insülin mi hap mı daha iyi
Diyabete bağlı göz, sinir, böbrek hasarı olan veya diyabetik ayak gelişen hastalar bu komplikasyonların daha da ilerlememesi için ve daha iyi kan şekeri kontrolü için insülin kullanmalıdır. İnsülin Hakkında. İnsülin Nedir? İnsülin, vücudumuzda pankreas adı verilen organdaki beta hücreleri tarafından salınan bir hormondur.
İnsülinkilo aldırır mı? Diyabet bir metabolizma hastalığı olduğu için kilo alımı sık rastlanılan bir sorundur. İnsülini fazla yapma ya da insülin-öğün ilişkisinde aksamalar, hekim, hemşire ve diyetisyen önerilerine uyulmaması sadece insülinde değil, insülin salgılatıcı ilaçlarda da kilo artışına neden
10.Lavanta. Uykusuzluğun birçok olası nedeni arasında, modern dünyamızda en yaygın olan iki şey stres ve çoğu insanın günlük olarak uyku için yeterli zaman ayırmamasıdır. Ne yazık ki, pudra ya da hap, altı – sekiz saat uyumaya izin vermeyecektir, ancak bazı takviyeler stresin hafifletilmesine yardımcı olabilir.
İnsülin Direncinin Belirtileri. İnsülin direnci; genellikle acil bir durum yaratmadan, farklı rahatsızlıklar için doktora gidildiğinde, doktorun fark ettiği bir durumdur. Bu yüzden, erken teşhis etmek, belirtileri iyi anlayıp, kendi kendinize ön teşhis koymanızı gerektirmektedir.
İnsülin Kırmızı: karbon; yeşil: oksijen; mavi: azot; pembe: kükürt. Mavi/pembe şeritler iskeleti simgeliyor. İnsülin, moleküler ağırlığı 5,8 kilodalton (kDa) olan, polipeptit yapılı ve vücuttaki karbonhidrat özüştürmesinin düzenlenmesinde glukagon ile birlikte rol alan bir hormondur. Kan şekerini düşürücü etki yapar.
Site De Rencontre Pour Jeune Sans Inscription. - 0448 Güncelleme - 0511 Bugünlerin en popüler konularından biri, kanda insülin seviyesinin yüksek olmasının başta kalp-damar hastalıkları olmak üzere ciddi hastalıklara yol açacağı iddiası Temel YILMAZ / GAZETE HABERTÜRK Son zamanlarda insülinle ilgili birçok yazı çıkıyor, birçok iddia ortaya atılıyor. “Kanda insülin seviyesi ne kadar azsa ömür o kadar uzun olur”, “İnsülin kanda yükseldikçe ciddi hastalıkların oluşması ihtimali artar”, “İnsülinin fazlası kanser yapar” gibi iddialar uzayıp gidiyor. Bu tür yayınlar, yaşamı boyunca insülin kullanmak zorunda olan birçok hastada ciddi endişeler oluşturuyor. Az değil ülkemizde 500 binin üzerinde insülin kullanan hasta var. Son günlerde diyabetli hastalardan bu konuyla ilgili birçok soru aldım. İNSÜLİN OLMAZSA OLMAZ Öncelikli olarak bir gerçek var İnsülin yaşam için mutlak gerekli ve olmazsa olmaz bir hormon. İnsülinsiz yaşam mümkün değil. İnsülin hormonu, pankreas dediğiniz salgı bezi tarafından salgılanır ve vücudun enerjisinin % 99’undan fazlasını sağlayan glikozun kan şekerinin kandaki kontrolünü sağlar. Kanda şeker seviyesi yükselince pankreas insülin salgısını artırır ve şekeri normal düzeylere indirir. Bu durumun tam tersi olur da herhangi bir nedenle kanda insülin seviyesi azalınca şeker düzeyleri kontrol edilemez ve yükselir, diyabet ortaya çıkar. Bu nedenle kanda insülinin azalması, insanlarda yaşamı tehlikeye atar. HASAR VERMİYOR ORGANLARI KORUYOR Bugünlerin en popüler konularından biri, kanda insülin seviyesinin yüksek olmasının başta kalp-damar hastalıkları olmak üzere ciddi hastalıklara yol