istiklal marşı müzik defterine nasıl yazılır

Kezaörneğin şapka reformunu istemeyenlere karşı Kırşehir, Kayseri, Sivas, Tokat, Amasya, Trabzon, Gümüşhane, Erzurum, Rize ve Giresun'da gezgin olarak kurulan İstiklal Mahkemesi üyelerine, Mehmet Sabri Efendi'nin yardım etmediği düşünülemez. İstiklalMarşı. Yazar: Ömer Polat. Ömer Polat. 10 sene önce. İstiklal Marşımızın çeşitli tonlarda ve çeşitli orkestra formlarıyla çalınmış şekilleri. Ayrıca dosyanın içinde Ali Rıfat Çağatay tarafından bestelenmiş ilk marşında örneği var. Müzik öğretmenleri mutlaka bir baksınlar. Buradan İndirin. 09Haz.2020 - İstiklal Marşı Kolay Piyano Notası Çalınış» Notaları pdf ve jpg biçiminde görebilir, çalınış videosunu izleyebilirsiniz. İzmir Marşı (KOD: 144229227) Norm Ender – Mekanın Sahibi (KOD: 3508924579) Ezhel – Felaket (KOD: 2629288137) Aleyna Tilki – Yalnız Çiçek (KOD: 2485463699) Aleyna Tilki – Sen Olsan Bari (KOD: 963309326) Enes Batur – Dolunay (KOD: 4640166506) Bahar Candan – Dondurma Gibisin : 650071761. Ersay Üner – İki Aşık : 1246461918 İstiklalMarşı 10 kıtası sözleri: Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak! İstiklal Marşı dinle, İstiklal Marşı, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin milli marşıdır. Şiir, 12 Mart 1921’de Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklâl Marşı olarak kabul edilmiştir. Bestesi Osman Zeki Site De Rencontre Pour Jeune Sans Inscription. Haberi yazan Ahmet Kandemir İstiklal Marşı playback yapılarak okunuyor. Millî Eğitim Bakanlığı Bayrak Törenleri Yönergesinde ?İstiklal Marşı'nın ilk iki kıtası, beden eğitimi öğretmeni veya görevli öğretmenin ?hazır ol? komutu ile birlikte varsa bando ya da usul ve makamına uygun olarak ses kayıt araçlarına kaydedilmiş sözlü/sözsüz müziği eşliğinde müzik öğretmeni veya müzik bilgisi ve yeteneği olan bir öğretmen yönetiminde, bunun mümkün olmadığı durumlarda ise müzik öğretmeni veya müzik bilgisi ve yeteneği olan bir öğretmen yönetiminde törende hazır bulunanlar tarafından yüksek sesle söylenir.? Hükmü yer almaktadır. Bu hükümdeki ?sözlü/sözsüz müziği eşliğinde? ibaresinden hareketle okul idarecileri genelde sözlü olarak ses kayıt araçlarına kaydedilmiş İstiklal Marşı'nı tören esnasında hazır ol komutuyla birlikte yüksek sesle çalıştırmaktadır. Tabi törene katılan öğrencilerin İstiklal Marşı'nı söyleyip söylemedikleri yoksa playback mi yaptıkları belli bu durumu seçme nedeni düzgün bir tören yapılması ve töreni yönetecek beden eğitimi öğretmeni, müzik öğretmeni veya müzik bilgisi ve yeteneği olan bir öğretmenin bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Bu durumun gelecekte İstiklal Marşı'nı doğru düzgün okuyamayan bir nesil yetiştireceği aşikârdır. Bir seslendirme cihazı tarafından sözlü olarak seslendirilen bir müzik parçasının katılımcılar tarafından söylenmesi yerinde olmayan bir uygulamadır. Bu yöntemle İstiklal Marşı'mızın söylenmesi de uygun değildir. Asıl olan seslendirilecek parçanın sözsüz müzik eşliğinde icra edilmesidir. Dolayısıyla yönergedeki ?sözlü/sözsüz müziği eşliğinde? ibaresinden ?sözlü? ibaresinin çıkartılması gerekmektedir. Youtube'dan takip etmek için tıklayınız Haberler > 98. Yıldönümünde İstiklal Marşı'nın Sözleri ve Yazılışı Hakkında Bilmeniz Gereken 12 Önemli Bilgi - 1513 - 0912 İstiklal Marşı sözleri her zaman içimizde muhteşem bir duygu ve heyecan Marşı'mız, yazarı Mehmet Akif Ersoy ve bestecisi Osman Zeki Üngör hakkında çok bilinmeyen birkaç hususu, İstiklal Marşı'nın kabul edildiği bugünde sizlerle paylaşıyoruz. Ayrıca İstiklal Marşımızın kabul edilişinin 98. yıl dönümünü kutluyor, Mehmet Akif Ersoy'u minnetle anıyoruz. 