne. rabbi ennâ yekûnu lî veledun ve lem yemsesnî beşerbeşerun, kâle kezâlikillâhu yahluku mâ yeşâ’yeşâu izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûnyekûnu. yuallimuhul kitâbe vel hikmete vet tevrâte vel incîlincîle. resûlen ilâ benî isrâîle ennî kad ci’tukum bi âyetin min rabbikum, ennî ehluku lekum minet tîni ke heyetit tayri fe enfuhu fîhi fe yekûnu tayran bi iznillâhiznillâhi, ve ubriul ekmehe vel ebrasa ve uhyîl mevtâ bi iznillâhiznillâhi, ve unebbiukum bi mâ te’kulûne ve mâ teddehırûne, fî buyûtikum inne fî zâlike le âyeten lekum in kuntum mu’minînmu’minîne. musaddikan limâ beyne yedeyye minet tevrâti ve li uhılle lekum ba’dallezî hurrime aleykum ve ci’tukum bi âyetin min rabbikum fettekûllâhe ve etîûnetîûni. rabbî ve rabbikum fa’budûhfa’budûhu, hâzâ sırâtun mustakîmmustakîmun. lemmâ ehassa îsâ min humul kufre kâle men ensârî ilâllâhilâllâhi, kâlel havâriyyûne nahnu ensârullâhensârullâhi, âmennâ billâhbillâhi, veşhed bi ennâ muslimûnmuslimûne. âmennâ bi mâ enzelte vetteba’nâr resûle fektubnâ meaş şâhidînşâhidîne. mekerû ve mekarallâhmekarallâhu, vallâhu hayrul mâkirînmâkirîne. kâlellâhu yâ îsâ innî muteveffîke ve râfiuke ileyye ve mutahhiruke minellezîne keferû ve câilullezînettebeûke fevkallezîne keferû ilâ yevmil kıyâmehkıyâmeti, summe ileyye merciukum fe ahkumu beynekum fîmâ kuntum fîhi tahtelifûntahtelifûne. emmellezîne keferû fe uazzibuhum azâben şedîden fîd dunyâ vel âhıreti, ve mâ lehum min nâsirînnâsirîne. emmellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fe yuveffîhim ucûrehum vallâhu lâ yuhibbuz zâlimînzâlimîne. netlûhu aleyke minel âyâti vez zikril hakîm hakîmi. mesele îsâ indallâhi ke meseli âdemâdeme, halakahu min turâbin summe kâle lehu kun fe yekûnyekûnu. hakku min rabbike fe lâ tekun minel mumterînmumterîne. men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibînkâzibîne. hâzâ le huvel kasasul hakkhakku, ve mâ min ilâhin illâllâhillâllâhu, ve innellâhe le huvel azîzul hakîmhakîmu. in tevellev fe innallâhe alîmun bil mufsidînmufsidîne. yâ ehlel kitâbi teâlev ilâ kelimetin sevâin beynenâ ve beynekum ellâ na’bude illâllâhe ve lâ nuşrike bihî şey’en ve lâ yettehize ba’dunâ ba’den erbâben min dûnillâhdûnillâhi, fe in tevellev fe kûlûşhedû bi ennâ muslimûnmuslimûne. ehlel kitâbi lime tuhâccûne fî ibrâhîme ve mâ unziletit tevrâtu vel incîlu illâ min ba’dihba’dihî, e fe lâ ta’kılûnta’kılûne. entum hâulâi hâcectum fî mâ lekum bihî ilmun fe lime tuhâccûne fî mâ leyse lekum bihî ilmilmun, vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûnta’lemûne. kâne ibrâhîmu yahûdiyyen ve lâ nasrâniyyen ve lâkin kâne hanîfen muslimâmuslimen, ve mâ kâne minel muşrikînmuşrikîne. evlen nâsi bi ibrâhîme lellezînettebeûhu ve hâzan nebiyyu vellezîne âmenû vallâhu veliyyul mu’minînmu’minîne. tâifetun min ehlil kitâbi lev yudillûnekum ve mâ yudıllûne illâ enfusehum ve mâ yeş’urûnyeş’urûne. ehlel kitâbi lime tekfurûne bi âyâtillâhi ve entum teşhedûnteşhedûne. ehlel kitâbi lime telbisûnel hakka bil bâtılı ve tektumûnel hakka ve entum ta’lemûnta’lemûne. kâlet tâifetun min ehlil kitâbi âminû billezî unzile alellezîne âmenû