açacağı iddiası. Bu tür yorumlar, insülin kullanan diyabetli hastalarda, “Acaba yaptığım insülin organlarıma zarar verir mi?” endişesi oluşturmakta. Bu konuda endişeye gerek yok, çünkü insülinle ilgili iki önemli bilimsel gerçek var. Birinci gerçek, insülin diyabetli hastalarda organlarda hasar yapan değil başta kalp-damar hastalıkları, böbrekler, sinir sistemi olmak üzere organları koruyan bir hormondur. İnsülin tedavisi organ hasarı yapmaz, aksine yetersiz insülin alımı ya da insülinin kandaki seviyesinin eksikliği organ hasarlarına neden olur ve hızlandırır. İkinci konu ise sağlıklı insanlarda kanda insülinin yüksekliği her zaman kalp-damar bozukluklarına neden olacak diye bir kuralın olmadığı. “İnsülinoma” adı verilen pankreasta ya da başka organlarda aşırı insülin salgılayan iyi huylu tümörü olan ve kanda sürekli insülin düzeyi yüksekliği bulunan hastalarda kalp-damar hasarı olduğuna dair bir kanıt yok. Buradaki temel sorun, kanda insülin yüksekliği değil, hücreye yeterli düzeyde insülin girememesidir. İster kanda insülin hormonunun yokluğu, isterse kanda insülin yüksek olmasına rağmen direnç nedeniyle insülinin hücreye girişi bozulur ve yetersiz olursa, hücredeki bu eksiklik kalp-damar ve organ hasarlarına neden olabilir. Zaten insülin direncinin kalp-damar hastalıklarına neden olması ve organlar üzerine olumsuz etkisi, kandaki yüksek insülin değil, insülin direnci nedeniyle hücre duvarındaki engelden dolayı hücreye yeterli insülin girememesi sonucu olur. KANSERE YOL AÇTIĞINA DAİR YETERLİ KANIT YOK “İnsülinoma” adı verilen pankreasta ya da başka organlarda aşırı insülin salgılayan iyi huylu tümörü olan ve kanda sürekli insülin düzeyi yüksekliği bulunan hastalarda kalpdamar hasarı olduğuna dair bir kanıt yok. Diyabetlileri endişelendiren diğer bir konu da insülin-kanser ilişkisine dair iddialar. Bu iddiaları kanıtlayacak güçlü bir veri yok. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi FDA, diyabet tedavisinde kullanılan insülinin kansere yol açtığına dair yeterli kanıtlar olmadığını ve insülinlerin güvenle kullanılacağını belirtti. Öte yandan insülin direncine bağlı kanda yüksek insülin seviyeleri yüksekliği ile kanser arasındaki ilişki henüz tartışmalı. Ortaya atılan verilerin hücre içi insülin eksikliği ya da insülin direnci nedeniyle oluşan obeziteyle şişmanlıkla ilgili olup olmadığı kesinleşmiş değil. Kanda insülin yüksek olunca kanser olasılığının arttığına dair hiçbir yazı yok. Kanında insülin seviyesinin sürekli yüksek olduğu “insülinoma” hastalarında da böyle bir literatür verisi yok. İnsülin direnci olan hastalarda bazı kanser türlerinin diğer hastalara göre daha fazla olduğunu iddia eden yayınlarda ağırlıklı olarak, “insülin direncine bağlı kilo alınması sonucu ortaya çıkan obezite ya da hücreye yeterli insülin hormonunun girememesi nedenine bağlı olduğu” bildirilmekte. Bu çalışmalar da henüz kesin bir yargı oluşturabilecek kadar güçlü değil. Sonuç olarak; insülin yaşam için olmazsa olmaz bir hormon. İnsülinin keşfi, insanlık tarihinin en önemli bilim olaylarından birisi. Milyonlarca insanın sağlıklı yaşamını sürdürmesi insülin sayesinde. İnsülin kullanan diyabetli hastalarımızın endişe etmesine gerek yok.