1. Nasıl karar verildi? Toplumda milli bilinci güçlendirmek, bağımsızlık coşkusunu artırmak ve aynı zamanda bağımsız bir devlet olmanın da gereği olduğu için bir milli marşa gerek duyuldu. 2. Kim önerdi? Milli marş yazılması için öneriyi Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa İnönü verdi, öneriyi uygun bulan Milli Eğitim Bakanlığı “İstiklâl Marşı Yazma Yarışması” düzenlendi ve 500 lira ödül koydu. 3. Yarışmaya katılan şiirler Yarışmaya 724 adet şiir katılmış, bu 724 şiirden hiçbirisi İstiklal Marşı olmaya uygun görülmemiştir. 4. Mehmet Akif'in şiiri nasıl seçildi? 724 şiirin hiçbirisinin milli marş için uygun görülmemesine karşın Mehmet Akif Ersoy’un 'Kahraman Ordumuza' adlı şiiri mecliste okunmuş ve büyük beğeni toplamıştır. 12 Mart 1921 tarihli toplantıda bu şiir İstiklal Marşı olarak kabul edilmiştir. 5. Mehmet Akif Ersoy ve ödül Mehmet Akif, yarışmaya konan 500 liralık ödülü almamış, bu görevi ordu ve milletimiz adına yerine getirdiğini söylemiştir. 6. Milli marş nerede yazıldı? Mehmet Akif milli marşı Ankara'daki 'Taceddin Dergahı'nda' yazmıştır. Bu sürece tanık olan oğlu babasının milli marşı yazarken büyük ıstıraplar çektiğini, günlerce uyumadığını anılarını derlediği kitapta anlatmıştır. 7. Mehmet Akif Ersoy'un adı Mehmet Akif miladi 1873, hicri 1290 yılında doğmuştur. Babası Tahir Efendi 1290 yılında doğan oğluna ebcet hesabına göre 1290 eden kelime 'Ragîf'i isim olarak koymuştur. Fakat insanlar Ragîf adını yanlış telaffuz zannederek kendisini 'Akif' diye çağırmışlardır. 8. Mehmet Akif'in lakapları Mehmet Akif, 1908 Temmuz'unda sokağa fırlayan mitingcileri eleştirdiği için, “hürriyete düşman zavallı”, Halide Edip’in önerdiği Amerikan mandasına karşı çıktığı için, azınlıklar tarafından “ortaçağ kafalı tehlikeli adam”, Mısır’da entari giyip dolaşmak yerine ceket, pantolon ve frenk gömleği giydiği gerekçesiyle “Hıristiyan Âkif, gavur Âkif” olarak tanımlanıyordu. 9. Mısır'a neden gitti? Mehmet Akif hakkındaki iddialardan biri de, Âkif’in şapka giymemek için Mısır’a gittiğidir. Oysa, Mehmet Âkif’in Mısır’a gittiği yıllarda, şapka devrimi henüz yapılmamıştı ve Cumhuriyet Meclisi'nin milletvekilleri fes giymekteydi. 10. İlklerin insanı Osman Zeki Üngör Milli marşımızın bestecisi Osman Zeki Üngör, Osmanlı sarayında ilk Türk kemancısı olarak yetiştirilmiş olan müzisyendir. Birçok klasik batı müziği bestecisinin keman konçertolarını Türkiye'de çalan ilk Türk kemancıdır. 11. Osman Zeki Üngör'ün bestesi kaçıncı oldu? Yarışma seçici kurulu tarafından Osman Zeki Bey'in eseri beşinci sırada seçilmiştir. Ali Rıfat Bey’in alaturka usuldeki bestesi birinci seçilmiştir. 