vechen nehâri vekfurû âhirahu leallehum yerciûnyerciûne. lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâhyedillâhi, yu’tîhi men yeşâu, vallâhu vâsiun alîmalîmun. bi rahmetihî men yeşâ’yeşâu, vallâhu zul fadlil azîmazîmi. min ehlil kitâbi men in te’menhu bi kıntârin yueddihî ileykileyke, ve minhum men in te’menhu bi dînârin lâ yueddihî ileyke illâ mâ dumte aleyhi kâimâkâimen, zâlike bi ennehum kâlû leyse aleynâ fîl ummiyyîne sebîlsebîlun, ve yekûlûne alâllâhil kezibe ve hum ya’lemûnya’lemûne. men evfâ bi ahdihî vettekâ fe innallâhe yuhibbul muttekînmuttekîne. yeşterûne bi ahdillâhi ve eymânihim semenen kalîlen ulâike lâ halaka lehum fîl âhırati ve lâ yukellimuhumullâhu ve lâ yenzuru ileyhim yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim ve lehum azâbun elîmelîmun. inne minhum le ferîkan yelvûne elsinetehum bil kitâbi li tahsebûhu minel kitâbi ve mâ huve minel kitâbkitâbi, ve yekûlûne huve min indillâhi ve mâ huve min indillâhindillâhi, ve yekûlûne alâllâhil kezibe ve hum ya’lemûnya’lemûne. kâne li beşerin en yu’tiyehullâhul kitâbe vel hukme ven nubuvvete summe yekûle lin nâsi kûnû ıbâden lî min dûnillâhi ve lâkin kûnû rabbâniyyîne bi mâ kuntum tuallimûnel kitâbe ve bimâ kuntum tedrusûntedrusûne. lâ ye’murekum en tettehizûl melâikete ven nebiyyîne erbâbâerbâben, e ye’murukum bil kufri ba’de iz entum muslimûnmuslimûne. iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tansurunnehu, kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidînşâhidîne. men tevellâ ba’de zâlike fe ulâike humul fâsikûnfâsikûne. fe gayre dînillâhi yebgûne ve lehû esleme men fîs semâvâti vel ardı tav’an ve kerhen ve ileyhi yurceûnyurceûne. âmennâ billâhi ve mâ unzile aleynâ ve mâ unzile alâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâtı ve mâ ûtiye mûsâ ve îsâ ven nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin minhum, ve nahnu lehu muslimûnmuslimûne. men yebtegi gayral islâmi dînen fe len yukbele minhu, ve huve fîl âhirati minel hâsirînhâsirîne. yehdillâhu kavmen keferû ba’de îmânihim ve şehidû enner resûle hakkun ve câehumul beyyinâtbeyyinâtu vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimînzâlimîne. cezâuhum enne aleyhim la’netallâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaînecmaîne. fîhâ, lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunzarûnyunzarûne. tâbû min ba’di zâlike ve aslehû fe innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. keferû ba’de îmânihim summezdâdû kufran len tukbele tevbetuhum, ve ulâike humud dâllûndâllûne. keferû ve mâtû ve hum kuffârun fe len yukbele min ehadihim mil’ul ardı zeheben ve leviftedâ bihbihî, ulâike lehum azâbun elîmun ve mâ lehum min nâsırînnâsırîne. tenâlûl birre hattâ tunfikû mimmâ tuhibbûntuhibbûne, ve mâ tunfikû min şey’in fe innallâhe bihî alîmalîmun. taâmi kâne hillen li benî isrâile illâ mâ harrame isrâîlu alâ nefsihî min kabli en tunezzelet tevrâttevrâtu, kul fe’tû bit tevrâti fetlûhâ in kuntum sâdıkînsâdıkîne. menifterâ alâllâhil kezibe min ba’di zâlike fe ulâike humuz zâlimûnzâlimûne. sadakallâhu fettebiû millete ibrâhîme hanîfâhanîfen, ve mâ kâne minel