İnsülin enjeksiyonu, halk arasında bilinen aksine, sigara ve alkol gibi bağımlılık ve alışkanlık yapmaz. İnsülinin hayat kurtaran bir ilaç olduğunu ve aslında kendimize enjeksiyon yapmakla daha sağlıklı bir yaşam sürmek için gerekli olanı yaptığımızı hatırlamamız bu fikre alışmamızı kolaylaştırabilir. İnsülin Nedir? İnsülinin görevini anlayabilmek için öncelikle vücudumuzun, fonksiyonlarını yerine getirmesi için gerekli olan enerjiyi nasıl sağladığını kısaca bilmemiz gerekir. Yediğimiz besinler sindirime uğradıktan sonra vücudumuzda bulunan enzimler sayesinde şekere parçalanır. Şeker gukoz kan akımı ile vücudun tüm bölümlerine taşınır. Vücudumuzun ana besin kaynağı olan şeker, enerji sağlayabilmek için kandan vücut hücrelerinin kas hücreleri, yağ hücreleri ve karaciğer hücreleri içine girmelidir. İnsülin, vücudumuzda midenin altında ve arka tarafında bulunan pankreas adındaki organın, beta hücrelerinden salgılanan bir hormondur. Kandaki şekerin kandan ayrılarak hücre içine girmesini sağlar. Böylelikle kandaki şeker düzeyi de yükselmemiş olur. Diyabetli olmayan bir insanda her gıda alımı sonrası, pankreas alınan besinlerin enerji haline dönüşmesini sağlamak için insülin üretir. Bu demektir ki tüm insanlar insüline ise, pankreas yeterli miktarda insülini üretmez veya üretilen insülin hedef hücreler kas, yağ ve karaciğer hücreleri tarafından kullanılmaz. Bu durumda vücudumuz için hayati öneme sahip olan insülini dışarıdan vücudumuza sağlamamız gerekmektedir. İnsülin şu an için, hap ya da tablet şeklinde kullanılamamaktadır. İnsülin bir enjektörle cilt altına enjekte edilmek üzere sıvı halde enjeksiyonu, halk arasında bilinen aksine, sigara ve alkol gibi bağımlılık ve alışkanlık yapmaz. İnsülinin hayat kurtaran bir ilaç olduğunu ve aslında kendimize enjeksiyon yapmakla daha sağlıklı bir yaşam sürmek için gerekli olanı yaptığımızı hatırlamamız bu fikre alışmamızı kolaylaştırabilir. İnsülin, diyabet tedavisindeki en önemli araçlardan biridir. Fakat, insülin tek başına kan şekeri düzeyini kontrol edemez. Eğer verilen beslenme tedavi ilkelerine uymaz ve düzenli egzersiz yapmazsanız dünyadaki hiçbir insülin tedavi şeması diyabetinizi kontrol altına alamaz. İnsülin hakkında öğrenebileceğinizin en fazlasını öğrenin. Buna kullandığınız insülinin tipi, etki süresi ve maksimum etki zamanı da dahil olmalıdır. Gıda alımınızı ve egzersiz programınızı, insülinin enjeksiyon zamanı ve dozu ile koordine etmeyi de öğrenmelisiniz. Kimler İnsülin Enjeksiyonuna İhtiyaç Duyar? Tip 1 diyabetliler insüline bağımlı diyabetliler, Ağızdan şeker düşürücü haplarla kan şekeri kontrolü sağlanamayan Tip 2 diyabetliler, Hangi tip diyabet olursa olsun, akut metabolik komplikasyon koma gelişmiş hastalar, Akut stres, travma kaza, yanık gibi, cerrahi girişim ameliyat yapılacak tüm diyabetliler, Gebelik başlangıcından sonuna kadar tüm diyabetliler ve hamilelikte diyabeti ortaya çıkanlar, Komplikasyon gelişmiş tüm diyabetliler retinopati, nöropati, diyabetik ayak, nefropati gibi, Pankreası herhangi bir nedenle ameliyatla alınmış olanlar, Hastalık, stres, travma, ameliyat veya hamilelik gibi durumlarla karşılaşanlar insülin enjeksiyonuna ihtiyaç duyar. Doktorunuz gebelik, ameliyat gibi bazı özel durumlar sona erdiğinde insulin tedavisinden ilaç tedavisine geçebilir. İnsülin Tedavisinin Amaçları Nelerdir? İnsülin tedavisinin amaçı; Kan şekerini normale getirmek Komplikasyonları önlemek Önlenemeyecek düzeyde komplikasyonlar oluşmuşsa ilerlemeyi durdurmak, Çocuklar için büyüme ve gelişmenin