12. Ve beste değişiyor. İstiklal Marşı sözleri aynı zamanda tarihe tutulan da bir ışıktır. Ancak 1930 yılında Maarif Bakanlığı'nın resmi kurumlara gönderdiği bir genelge ile uygulamada değişiklik yapılmış ve o güne kadar Ali Rıfat Bey'in bestesi ile seslendirilen güfte, Osman Zeki Bey’in batı tarzı bestesi ile seslendirilmeye başlanmış ve devletin resmi marşı haline sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;O benimdir, o benim milletimindir kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl…Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, dağları, enginlere sığmam, afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, et gövdeni, dursun bu hayâsızca sana va’dettiği günler Hakk’ın…Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanıDüşün altındaki binlerce kefensiz şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanıVerme, dünyaları alsan da, bu cennet bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,Etmesin tek vatanımdan beni dünyada senden, İlâhî, şudur ancak emeliDeğmesin mabedimin göğsüne namahrem ezanlar ki şahadetleri dinin temeli-Ebedî yurdumun üstünde benim zaman vecd ile bin secde eder-varsa-taşım,Her cerihamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım,Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden naşım;O zaman yükselerek arşa değer belki sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi sana yok, ırkıma yok izmihlâlHakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl İstiklâl Marşı'nın yanlış okunuşuna çok üzülüyorum. Edebiyat-Türkçe öğretmenleri, koca koca spikerler, tiyatrocular dâhil, hatâsız okuyanı hemen hemen hiç görmedim. Bir gün okuyabilecek birisi de kalmayacak diye korkuyorum. Yaklaşık on beş yıldır ilkokul, ortaokul, lise seviyelerinde İstiklâl Marşı okuma yarışmaları tertipleniyor. Bu yönde bir alâka ve hassâsiyet yükselmesi oldu. Büyük ihtimalle iyi niyetlerle başlatılmış bu faaliyetler, çarpıtılmakta gecikmedi. Ciyak ciyak bağıran çocuklar, anlaması mümkün olmayan bir şiire hüngür hüngür ağlayan sabiler… Gerçek mânâyı vermekten fersahlarca uzak vurgular, tonlamalar, duraklamalar… Bin yıllık çamları deviren telaffuz hatâları…Üstelik ciyak ciyak bağırmaların, hüngür hüngür ağlamaların puan kazandırdığı bir yarış… Öyle ki ciyaklamadan, ağlamadan bu yarışmalarda derece kazanmak artık imkânsız hâle geldi. Nasıl böyle olmasın ki jürideki şahıslar da aslında marşın doğru okunuşunu bilmiyor. O zaman puan getirici unsur olarak gereksiz ve olağanüstü yapmacık feryatlar figanlardan başkası bunlara bir de slaytlar, video görüntüleri, küçük tiyatromsu sahneler ekleniyor. Velhasıl birinci gelmek için İstiklâl Marşı’nı doğru okumaktan başka her şey yapılıyor. Bunun da adına “İstiklâl Marşı okuma yarışması” deniyor. Bütün bu curcuna arasında akla en son gelen -aslında hiç gelmeyen- şey marşı doğru okumak oluyor. Maalesef ortada doğru okunmuş bir ses kaydı, bir örnek de yok ki dinlenilip yanlışlar çok üzülüyordum ve o kadar İstiklâl Marşı okuma yarışmalarına rağmen kimse devrilen çamların farkında değildi. Hatta yarışmalar yayıldıkça yanlışlar yayılıyordu. Korkmaya başladım, “doğrusu buharlaşıp gidecek” ve endişelerim beni örnek bir ses kaydına mecbûr etti. Hemen belirteyim ki ben bir spiker değilim. Ses ve diksiyon dersleri de almadım. Ama yılların şiir okuyucusu olarak belli bir hissiyâtım var. Yahya Kemâl'in "Benim dil hakkında ilmim yok, vehmim vardır" dediği gibi "vehmim var".İstiklâl Marşı'nı gücüm yettiğince hatâsız -veya az hatâlı- okumaya gayret ettim. Aşağıda ses kaydının linkini göreceksiniz. Merak eden Marşı okunur/okutulurken esas alınırsa faydadan hâlî olmaz BU YANLIŞLARA DİKKAT!