muşrikînmuşrikîne. evvele beytin vudia lin nâsi lellezî bi bekkete mubâreken ve huden lil âlemînâlemîne. âyâtun beyyinâtun makâmu ibrâhîmibrâhîme, ve men dahalehu kâne âminââminen, ve lillâhi alen nâsi hiccul beyti menistetâa ileyhi sebîlâsebîlen, ve men kefere fe innallâhe ganiyyun anil âlemînâlemîne. yâ ehlel kitâbi lime tekfurûne bi âyâtillâhi, vallâhu şehîdun alâ mâ ta’melûnta’melûne. yâ ehlel kitâbi lime tesuddûne an sebîlillâhi men âmene tebgûnehâ ivecen ve entum şuhedâu ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûnta’melûne. eyyuhâllezîne âmenû in tutîû ferîkan minellezîne ûtûl kitâbe yeruddûkum ba’de îmânikum kâfirînkâfirîne. keyfe tekfurûne ve entum tutlâ aleykum âyâtullâhi ve fîkum resûluhresûluhu, ve men ya’tesim billâhi fe kad hudiye ilâ sırâtın mustakîmmustakîmin. eyyuhâllezîne âmenûttekullâhe hakka tukâtihî ve lâ temûtunne illâ ve entum muslimûnmuslimûne. bihablillâhi cemîân ve lâ teferrakû, vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâihvânen, ve kuntum alâ şefâ hufratin minen nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûntehtedûne. minkum ummetun yed’ûne ilel hayri ve ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munkermunkeri, ve ulâike humul muflihûnmuflihûne. lâ tekûnû kellezîne teferrakû vahtelefû min ba’di mâ câehumul beyyinâtbeyyinâtu, ve ulâike lehum azâbun azîmazîmun. tebyaddu vucûhun ve tesveddu vucûhvucûhun, fe emmellezînesveddet vucûhuhum e kefertum ba’de îmânikum fe zûkûl azâbe bimâ kuntum tekfurûntekfurûne. emmellezînebyaddat vucûhuhum fe fî rahmetillâhrahmetillâhi, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. âyâtullâhi netlûhâ aleyke bil hakkhakkı, ve mâllâhu yurîdu zulmen lil âlemînâlemîne. lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardardı, ve ilâllâhi turceul umûrumûru. hayra ummetin uhricet lin nâsi te’murûne bil ma’rûfi ve tenhevne anil munkeri ve tu’minûne billâhbillâhi, ve lev âmene ehlul kitâbi le kâne hayran lehum, minhumul mu’minûne ve ekseruhumul fâsikûnfâsikûne. yedurrûkum illâ ezâezen, ve in yukâtilûkum yuvellûkumul edbâredbâre, summe lâ yunsarûnyunsarûne. aleyhimuz zilletu eyne mâ sukıfû illâ bi hablin minallâhi ve hablin minen nâsi ve bâû bi gadabin minallâhi ve duribet aleyhimul meskenehmeskenetu, zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnel enbiyâe bi gayri hakkhakkın, zâlike bimâ asav ve kânû ya’tedûnya’tedûne. sevâen, min ehlil kitâbi ummetun kâimetun yetlûne âyâtillâhi ânâel leyli ve hum yescudûnyescudûne. billâhi vel yevmil âhiri ve ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munkeri ve yusâriûne fîl hayrâthayrâti, ve ulâike mines sâlihînsâlihîne. mâ yef’alû min hayrin fe len yukferûhyukferûhu, vallâhu alîmun bil muttekînmuttekîne. keferû len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum minallâhi şey’âşey’en, ve ulâike ashâbun nârnâri, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. mâ yunfikûne fî hâzihil hayâtid dunyâ ke meseli rîhin fîhâ sırrun esâbet harse kavmin zalemû enfusehum fe ehlekethu ve mâ zalemehumullâhu ve lâkin enfusehum yazlımûnyazlımûne. eyyuhâllezîne âmenû lâ tettehızû bitâneten