normal sınırlar içinde gitmesini sağlamak, Hamilelik ve gebelikle ilgili komplikasyonları önlemektir. İnsülinleri Birbirinden Ayıran Özellikler Nelerdir? Günümüzde tedavi amacıyla kullanılan ticari insülinlerin, birçok bakımdan birbirinden farklı özellikleri vardır. Elde edilen biçimlerine göre insülinler domuz, sığır, insan insülinleri yarı sentez ve biyosentezle elde edilen olarak isimlendirilir. Domuz ve sığır insülinlerinin yapıları vücudun ürettiği insan insülini insüline tamamıyla benzemez. Bu nedenle insan insülininden daha fazla reaksiyona sebep olabilmektedir. İki çeşit insan insülini vardır. Domuz insülinin insan insülinine benzeyecek şekilde değişime uğratılmasıyla elde edilen yarı sentetik insülinler ve insan vücudunun yaptığı insülinin yapısı ile aynı olacak şekilde genetik mühendislik teknikleri ile üretilen rekombinant biyosentetikinsülinler. Biyosentetik rekombinant insan insülini vücudumuzun ürettiği insülinin tamamıyla aynısı olduğu için vücudun bu insüline karşı tepki gösterme olasılığı hayvan insülinine göre çok daha azdır. Konsantrasyonları Regüler kısa etkili, orta etkili NPH, hızlı etkili, uzun etkili, hazır karışım Mix insülinler %10, 20, 30, 50, 70. Etki biçimleri etki zamanı Bugün kullanımda olan insülinler etkileri yönünden Kısa etki süreli ve çabuk etki gösterenler berrak görünümlüdür. Etkisi yavaş başlayan, orta derecede veya uzun etki süreli olanlar bulanık görünümlüdür. Kısa etkili ve orta etkili insülinin belli oranda hazırlanmış karışımlarıyla değişik etki süresi gösterenler Karışım miks insülin olarak gruplandırılırlar. Etkilerinin başlama biçimi ve süresi Kısa, orta, uzun. Uygulama biçimleri Deri altı, kas içine, damar içine. İnsülin Uygulamalarında, Verilen İnsülin Etkinliğini Değiştiren Nedenler Nelerdir? İnsülin enjeksiyonu yapılırken uygulanan insülinin özellikleri, insulin enjeksiyon yerindeki farklılıklar, ısı, enjeksiyon yerine masaj yapılması, egzersiz gibi faktörler insülinin etkinliğini değiştirir. Yapılan araştırmalarda insülinin en iyi emilim yerinin karın bölgesi olduğu görülmüştür. Giderek azalan emilim hızıyla, bunu kol, bacak ve kalça bölgesi izlemektedir. Enjeksiyon yerinin seçimi kadar, insülinin kıvamı deri ile kas arasında kalan yağlı dokunun subkütan kalınlığı da önemlidir. Kasa yapılan insülin daha çabuk etki gösterir ve etkisi daha kısa sürer. Kan akımını artmasını sağlayan durumlar masaj, ısı uygulaması, geçici ısı artması, enjeksiyon yapılan yere uygulanan egzersiz gibi emilimi hızlandırır. İnsülin Tedavi Şemasına göre Uygulama Yöntemleri Günde bir kez insulin enjeksiyonu Kan şekeri kontrolü ağızdan şeker düşürücü haplarla istenilen düzeyde sağlanamayan yaşlı, sosyal sorunları olan, yalnız yaşayan, hareket kısıtlılığı olan Tip 2 diyabetlilere önerilen en basit insülin uygulaması yöntemidir. Günde iki kez insulin enjeksiyonu Genellikle tek dozun yeterli olmadığı durumlarda Tip 2 diyabetlilere önerilen insülin tedavisidir, sabah ve akşam saatlerinde yaklaşık 12 saat aralıkla olmak üzere günde 2 doz insülin uygulaması yapılır. Günde 3 veya 4 kez insulin enjeksiyonu Günümüzde en iyi insülini yerine koyma yöntemi olarak önerilmektedir. Gebe olan diyabetliler, Tip 1 diyabetliler, günlük yaşamı yemek ve aktivite yönünden yoğun ve düzensiz olanlar için en uygun yöntemdir. Bu yöntemle çok iyi bir kan şekeri kontrolü sağlanabilir. Sürekli subkutan insülin infüzyonu İnsülin pompa tedavisi İnsülin pompası aracılığı ile bazal ve bolus insülin uygulanır. Bolus insülin öğünle alınan karbonhidratların