İstiklâl Marşı okunurken birçok yanlış yapılıyor da bilhassa şu mısralara dikkat ediniz, ses kaydındakiyle aynı şekilde okumaya/okutmaya çalışınızO benimdir, o benim milletimindir mühim olan “Başkasının olamaz, sadece benim milletimindir” mânâsını vermektir. Bunun için ikinci “o benim”in “nim” hecesine aniden güçlü bir vuruş yapıp kalan kelimeleri, sesi yavaş yavaş kalınlaştırarak okumalı, mısra biterken ses en kalın noktasına gelmeli. Ses kaydına mürâcaatUlusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,Bu mısrada "Ulusun" kelimesi yanlış olarak "büyüksün, yücesin" mânâsına gelecek şekilde okunuyor. Oysa "ürsün, havlasın" mânâsında okunmalı. İzahı da "tek dişi kalmış canavar"dır. Eskiler canavar kelimesiyle daha çok kurdu kastederlerdi. Kurt da ulur, ürer. “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar, ürsün, havlasın dursun. Böyle bir îmânı boğması imkânsız.” “Boğmak” kelimesi de yaygın olarak kurdun koyunu öldürmesi mânâsında kullanılır. Bir delil de şiirin Osmanlıca aslında kelimenin son harfinin nun harfi olmasıdır اولوسون Bu haliyle 3. teklik kişidir. "O ürsün, ulusun"."Büyüksün, yücesin" mânasında olsaydı 2. teklik kişi olurdu. "Sen büyüksün, yücesin." Bu takdirde "Ulusun" kelimesinin son harfi nun değil kef yani nazal n olması gerekirdi اولوسوڭ Ama öyle değil, halde bu kelime "O ürsün, ulusun" mânâsındadır, öyle okunmalıdır. “Ulusun”un “lu” hecesi vurgulanırsa “büyüksün, yücesin” mânâsına gelir ki bu yanlış olandır. Doğru okuyuş “sun” hecesini vurgulayarak okumadır. Bu takdirde “O ürsün, havlasın” mânâsına gelir. Ses kaydına mürâcaatBir dostum anlattı Ortaokulda Türkçe öğretmenim tahtaya kaldırdı. İstiklâl Marşı’nın “Ulusun, korkma nasıl böyle bir îmânı boğar.” mısraındaki “Ulusun”un mânâsı nedir?” dedi. Ben de köyden gelmişim, “ulumak”ın bildiğim mânâsını söyledim “Ürsün, havlasın” demek, dedim. “Sıfır, otur!” musunuz, bir köy çocuğu anasından babasından duyduğu Türkçeyle Türkçe öğretmeninden daha iyi biliyor. İşte “vehm”in “ilm”e rüçhâniyeti…Verme, dünyâları alsan da, bu cennet mısraı okurken yapılan yanlış ise "Verme"den sonraki virgüle rağmen "dünyâları" kelimesinden sonra duraklamadır. "Verme dünyaları" diyor, bekliyor. O zaman mısrada şâirin demek istediğinin tam tersi bir mânâ çıkıyor. "Cennet vatanı verseler de sen dünyâları verme, vatanı değil dünyâları tercih et" Yuh demekten başka yol kalmıyor. Oysa şâir "Sana dünyâları verseler bile cennet vatanı verme, dünyâları değil, cennet vatanı tercih et." demek istiyor. Bahsettiğim yanlış okuyuşla şiir katlediliyor. Bazı okuyucular daha hafif bir hatâ yapıyorlar “Verme”den sonra duraklıyor, tamam. Ama “dünyâları” kelimesinin “rı” hecesine “bile” mânâsı verecek şekilde kuvvetli bir vuruş yapmaları gerekirken yapmıyorlar. Bu takdirde de mânâda büyük bir eksilme oluyor. Ses kaydını dinleyinizEtmesin tek vatanımdan beni dünyâda yanlış okunan mısrâlardan biri… Buradaki "tek" kelimesini "vatan"ın sıfatı gibi okuyorlar "Tek vatan"... Çok büyük yanlış!!! İlk bakışta mânâya da muvâfık gibi görünüyor ama kazın ayağı öyle değil. Buradaki "tek", bir zamanlar çok canlı ve yaygın kullanılan "yeter ki" mânâsında bir edattır. Şu cümlelerde olduğu gibi "Varsın takdir alma, tek sınıfını geç de..." "Sakat kalırsa kalsın, tek çocuğum yaşasın." Buradaki "tek"ler "yeter ki" mânâsındadır. Doğru okumak için vatanla birlikte değil "Etmesin"le birlikte okumalıdır. "Etmesin tek"... Ve "Etmesin tek" dedikten sonra kısacık bir es vermeli ki “etmesin”le birlikte olduğu hissedilsin. Bir evvelki mısra “tek”in söylediğim mânâsına hazırlıyor zaten. “Allah, cânı, cânânı, bütün varımı/varlığımı alsın; tek yeter ki beni vatanımdan ayırmasın.” Ses kaydında doğrusu senden, İlâhî, şudur ancak emeli…Her cerihamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım,Bu mısralardaki “ilâhî” kelimesi Allah’a bir hitaptır ve ilk hece vurgulanarak yalvarır şekilde okunmalıdır. Yanlış olarak ortadaki “lâ” hecesini vurgulayarak okuyanları çok olmazsa bu mısrâlar üzerinden anlatılan hususlara -ses kaydıyla karşılaştırarak- dikkat edersek büyük yanlışlardan kurtulmuş kaydıyla alâkalı not Yukarıda da söylediğim gibi ben bir ses ve tiyatro sanatçısı değilim. Ben bir “güzel okuma örneği” değil, “doğru okuma örneği” verdim. Güzel şiir okumada bir iddiam da yok. “Güzel okuma”nın şartlarından biri elbette “doğru okuma”dır ama her “doğru okuyuş”, “güzel” olmayabilir. “Güzel okuma”nın “doğru okuma”dan başka husûsiyetleri de vardır ve bunların birçoğu Allah vergisi hasletlerle alâkalıdır. Çalışarak doğru okunabilir ama güzel okumak için çalışmak ait işlerin kusursuz olmadığının da yazı toplam 43755 defa okunmuştur. TEMEL MÜZİK KAVRAMLARI Müziğin alfabesi notalardır Nota Seslerin yüksekliklerini incelik/kalınlık ve sürelerini göstermeye yarayan işaretlerdir. Müziğin alfabesini, yani notaları öğrenmek için çeşitli çalışmalar yapmak gerekir Solfej Notaları adlarıyla, sesleriyle ve süreleriyle okumaya denir. Bona Notaları sadece adları ve süreleriyle okumaya denir. Müziği tek başına notalar oluşturmaz. Müzik eserleri, notaların zamansal organizasyonu ile anlam kazanır Ritim En geniş anlamında, müziğin zaman içinde akışına denir. Solfej çalışmaları notaların seslerini öğrenmemizi, bona çalışmaları notaların ritmik değerlerini öğrenmemizi sağlar. Birçok müzikal gelenekte birden fazla değişik sesi aynı anda duyarız. Özellikle klasik batı müziğinde en az üç farklı sesten oluşan akorların oluşumu ve bu akorların yürüyüşleri progression armoniyi oluşturur. Bu metotta temel armoni bilgilerini belli bir seviyeye kadar işleyeceğiz. Şimdi müziğin alfabesini öğrenmek için en temel bilgilerden başlayalım Porte Dizek ing. staff Müziğin yazıya dökülmesi için kullanılan ilk araç portedir. Beş paralel çizgi ve dört aralıktan oluşur. Notalar portedeki çizgilerin hem üstüne hem de aralarına yazılabilir. Portedeki notalar daha yukarı yerleştirildikçe, sesler tizleşir. AnahtarAçkı ing. clef Anahtar portenin temel elemanıdır. Portenin başına yerleştirilir. Notaların adlandırılmasını sağlar. Sol Anahtarı Portenin alttan ikinci çizgisinden başlayarak çizilir. İkinci çizginin üzerindeki nota Sol adını alır. Sol anahtarı insan sesiyle yaklaşık frekanslarda ses veren enstrümanlar için kullanılır. Keman, gitar, flüt, bağlama, kaval, ud gibi enstrümanların notaları Sol anahtarı kullanılarak yazılır. Fa Anahtarı Portenin üstten ikinci çizgisinden başlayarak çizilir. Üstten ikinci çizginin üzerindeki nota Fa adını alır. Fa anahtarı pes frekanslardaki sesleri yazmak için kullanılır. Bu sesleri Sol anahtarıyla göstermek çok fazla ek çizgi kullanımı gerektireceğinden, pes frekanslarda ses veren bas gitar, çello, kontrbas, piyano sol el gibi enstrümanların notalarının yazımı için Fa anahtarı kullanılır. Do Anahtarları En yaygın türleri portenin alttan üçüncü ve dördüncü çizgilerine konur ve konuldukları çizgiye yazılan notalar "Do" adını alır. Do anahtarı orta frekanstaki sesleri göstermek için kullanılır. Viyola gibi çalgıların notalarının