min dûnikum lâ ye’lûnekum habâlâhabâlen, veddû mâ anittum, kad bedetil bagdâu min efvâhihim, ve mâ tuhfî sudûruhum ekberekberu, kad beyyennâ lekumul âyâti in kuntum ta’kılûnta’kılûne. entum ulâi tuhıbbûnehum ve lâ yuhıbbûnekum ve tu’minûne bil kitâbi kullihi, ve izâ lekûkum kâlû âmennâ, ve izâ halev addû aleykumul enâmile minel gayzgayzi, kul mûtû bi gayzikum, innallâhe alîmun bi zâtis sudûrsudûri. temseskum hasenetun tesû’hum, ve in tusibkum seyyietun yefrahû bihâ ve in tasbirû ve tettekû lâ yadurrukum keyduhum şey’aşey’en, innallâhe bi mâ ya’melûne muhîtmuhîtun. iz gadavte min ehlike tubevviul mu’minîne makâide lil kıtâlkıtâli, vallâhu semîun alîmalîmun. hemmet tâifetâni minkum en tefşelâ vallâhu veliyyuhumâ ve alâllâhi fel yetevekkelil mu’minûnmu’minûne. lekad nasarakumullâhu bi bedrin ve entum ezillehezilletun, fettekûllâhe leallekum teşkurûnteşkurûne. tekûlu lil mu’minîne e len yekfiyekum en yumiddekum rabbukum bi selâseti âlâfin minel melâiketi munzelînmunzelîne. in tasbirû ve tettekû ve ye’tûkum min fevrihim hâzâ yumdidkum rabbukum bi hamseti âlâfin minel melâiketi musevvimînmusevvimîne. mâ cealehullâhu illâ buşrâ lekum ve li tatmeinne kulûbukum bihbihî, ve men nasru illâ min indillâhil azîzil hakîmhakîmi. yaktaa tarafen minellezîne keferû ev yekbitehum fe yenkalibû hâibînhâibîne. leke minel emri şey’un ev yetûbe aleyhim ev yuazzibehum fe innehum zâlimûnzâlimûne. lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardardı, yagfiru li men yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, vallâhu gafûrun rahîmrahîmun. eyyuhâllezîne âmenû lâ te’kulur ribâ ad’âfen mudâafehmudâafeten, vettekûllâhe leallekum tuflihûntuflihûne. nârelletî uiddet lil kâfirînkâfirîne. atîûllâhe ver resûle leallekum turhamûnturhamûne. sâriû ilâ magfiretin min rabbikum ve cennetin arduhâs semâvâtu vel ardu, uiddet lil muttekînmuttekîne. yunfikûne fîs serrâi ved darrâi vel kâzımînel gayza vel âfîne anin nâsnâsi, vallâhu yuhibbul muhsinînmuhsinîne. izâ fealû fâhişeten ev zalemû enfusehum zekerûllâhe festagferû li zunûbihim, ve men yagfiruz zunûbe illâllâhu ve lem yusırrû alâ mâ fealû ve hum ya’lemûn ya’lemûne. cezâuhum magfiretun min rabbihim ve cennâtun tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ, ve ni’me ecrul âmilînâmilîne. halet min kablikum sunenun, fe sîrû fîl ardı fenzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibînmukezzibîne. beyânun lin nâsi ve huden ve mev’ızatun lil muttekînmuttekîne. lâ tehinû ve lâ tahzenû ve entumul a’levne in kuntum mu’minînmu’minîne. yemseskum karhun fe kad messel kavme karhun misluhmisluhu, ve tilkel eyyâmu nudâviluhâ beynen nâsnâsi, ve li ya’lemallâhullezîne âmenû ve yettehize minkum şuhedâe vallâhu lâ yuhibbuz zâlimînzâlimîne. liyumahhisallâhullezîne âmenû ve yemhakal kâfirînkâfirîne. hasibtum en tedhulûl cennete ve lemmâ ya’lemillâhullezîne câhedû minkum ve ya’lemes sâbirînsâbirîne. lekad kuntum temennevnel mevte min kabli en telkavhu, fe kad raeytumûhu ve entum tenzurûntenzurûne. mâ muhammedun illâ resûlresûlun, kad halet min kablihir rusûlrusûlu, e fein mâte ev kutilenkalebtum alâ a’kâbikum, ve men