kullanılmasını sağlayarak tokluk kan şekeri yükselmelerini önler. Bazal insülin ise 24 saat boyunca gerek öğün aralarında gerek ise gece boyu kan şekeri kontrolünün sağlanmasından sorumludur. Günde 4 veya daha fazla kez insulin uygulamasının yapılması Yoğun insulin tedavisi karbonhidrat sayımı yöntemi ile öğün planlamasının yapılmasını gerektirir. En İyi İnsulin Tedavi Yöntemi Hangisidir? Tek ve en iyi yöntem, size özel basit ve sizin kolayca uyum sağlayabileceğiniz, yaşamınızı aksatmayan, tepki vermenize yol açmayan ve etkin kan şekeri kontrolünü sağlayan yöntemdir. İnsülin Tedavisinin Yan Etkileri Var mıdır? İnsülin tedavisinin en önemli yan etkisi kan şekeri düşmesidir hipoglisemi. Kan şekeri 50 ml/dl'nin altına düştüğü zaman hipoglisemi görülür. doktorunuza danışmadan insülin dozunda değişiklik yaparsanız, öğün atlarsanız Öğünde almanız gereken miktarlardan daha az miktarda karbonhidrat içeren besin tüketirseniz Diğer günlere kıyasla daha fazla hareketliyseniz veya egzersiz yaparsanız hipoglisemi yaşabilirsiniz. Hipoglisemi belirtileri ; terleme, titreme, dikkat dağılması, baş dönmesi, şuur bulanıklığı, bulanık görme, uykudan uyanamamadır. Hipoglisemi evinizden uzakta, yolculukta veya herhangi bir yerde ve zamanda olabilir. Bu nedenle diyabet kimlik kartınızı mutlaka yanınızda taşıyınız. Hipoglisemi belirtileri hissedince, her zaman yanınızda, işyerinizde, kullandığınız arabada kesme şeker, toz şeker, meyve suyu, limonata gibi basit karbonhidrat içeren bir besin bulundurunuz. Aile bireylerinin, arkadaşlarınızın ve yardımcılarınızın hipoglisemi belirtilerinin neler olduğunu ve nasıl tedavi edildiğini öğrenmeleri, sizin için hayati önem taşımaktadır. İnsülin lipoatrofi ve hipertrofisi nedir? İnsülin lipoatrofisi insülin enjeksiyonu yapılan yerlerde yağ dokusunun kaybı ile oluşan insülin tedavisine bağlı yan etkilerdir. Gençlerde ve kadınlarda daha sık görülmektedir. Uzun süre hep aynı yere enjeksiyon yapılması sonucunda gelişir. Çocuk ve genç diyabetlilerde sık görülür. Her iki durumda da insülin enjeksiyon yerlerinin değiştirilmesi gerekir.
SORU 19 yaşında, 1 aylık diyabetliyim. Kan şekerim, insülin kullanmaya başladığımdan beri iyi seyrediyor. Doktoruma neden hap değil de insülin kullandığımı sorduğumda, hapların 40 yaşından sonra kullanıldığını, genç olduğum için insülin kullanmam gerektiğini söyledi. Yaşım 40' ı geçtiğinde insülini bırakıp hapa geçebilir miyim? YANIT 19 yaşında olmanız tip 1 diyabetinizin olduğunu düşündürüyor. Tip 1 diyabette problem pankreasın yeterince insülin üretmemesidir. Bu yüzden tip 1 diyabet mutlaka insülinle tedavi edilir. Genellikle 40 yaşından sonra başlayan diyabet ise tip 2 diyabettir. Burada sebep iki türlü olabilir Bazen, yeterince hatta fazlasıyla insülin üretildiği halde insülin vücut tarafından kullanılmamaktadır ki buna tıpta insülin direnci denilmektedir, bazen de tip 1 diyabetteki kadar ileri derecede olmasa da insülin üretiminde yetersizlik vardır. Doktorunuzun ifadesini şu şekilde değiştirirsek daha anlaşılır olabilir. İnsülin genç yaşta başlayan, haplar daha ileri yaşta başlayan diyabette kullanılır. Yani diyabet tipini, dolayısıyla tedavi seçimini belirleyen önemli faktörlerden biri diyabetin başladığı yaştır. Yaşın ilerlemesi diyabetiniz ortaya çıkış nedenini ve ortaya çıktığı yaşı değiştirmeyecektir. Bu nedenle Tip 1 diyabetlilerde bugünkü tıbbi imkanlara göre yapılacak en ideal ve doğru tedavi yöntemi insülin enjeksiyonu olarak kalacaktır. Yani 40 yaşından sonra da insülin kullanmanız gerekecektir.