yazımı için Do anahtarı kullanılır. En yaygın kullanılan Do anahtarları tenor ve alto anahtarlarıdır Nota Seslerin yüksekliklerini incelik/kalınlık ve sürelerini göstermeye yarayan işaretlerdir. Hem Latin harfleriyle hem de aşağıda gösterildiği gibi hecelerle yazılır. Oktav Aynı ismi taşıyan iki ses arasındaki sekiz notalık aralığa oktav sekizli denir. İsimleri bir olan bu notaların yükseklik dereceleri ayrıdır. İstiklal Marşı nasıl yazıldı, İstiklal Marşı kabulünün kaçıncı yılı, İstiklal Marşı'nın önemli haberimizde. İsgal altındayken halkın moralini, gücünü yüksek tutmak için Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılan İstiklal Marşımızın kabulünün 97. yılını çoşkuyla kutluyoruz. 12 Mart 1921 yılıda kabul edilen İstiklal Marşımız nasıl yazıldı, Mehmet Akif Ersoy kimdir sorularının yanıtı haberimizde. İşte, İstiklal Marşı'nın kabulü ve o günlerde yaşananlar. Abone ol İsgal altındayken halkın moralini, gücünü yüksek tutmak için Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılan İstiklal Marşımızın kabulünün 97. yılını çoşkuyla kutluyoruz. 12 Mart 1921 yılıda kabul edilen İstiklal Marşımız nasıl yazıldı, Mehmet Akif Ersoy kimdir sorularının yanıtı haberimizde. İşte, İstiklal Marşı'nın kabulü ve o günlerde yaşananlar. Bundan tam 97 yıl önce yurdumuz düşman işgali altındayken halkın moralini, savaş gücünü ve inancını yüksek tutmak için Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılan İstiklal Marşımızın kabulünün bu sene 97. yılını kutluyoruz. 12 Mart 1921 yılında 10 kıta olarak yazılan İstiklal Marşımız hangi şartlarda yazıldı, Mehmet Akif Ersoy kimdir, ve o günlerde yaşananlar... 23 Nisan 1920’ de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılır. 1920 yazı içinde ülke topraklarının büyük bir bölümü işgal altındadır. Ankara düzenli bir ordu kurma çalışmaları içindedir. İstanbul Hükümeti Mondros Ateşkes hükümleri gereğince orduyu terhis etmiştir. Yeni bir ordu kurma çalışmalarında ise sayısız güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Meclis hükümeti yeni bir ordu kurarken bu orduyu ayakta tutacak, ona moral verecek güçleri de harekete geçirme çabasındadır. Yayınlanan gazeteler halkı işgal güçlerine karşı direnmeye, birlik olmaya, cesaret vermeye uğraşmaktadırlar. Gazete ve dergilerden önemli miktarları hükümet tarafından satın alınarak cephelere yönlendirilmekte, mitingler düzenlemekte ve camilerde vaazlar Marşı da halkın ve ordunun moral gücünü yükselteceği düşünülerek gündeme getirilmiştir. İSTİKLAL MARŞI İÇİN GAZETELERDE DUYURU YAPILDI Dönemin eğitim bakanı Rıza Nur hatıralarında marş yarışmasını kendisinin açtırdığını yazar”Yüce ihtilal ve savaş günleri. Böyle zamanlarda milletler en güzel milli marşlarını milli marşın güfte ve bestesini yapana beş yüz lira maddi mükafat vereceğimi ilan ettim.” Gazetelerde ise İstiklal Marşı yarışması şöyle duyurulur “Şairlerimizin dikkatine Milletimizin dahili ve harici İstiklal uğruna girişmiş olduğu mücadeleyi ifade ve terennüm için bir İstiklal Marşı. Umur-u Maarif Vekili Celilesi’ nce müsabakaya müsabaka, 23 Kanun-u evvel sene 36 tarihine kadar olup bir heyeti edebiye tarafından,gönderilen eserler arasından intihap edilecektir ve kabul edilen eserin güftesi için beş yüz lira mükafat verilecektir. Ve yine laakal beş yüz lira tahsis edilecek olan beste için bilahare ayrıca bir müsabaka açılacaktır. Bütün müracaatlar Ankara’ da Büyük Millet Meclisi Maarif Vekaletine yapılacaktır.” Büyük Millet Meclisine ve Mustafa Kemal'e muhalif Peyami Sabah gazetesi “Milli marş tanzim ediyeler” başlığı ile verdiği haberde “Dün gelen Anadolu gazetelerinde Ankara Maarifi vekaletinin garip bir ilanı nazarı dikkatimizi cezp etti.” sözleriyle okuyucularına duyurur. MEHMET AKİF MARŞ YAZMA KONUSUNDA İKNA EDİLİYOR Son şiir gönderme tarihi olan 23 aralık 1920’ den sonra Eğitim Bakanlığı güfteleri incelemiş ancak içlerinde İstiklal Marşı olabilecek bir eser bulamamıştır. Bakan Hamdullah Suphi, Mehmet Akif'in marşa ödül koyulması nedeniyle katılmadığını öğrenince şaire yazdığı mektupta ödül konusunun uygun bir şekilde çözümlenebileceğini ve yarışmaya katılmasını belirtir "Pek aziz ve muhterem efendim; İstiklâl Marşı için açılan müsabakaya, iştirak buyurmamalarındaki sebebin izalesi için pek çok tedbirler vardır. Zat-ı üstadanelerinin matlup şiiri vücuda getirmeleri, maksadın husulü için son çare olarak kalmıştır. Asil endişenizin icap ettirdiği ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu müessir telkin ve tehyiç [heyecanlanma] vasıtasından mahrum bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbetimi arz ve tekrar eylerim efendim." 5 Şubat 1337 [1921], Umur-u Maarif Vekili Hamdullah Suphi Mehmet Akif, Büyük Millet Meclisinde Burdur Milletvekilidir. İlk şiirlerini okul sıralarında kaleme alan Akif, meşrutiyet ilân edilince de İttihat ve Terakki Partisine girer. Birkaç ay sonra da Darülfunun edebiyat müderrisliğine getirilir. Akif 1908’ de açılan fikir ve sanat hareketinin içinde yer alarak daha önceleri yayımlayamadığı şiirleri Sebilürreşat’ta yayınlamaya başlar. Bu ilk şiirlerinde İstanbul’daki sefaleti gerçekçi bir biçimde betimler. İlk kitabı 1911’ de Safahat adıyla yayımlanan Akif’in ikinci kitabı olan “Süleymaniye Kürsüsünde 1912 de üçüncüsü “Hakkın Sesleri” 1913’ te , dördüncüsü “Fatih Kürsüsünde aynı yıl, beşincisi “ Hatıralar” 1917’ de yayımlanmıştır. İstiklal marşını yazdığı sıralarda altıncı kitabı olan “ Asım” üzerinde çalışmaktadır. Şiirlerinde, imparatorluğun kaybettiği topraklar için gözyaşı döken Akif, milleti birleşmeye, hayasız saldırılara karşı koymaya çağırır. Akif 1912 yılı sonlarında askerleri şevke getirmek için bir marş yazar Cenk Şarkısı. 10 dörtlükten oluşan bu manzume Sebilürreşat dergisinde yayımlanır. Ey sürüden arta kalmış yiğit! Arkadaşın gitti, yetiş sen de git. Bak ne diyor cedd-i şehidin işit; Durma git evladım, uğurlar ola! Durma git evladım açıktır yolun. Cenge sıvansın o bükülmez kolun; Süngünü tak ön safa geçmiş bulun. Uğrun açık olsun uğurlar ola! Yerleri yırtan sel olup taşmalı, Dağ demeyip, taş demeyip aşmalı! Sendeki coşkunluğa el şaşmalı. Haydi git evladım, uğurlar ola! Düşmana çiğnetme bu toprakları, Haydi kılıçtan geçir alçaktarı! Leş gibi yatsın kara bayrakları, Kahraman evladım uğurlar ola! ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNİ YAZDI Almanların daveti sonucunda Aralık 1915'te Osmanlı Hükümeti Almanya’daki Müslüman esirler arasında İngilizlerin aleyhine propaganda yapmak için gönderdiği birkaç kişinin içinde Mehmet Akif de vardır. Akif Almanya’ da bulunduğu sırada ünlü şiiri Çanakkale Şehitlerini yazar. 