yenkalib alâ akıbeyhi fe len yadurrallâhe şey’âşey’en, ve se yeczîllâhuş şâkirînşâkirîne.” mâ kâne li nefsin en temûte illâ bi iznillâhi kitâben mueccelâmueccelen, ve men yurid sevâbed dunyâ nu’tihî minhâ, ve men yurid sevâbel âhirati nu’tihî minhâ, ve se neczîş şâkirînşâkirîne. keeyyin min nebiyyin kâtele, meahu rıbbiyyûne kesîrkesîrun, fe mâ vehenû li mâ asâbehum fî sebîlillâhi ve mâ daufû ve mestekânû vallâhu yuhibbus sâbirînsâbirîne. mâ kâne kavlehum illâ en kâlû rabbenagfir lenâ zunûbenâ ve isrâfenâ fî emrinâ ve sebbit akdâmenâ vensurnâ alel kavmil kâfirînkâfirîne. âtâhumullâhu sevâbed dunyâ ve husne sevâbil âhirehâhireti, vallâhu yuhibbul muhsinînmuhsinîne. eyyuhâllezîne âmenû in tutîûllezîne keferû yeruddûkum alâ a’kâbikum fe tenkalibû hâsirînhâsirîne. mevlâkum, ve huve hayrun nâsırînnâsırîne. nulkî fî kulûbillezîne keferûr ru’be bimâ eşrakû billâhi mâ lem yunezzil bihî sultânâsultânen, ve me’vâhumun nârnâru, ve bi’se mesvez zâlimînzâlimîne. lekad sadakakumullâhu va’dehû iz tehussûnehum bi iznihiznihî, hattâ izâ feşiltum ve tenâza’tum fîl emri ve asaytum min ba’di mâ erâkum mâ tuhıbbûntuhıbbûne, minkum men yurîdud dunyâ ve minkum men yurîdul âhirehâhirete, summe sarafekum anhum li yebteliyekum, ve lekad afâ ankum, vallâhu zû fadlin alel mu’minînmu’minîne. tus’idûne ve lâ telvûne alâ ehadin ver resûlu yed’ûkum fî uhrâkum fe esâbekum gammen bi gammin li keylâ tahzenû alâ mâ fâtekum ve lâ mâ asâbekum, vallâhu habîrun bimâ ta’melûnta’melûne. enzele aleykum min ba’dil gammi emeneten nuâsen yagşâ tâifeten minkum, ve tâifetun kad ehemmethum enfusuhum yezunnûne billâhi gayral hakkı zannel câhiliyyehcâhiliyyeti, yekûlûne hel lenâ minel emri min şey’şey’in, kul innel emre kullehu lillâhlillâhi, yuhfûne fî enfusihim mâ lâ yubdûne lekleke, yekûlûne lev kâne lenâ minel emri şey’un mâ kutilnâ hâhunâ, kul lev kuntum fî buyûtikum le berezellezîne kutibe aleyhimul katlu ilâ medâciihim, ve li yebteliyallâhu mâ fî sudûrikum ve li yumahhısa mâ fî kulûbikum, vallâhu alîmun bi zâtis sudûrsudûri. tevellev minkum yevmel tekal cem’âni, inne mestezellehumuş şeytânu bi ba’di mâ kesebû, ve lekad afâllâhu anhum innallâhe gafûrun halîmhalîmun. eyyuhâllezîne âmenû lâ tekûnû kellezîne keferû ve kâlû li ıhvânihim izâ darabû fîl ardı ev kânû guzzen lev kânû indenâ mâ mâtû ve mâ kutilû, li yec’alallâhu zâlike hasreten fî kulûbihim vallâhu yuhyî ve yumîtyumîtu, vallâhu bi mâ ta’melûne basîrbasîrun. lein kutiltum fî sebîlillâhi ev muttum le magfiretun minallâhi ve rahmetun hayrun mimmâ yecmeûnyecmeûne. lein muttum ev kutiltum le ilâllâhi tuhşerûntuhşerûne. bimâ rahmetin minallâhi linte lehum, ve lev kunte fazzan galîzal kalbi lenfaddû min havlike, fa’fu anhum vestagfir lehum ve şâvirhum fîl emremri, fe izâ azamte fe tevekkel alâllâhalâllâhi, innallâhe yuhibbul mutevekkilînmutevekkilîne. yansurkumullâhu fe lâ gâlibe lekum, ve in yahzulkum fe men zellezî yansurukum min ba’dihi, ve alâllâhi felyetevekkelil mu’minûnmu’minûne. mâ kâne li nebiyyin en yagullyagulle, ve men yaglul ye’ti bimâ galle yevmel kıyâmehkıyâmeti, summe tuveffâ kullu nefsin mâ kesebet ve hum lâ yuzlemûnyuzlemûne. femenittebea rıdvânallâhi ke men bâe bi sehatin minallâhi ve me’vâhu cehennemcehennemu, ve bi’sel masîrmasîru. derecâtun indallâhindallâhi, vallâhu basîrun bi mâ ya’melûnya’melûne. mennallâhu alâl mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete, ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubînmubînin. ve lemmâ asâbetkum musîbetun kad asabtum misleyhâ, kultum ennâ hâzâ, kul huve min indi enfusikum innallâhe alâ kulli şey’in kadîrkadîrun. mâ asâbekum yevmel tekal cem’âni fe bi iznillâhi ve li ya’lemel mu’minînmu’minîne. li ya’lemellezîne nâfekû, ve kîle lehum teâlev kâtilû fî sebîlillâhi evidfeû kâlû lev na’lemu kıtâlen letteba’nâkum, hum lil kufri yevmeizin akrabu minhum lil îmânîmâni, yekûlûne bi efvâhihim mâ leyse fî kulûbihim, vallâhu a’lemu bi mâ yektumûnyektumûne. kâlû li ihvânihim ve kaadû lev atâûnâ mâ kutilkutilû, kul fedreû an enfusikumul mevte in kuntum sâdıkînsâdıkîne. lâ tahsebennellezîne kutilû fî sebîlillâhi emvâtâemvâten, bel ahyâun inde rabbihim yurzekûnyurzekûne. bi mâ âtâhumullâhu min fadlıhî, ve yestebşirûne billezîne lem yelhakû bihim min halfihim, ellâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne. bi ni’metin minallâhi ve fadlin, ve ennallâhe lâ yudîu ecrel mu’minînmu’minîne. lillâhi ver resûli min ba’di mâ asâbehumul karhkarhu, lillezîne ahsenû minhum vettekav ecrun azîmazîmun. kâle lehumun nâsu innen nâse kad cemeû lekum fahşevhum fe zâdehum îmânâîmânen, ve kâlû hasbunâllâhu ve ni’mel vekîlvekîlu. bi ni’metin minallâhi ve fadlin lem yemseshum sûun, vettebeû rıdvânallâhrıdvânallâhi, vallâhu zû fadlin azîmazîmin. zâlikumuş şeytânu yuhavvifu evliyâehu, fe lâ tehâfûhum ve hâfûni in kuntum mu’minînmu’minîne. lâ yahzunkellezîne yusâriûne fîl kufrkufri, innehum len yadurrûllâhe şey’âşey’an, yurîdullâhu ellâ yec’ale lehum hazzan fîl âhirehâhireti, ve lehum azâbun azîmazîmun. kufra bil îmâni len yedurrûllâhe şey’âşey’en, ve lehum azâbun elîmelîmun. lâ yahsebennellezîne keferû ennemâ numlî lehum hayrun li enfusihim, innemâ numlî lehum li yezdâdû ismâismen, ve lehum azâbun muhînmuhînun. kânallâhu li yezerel mu’minîne alâ mâ entum aleyhi hattâ yemîzel habîse minet tayyibtayyibi, ve mâ kânallâhu li yutliakum alâl gaybi ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yeşâu fe âminû billâhi ve rusulihî, ve in tu’minû ve tettekû fe lekum ecrun azîmazîmun. lâ yahsebennellezîne yebhalûne bi mâ âtâhumullâhu min fadlıhî huve hayran lehum, bel huve şerrun lehum se yutavvekûne mâ bahilû bihî yevmel kıyâmehkıyâmeti, ve lillâhi mîrâsus semâvâti vel ardardı, vallâhu bi mâ ta’melûne habîrhabîrun. semiallâhu kavlellezîne kâlû innallâhe fakîrun ve nahnu agniyâu se nektubu mâ kâlû ve katlehumul enbiyâe bi gayri hakkın, ve nekûlu zûkû azâbel harîkharîki. bimâ kaddemet eydîkum ve ennallâhe leyse bi zallâmin lil abîdabîdi. kâlû innallâhe ahide ileynâ ellâ nu’mine li resûlin hattâ ye’tiyenâ bi kurbânin te’kuluhun nârnâru, kul kad câekum rusulun min kablî bil beyyinâti ve billezî kultum fe lime kateltumûhum in kuntum sâdıkînsâdıkîne. in kezzebûke fe kad kuzzibe rusulun min kablike câu bil beyyinâti vez zuburi vel kitâbil