Eğer tedavi edilecekse, kolesterolü azaltmak için diyet yapmak mı, hap yutmak mı daha iyi? Bu gibi sorularla kafanız karışıyorsa emin olunuz ki haklısınız. Haklısınız çünkü sadece sizin değil, doktorların da kafaları azıcık karışık. Peki ne mi yapmalı, işte benim görüşüm...KOLESTEROL yüksekliği konusunda “Benim kafam çok net” diyen doktorlara da inanmayın, onlar arasında bile tam bir fikir birliği yok. Yok, çünkü “Kolesterol düşürülmeli!” diyen doktorların kimi sadece “Kanıtlanmış ve ilerleyici kalp damar hastalığı olan hastalara bu ilaç yazılmalı” derken, kimi de kolesterolünü yüksek bulduğu herkese bu hapları önerebiliyor. Daha da kötüsü çoğu doktor hala hastalarına fazla kilolarını vermelerinin, sigarayı bırakmalarının, şeker ve tansiyonlarını dikkatle izlemelerinin öneminden bile bahsetmiyor. Bu yaklaşım tarzıysa hastaların hoşuna gidiyor. Öyle ya, siz istediğinizi, istediğiniz kadar yiyip içecek, kilo vermek gibi zahmetlere, sigarayı bırakmak gibi zor yolculuklara çıkmayacak, sadece akşamları minicik bir hap yutup iki ay sonra kolesterolünüzün düştüğünü öğrenince mutlu mesut biri olacaksınız. Eğer kolesterol ilaçlarına karşı çıkılacak ise işe tam da bu noktadan başlamak lazım. Bu ilaçların hiçbirisi yaşam tarzı yanlışlarını düzeltmeden işe yaramaz. Bu ilaçlar hastaları da, doktorları da yukarıda bahsettiğim hataları yapmaya teşvik ediyor ve sadece bu nedenle bile ilaç tedavisini sorgulamak NE ZAMAN GEREKSİZ?Yüksek kolesterolü azaltmanın damar sağlığı bakımından doğru olduğunu ve işe yaradığını söylememiz mümkün. Ama ne var ki bilinen hiçbir sağlık sorunu olmayan, damarları sağlam birine hayat tarzı değişikliklerini yaptırmadan kolesterolü ille de ilaçla düşürtmeye çalışmanın faydalı olup olmadığı tartışmalıdır. Eğer sorun sadece kolesterol yüksekliği ise ve o kişide kanıtlanmış damar tıkanıklığı problemi, plak oluşumu gibi sorunlar yoksa kolesterol yüksekliğine eşlik eden hipertansiyon, diyabet, insülin direnci, düşük HDL gibi başka sorunlar da söz konusu değilse sadece “ileride oluşması muhtemel bir damar sertliğini” ya da “plak oluşumunu” önlemek için bu hapları kullanmanın faydalı olduğunu gösteren yeteri kadar bilimsel veriye sahip değiliz. Kısacası, mevcut ya da geçirilmiş koroner kalp hastalığı olmayan biri, ailevi hiperkolesterolemi gibi genetik bir sorunu yoksa bu ilaçları kullanmaya başlamadan önce “yüz bir kere” düşünmeli...VE NE ZAMAN GEREKLİ?Şu nokta da unutulmamalı Kalp krizi geçirmiş, koroner bypass operasyonu uygulanmış ve/veya stend takılmış ya da yürümekle gelen göğüs ağrılarından yakınan, efor testi pozitif çıkmış, koroner anjiyografi ile koroner arterlerinde daralma olduğu kanıtlanmış birine bu ilaçları vermek değil, vermemek hatadır. Tabiî ki bu kişilerin sigara içiyorlarsa bırakmaları, alkol kullanımını kısıtlamaları, varsa fazla kilolarını vermeleri, insülin direnci mevcutsa kırmaları, kan şekerleri yüksekse azaltmaları, tansiyonları yüksekse düşürmeleri, bol şekerli, unlu ve tuzlu yiyecekleri