1920 yılı ocak ayında Mehmet Akif, Kuvayi Milliye’ nin Ege’ deki merkezlerinden Balıkesir’ e gider. Akif burada halktan aradaki ayrılık nedenlerini kaldırmalarını,düşmanlara karşı birleşilmesini isteyip,halkı yurt savunmasına çağırır. “Artık burada duracak zaman değildir,gidip çalışmak lazım, bizim tarafımızdan halkı tanvire ihtiyaç varmış, çağırıyorlar, mutlaka gitmeliyiz” diyen Akif meclisin açıldığı günlerde Ankara’ ya önünde Akif’le karşılaşan Mustafa Kemal “ Sizi bekliyordum efendim, tam zamanında geldiniz.” der. Akif Ankara’ ya geldiğinde Anadolu iç isyanlarla karşı karşıyadır. Kurtuluş Savaşı sürerken Akif Kastamonu camilerinde yaptığı konuşmalarda Müslümanların birliğe, düşmana karşı savaşmaya ve mücadeleye çağırır. Bu konuşmaların yayımlandığı dergi ve gazeteler Anadolu’ nun bütün illerinde, sancaklar ve kazalardaki idarecilerle toplantı yerlerinde okutturulur. Kitaplar,broşürler şeklinde yeniden basılarak cephelere, köylere dağıtılır. 24 Aralık 1920’ de Kastamonu’ dan Ankara’ ya gelen Mehmet Akif ve Eşref Edip, Mustafa Kemal tarafından davet edilirler. İstasyondaki çalışma yerinde bir saat kadar süren bir görüşmeden sonra Mustafa Kemal şöyle der “Kastamonu’ daki vatanpervane mesainizden çok memnun Muahedesi’ nin memleket için ne kadar feci bir idam hükmü olduğunu Sebilürreşat kadar hiçbir gazete memlekete neşretmedi. Manevi cephemizin kuvvetlenmesine Sebilürreşat’ ın büyük hizmeti de bilhassa teşekkür ederim. Aralık 1920 sonlarına doğru Ankara’ya gelen Akif eğitim bakanı Hamdullah Suphi nin 5 şubat 1921 tarihli mektubuyla aldığı İstiklal Marşı siparişi için şimdilerde müze olan Hacettepe’ nin arkasındaki Tacettin Dergahındaki odasına çekilerek marşı yazmaya başlar. İSTİKLAL MARŞI 12 MART 1921'DE KABUL EDİLİYOR İstiklal Marşı 17 şubat 1921 tarihinde Hakmiyeti Milliye Sebilürreşat ta Söz gazetesi ise marşı süslü bir çerçeve içinde birinci sayfaya koyarken şu açıklamayı yapar” Her mısrada Türk ve İslam ruhunun ulvi mübarek hisleri titreyen bu abide-i sanatı, kemal-i hürmet ve mübahatla övünçle derc ediyoruz. İlk yayınından 12 gün sonra da Konya’ da Öğüt gazetesinde yer alan İstiklal Marşına karşı Anadolu gazetelerinin olumlu bir yaklaşım içinde oldukları görülmektedir. İstiklal Marşı 12 Mart 1921 günü kabul edilir. Paltosu olmayan Akif kazandığı beş yüz liralık ödülü yoksul kadın ve çocuklarına iş öğreterek yoksulluklarına son vermek için kurulan “Darülmesai “ ye bağışlar. İSTİKLAL MARŞININ 10 KITASI Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül… ne bu şiddet bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl, Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl. Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar; Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar, "Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar? Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın… Kim bilir, belki yarın… belki yarından da yakın. Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı; Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ? Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ. Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli! Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeliEbedî yurdumun üstünde benim inlemeli O zaman vecd ile bin secde eder –varsa- taşım; Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım; O zaman yükselerek Arş’a değer, belki başım. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl; Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl! Mehmet Akif Ersoy

istiklal marşı müzik defterine nasıl yazılır