munîrmunîri. nefsin zâikatul mevtmevti, ve innemâ tuveffevne ucûrekum yevmel kıyâmehkıyâmeti, fe men zuhziha anin nâri ve udhılel cennete fe kad fâzfâze, ve mâl hâyâtud dunyâ illâ metâul gurûrgurûri. tublevunne fî emvâlikum ve enfusikum ve le tesmeunne minellezîne ûtûl kitâbe min kablikum ve minellezîne eşrakû ezen kesîrâkesîran, ve in tasbirû ve tettekû fe inne zâlike min azmil umûrumûri. iz ehazallâhu mîsâkallezîne ûtûl kitâbe le tubeyyinunnehu lin nâsi ve lâ tektumûnehtektumûnehu, fe nebezûhu verâe zuhûrihim veşterav bihî semenen kalîlâkalîlen, fe bi’se mâ yeşterûnyeşterûne. tahsebennellezîne yefrahûne bi mâ etev ve yuhıbbûne en yuhmedû bi mâ lem yef’alû fe lâ tahsebennehum bi mefâzetin minel azâbazâbi, ve lehum azâbun elîmelîmun. lillâhi mulkus semâvâti vel ardardı, vallâhu alâ kulli şey’in kadîrkadîrun. fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâbulîl elbâbı. yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ardardı, rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâbâtılan, subhâneke fekınâ azâben nârnârı. inneke men tudhılin nâre fe kad ahzeytehahzeytehu, ve mâ liz zâlimîne min ensârensârin. innenâ semi’nâ munâdiyen yunâdî lil îmâni en âminû bi rabbikum fe âmennâ, rabbenâ fagfir lenâ zunûbenâ ve keffir annâ seyyiâtinâ ve teveffenâ meal ebrârebrâri. ve âtinâ mâ vaadtenâ alâ rusulike ve lâ tuhzinâ yevmel kıyâmehkıyâmeti, inneke lâ tuhliful mîâdmîâde. lehum rabbuhum ennî lâ udîu amele âmilin minkum min zekerin ev unsâ, ba’dukum min ba’dba’dın, fellezîne hâcerû ve uhricû min diyârihim ve uzû fî sebîlî ve kâtelû ve kutilû le ukeffirenne anhum seyyiâtihim ve le udhılennehum cennâtin tecrî min tahtihâl enhârenhâru, sevâben min indillâhindillâhi vallâhu indehû husnus sevâbsevâbi. yegurranneke tekallubelluzîne keferû fîl bilâdbilâdi. kalîlun summe me’vâhum cehennemcehennemu, ve bi’sel mihâdmihâdu. rabbehum lehum cennâtun tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ nuzulen min indillâhindillâhi, ve mâ indallâhi hayrun lil ebrârebrâri. inne min ehlil kitâbi le men yu’minu billâhi ve mâ unzile ileykum ve mâ unzile ileyhim hâşiîne lillâhi, lâ yeşterûne bi âyâtillâhi semenen kalîlâkalîlen, ulâike lehum ecruhum inde rabbihim innallâhe serîul hısâbhısâbi. eyyuhâllezîne âmenusbirû ve sâbirû ve râbitû vettekûllâhe leallekum tuflihûntuflihûne. Bayraktar Bayraklı Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an MealiGöklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklı selim sahipleri için gerçekten alınacak dersler Okuyan Kur’an Meal-TefsirŞüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün değişmesinde birbiri peşine gelişinde* öz akıl sahipleri için dersler vardır.*Edip Yüksel Mesaj Kuran ÇevirisiGöklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbirini izlemesinde akıl sahipleri için ayetler var.