sınırlamaları, hareketsiz bir hayat tarzını bırakıp aktif bir hayata başlamaları da gerekiyor ve bunlar ilaç kullanmak kadar önemli noktalardır. Bana sorarsanız yukarıda yazdığım tanımlara uyan biriyseniz ve doktorunuz size bir kolesterol hapı önermişse tereddüt etmeden kullanınız. Eğer önceden beri kullanıyorsanız aleyhte yazılıp çizilenlere bakarak ilacınızı lütfen NEDEN KORKULUYOR?BAZI durumlarda faydalı oldukları bilinmesine rağmen kolesterol ilaçlarını tartışma konusu yapmamızın pek çok nedeni var. Bunların başında da kolesterol ilaçlarının yan etkileri geliyor. Başlangıçta sadece karaciğere ve kaslara zarar verebileceği söylenen bu ilaçların son yıllarda şeker hastalığı yaptığı bilgisi artık ilaç üreticileri dâhil herkes tarafından kabul ediliyor. Beynin fonksiyonlarını olumsuz etkileyebilecekleri konusunda da benim hiçbir kuşkum yok. Özellikle kadınlarda belleği olumsuz etkilediğini gösteren çok sayıda gözlem var. Genelde bu ilaçları kullananlarda depresif eğilimlerin arttığını da söyleyebiliriz. Statinlerin özellikle erkekleri ilgilendiren bir sorunu daha var Cinsel fonksiyonların düşmesi. Statin grubu ilaçların saç dökülmesini arttırabileceği, mide sorunlarına yol açabileceği, yorgunluk yapabileceği de akıldan UCU KESKİN BIÇAK!Özetle ilaçların iki ucu keskin bıçaklar olduğu prensibi burada da geçerliliğini koruyor. Doğru yerde, doğru zamanda, doğru kişiye, doğru dozlarda kullanıldıklarında faydalı olabilen bu ilaçlara gerekli gereksiz her zaman başvurulmaması lazım geliyor. Bir nokta daha var ki çok önemli Daha önce her branştan doktorun yazabildiği bu ilaçları bana göre sadece kardiyologların, iç hastalıkları uzmanlarının ve aile hekimlerinin yazabilmeleri lazım. Reçetesiz olarak kullanımlarının kesin olarak önlenmesi de gerekiyor. Hastasında bu ilaçları kullanmayı düşünen her hekimin konu hakkında deneyimli ve bilgili olması da bir zorunluluk olarak NELER YAPMALIYIZTEKRAR tekrar hatırlatmak isterim ki, kolesterol sorununda sadece ilaç kullanarak sonuç alamazsınız. İşte yapacaklarınızNe yapıp edecek, hayat tarzınızı da değiştireceksiniz. Mesela her gün 30-45 dk yürüyeceksiniz, “yürümeyi sevmiyorum” diyorsanız yüzeceksiniz, kültür-fizik yapacaksınız ama bir şekilde düzenli aktiviteyi hayatınıza içiyorsanız bırakacaksınız, alkol kullanıyorsanız kilolarınız varsa vereceksiniz. İnsülin direnci probleminiz söz konusuysa her türlü şekeri –meyve şekeri dâhil- beyaz undan yapılmış her türlü yiyeceği hayatınızdan çıkarmaya söz vereceksiniz. Tatlılara veda edeceksiniz. Şişelenmiş meşrubat, taze sıkılmış bile olsa günde ¼ bardaktan fazla meyve suyu içmeyeceksiniz, hatta çok tatlı meyveleri incir, üzüm, muz, karpuz ölçülü miktarlarda yemeye ürünlerin yağsız kısımlarını tercih edeceksiniz. Süt ürünlerinin kaymaksız, hatta yarım yağlı olanlarına öncelik daha fazla omega-3 zengini yiyecek dahil edeceksiniz. Mesela balığa daha çok yer verecek, omega-3’ten zengin yumurta, yoğurt bulursanız istifade Bu önlemler öyle hemen 3-5 haftada sonuç verecek şeyler değil. Bunların netice vermesi en az birkaç yılınızı alacaktır. İşte bu süre çok ama çok önemlidir. Eğer mevcut bir koroner kalp hastalığınız varsa, bypass operasyonu geçirdiyseniz, damarlarınıza stend yerleştirilmişse bunlar sonuç verene kadar kolesterol ilaçları ile işinizi mutlaka garantiye almanız da GÖREDEĞERLİ okur, gördüğünüz gibi kolesterol dosyası aslında oldukça kabarık bir dosya. Konunun önümüzdeki günlerde de tartışılacağı kesin. Dikkat edilmesi gereken, bu tartışmaların dozunda yürütülmesi olmalı. Hastaların bilgilenmesinden asla korkulmamalı ama onların yazılıp çizilenlerden ve söylenenlerden olumsuz yönde etkilenerek bazı sağlık sorunlarıyla karşılaşabilecekleri de unutulmamalı. Diğer taraftan televizyonlara çıkıp açık oturumlarda “maçı sen kazandın, ben kazandım” gibi tartışmalara girilmemeli, bilimin ve bilimsel verilerin yeni araştırmalarla ilerleyen süreçte tabiî ki eskisinden daha değişik sonuçlara ulaşabileceği hatırdan çıkarılmamalı. Belki bir gün bugünkü ilaçlarımızı da yenileriyle değiştirmek zorunda kalacak, kolesterol sorununa çok farklı bir pencereden bakacağız. Ama her koşulda bilimsel çalışmalar ve elimizdeki tecrübeler rehberimiz olacak ve öyle olmalıdır da zaten. Tarih boyunca değişmeyen tek şeyin değişimin kendisi olduğunu aklınızdan Ne yapmalıyız? Doğru çözüm hangisi?
Sonraİzotretinoin Tedavisi İzotretinoin Roaccutane, Zoretanin, Aknetrent tedavisi piyasada bilinen tüm akne formlarına etkili olan tek Sivilceleri hangi ilaç geçirir?2 Sivilce Hapı kaç ay kullanılır?3 Sivilce Hapları Zararlı mı?4 Sivilce hapi kisirlik yapar mi?5 Sivilce En Hızlı Nasıl Geçer?6 Yüzdeki sivilce nasıl geçer ilaç?7 Roaccutane 3 ay kullanmak yeterli mi?Sivilceleri hangi ilaç geçirir?En etkili ve en iyi sivilceleri geçiren eczanedeki kremler 2022 BENZAMYCİN TOPİKAL JEL / TL. … İMEX KREM / 48,01 TL. … NADİXA KREM / … ACNELYSE KREM / TL. … CLİNDOXYL KREM / Hapı kaç ay kullanılır?Ancak standart tedavi 4-6 ay arası sürer. Eğer hastaya düşük doz tedavi uygulanıyorsa bu süre uzayabilir. Akneniz tedaviden sonraki 8 hafta boyunca da iyileşmeye devam Hapları Zararlı mı?– Karaciğeri kurutur. – Kalp hastalıklarına neden olur. – Midenin iç zarını inceltir. – Vücudun mikroplara karşı savaşmasını hapi kisirlik yapar mi?İlacı üreme organlarına etkisi En Hızlı Nasıl Geçer?UygulamaYarım çay kaşığı karbonata birkaç damla limon suyu ilave edin ve üzerine parmağınızla sürün. 20 dakika kadar bekledikten sonra uygulamayı sivilcenin iltihabı kuruyana kadar her gün sivilce nasıl geçer ilaç?Sistemik tedavi Orta ve şiddetli akne vakalarında genellikle ağız yoluyla da ilaç kullanmak gerekmektedir. Antibiyotiklerden en sık kullanılanlar azitromisin ve tetrasiklin grubudur. Ayrıca A vitamini derivesi olan isotretinoin tedavisi de sistemik olarak 3 ay kullanmak yeterli mi?Tedavi süresi 3-4 ayı geçmemeli. Asla tek kullanılmamalı, hekimin önereceği antibiyotik direncini önleyecek kremle birlikte kullanılmalıdır.
insülin mi hap mı daha iyi