*Kuşkusuz, göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, sağlıklı düşünenler için kesin kanıtlar Vakfı Süleymaniye Vakfı MealiGöklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün peş peşe gelişinde, sağlam duruşlu olanlar için göstergeler Rıza Safa Kur'an-ı Kerim GerçekKuşkusuz, hem göklerin ve yeryüzünün yaratılışında hem de gece ve gündüzün birbirini izlemesinde, sağduyulu olanlar için kesinlikle kanıtlar İslamoğlu Hayat Kitabı Kur’anKuşkusuz göklerin ve yeryüzünün yaratılışında, gece ile gündüzün birbirini izlemesinde derin bir kavrayış sahipleri için alınacak dersler Nuri Öztürk Kur'an-ı Kerim MealiŞu bir gerçek ki, göklerin ve yerin yaratılışında, geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde, aklını ve gönlünü işletenler için çok ibretler Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe AnlamıŞüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler sadeleştirilmiş Kesinlikle, göklerin ve yeri yaratılışında ve gece ile gündüzün ardarda gelişinde vicdanları temiz akıl sahiplerine gerçekten deliller Esed Kur'an MesajıKuşkusuz, göklerin ve yerin yaratılışında ve gece ile gündüzün birbirini izlemesinde derin kavrayış sahipleri için alınacak dersler vardır,Diyanet İşleri Kur'an-ı Kerim Türkçe MealiGöklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler Hamdi Yazır Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiElbette o göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ard arda gelişinde şüphesiz ayetler var vicdanları temiz ülül'elbab içinSüleyman Ateş Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiGöklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette sağduyu sahipleri için ibretler göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler Basri Çantay Kur'an-ı Hakim ve Meal-i KerimHakıykat, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde ve uzayıb kısalmasında temiz akıl saahibleri için elbet ibret verici deliller ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde; akıl sahibleri için elbette ayetler Piriş Kur'an-ı Kerim Türkçe AnlamıGöklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, akıl sahipleri için deliller Yıldırım Kuran-ı Kerim ve MealiMuhakkak göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip sürelerinin uzayıp kısalmasında düşünen insanlar için elbette birçok dersler Hulusi Türkçe Kur'an ÇözümüKesinlikle semaların algılanan boyuttan kuantsal boyuta kadar ve arzın algılamaya göre madde kabul edilen her boyutun yaratılışında, gece ve gündüzün birbirine dönüşmesi sisteminde neden ve nasıl gece gündüz oluşumu, süreleri vs. öze ermişler Ulül Elbab için işaretler Yüksel Eski Baskı Mesaj Kuran ÇevirisiGöklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbirini izlemesinde akıl sahipleri için ayetler varErhan Aktaş Eski Baskı Kerim Kur'anKuşkusuz, göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, sağlıklı düşünenler için kesin kanıtlar Khalifa The Final TestamentIn the creation of the heavens and the earth, and the alternation of night and day, there are signs for those who possess Monotheist Group The Quran A Monotheist TranslationIn the creation of the heavens and the earth, and the difference between the night and the day, are signs for those who possess Quran A Reformist TranslationIn the creation of heavens and earth, and the difference between night and day, are signs for those with intelligence.

inne fi halkıs semavati vel ard